1
hats off to frank rijkaard s galatasaray
“frank rijkaard’ın galatasaray’ına şapka çıkartın”
uefa.com’un resmi internet sitesinde yayınlanan “pick of the week” “haftanın takımı” isimli postunda yer alan ifade.
adı geçen postta; geçtiğimiz yıl şampiyon olan beşiktaş karşısında alınan 3-0’lık sonuç, maç başına tutturulan 3.16’lık gol ortalaması gibi “gerçek başarılara” ışık tutulmaktadır.
frank rijkaard, galatasaray.
delikanlılık dönemlerimizdi. hani etrafınızda hep güzel kızların bulunduğu; süsten, çekicilikten, alımdan yana allah ne verdiyse hepsini üzerinde barındıran genç kızların bulunduğu, ama şımarık ama ukala, “güzel ve çekici olduğunun farkında olan” tiplerle, sizin de başınızın döndüğü, “popüler olduğunuz” zamanlar.
galatasaray’ımın mekanında, lisenin köşesinde, beyoğlu’nda şimdi yerinde bir bankanın bulunduğu yerde bir cafede buluşmuştuk onunla. “allah ne verdiyse o almaktan uzaklaşmış, milletin başına nur yağarken, o şemsiye açarak uzak kalmış” diye o zamanlar farkına varmadığım, “süsün, gençliğin yanıltıcı ışığının gözlerimi kör etmesinden” dolayı farkına bile varamadığım o genç kızla. ellerimiz onunla ilk birleştiğinde o rahatsız iskemlelerin tepesinde, içimde hiç kıpırtı bile olmamıştı, kalbi pır pır atan bir genç kız oturuyordu karşımda ve ağzımdan çıkan her laf onun için çok değerliydi oysa!
bir peçetenin kenarına, boşta kalan eliyle “ucuz” göz kalemini kullanarak yarım yamalak bir kalp çizmiş, bir ucuna kendi ismini simgeleyen “e” harfini, diğer ucuna da benimkini, “a”, harfini yazmıştı. şimdiki aklım olsa; benimle beraber mezara kadar götürebileceğim, “en değerli varlığı, kalbini hasbelkader kazanmış olduğum bir genç kızın o anki duygularını en masum biçimde yansıtan” o peçete.
gözlerimin içine bakarak, titrek sesiyle “bu iki harfin yan yana gelebilmesi için neler vermezdim! sen şimdi başka sevdaların peşindesin, bense sıradan görülebilecek 2 harfin yan yana gelebilme ihtimalini hayal ediyorum, bu umutla yaşıyorum, hiçbir kere gelemeyecek olsa bile” demişti.
uefa’nın sitesinde frank rijkaard ve galatasaray isimlerini yan yana görünce bu anı geldi gözlerimin önüne. “frank rijkaard’ın galatasaray’ı ..”, tıpkı 2 deli yüreğin beyoğlu’nda kasvetli bir eylül ayı buluşmasında yaşadığı heyecanlı birliktelik gibi ”f” ve “g” harfleriyle, bir peçetenin kenarına yazılmış bir aşk gibi .
surinam’lı kıvırcık; o “yüreği de kendi gibi güzel kızla başharflerimiz hiç yan yana gelmedi, gelemedi. o anın değerini bilemedim, o eski çağlarda kalmış güzel ve masum duyguyu onunla yaşayamadım ama seni kaybetmeye hiç niyetim yok. bir gün eline bir peçete tutuşturacağım üzerinde “f” ve “g” harfleri olacak, “ben bunun gerçekleşme ihtimalini hayal bile edemezdim” diyeceğim.
iyi ki varsın surinam’lı franklyn. iyi ki varsın galatasaray’ım! yan yana olamasak da şimdi, ne yaptığını hiç bilemesem de, iyi ki varsın yeşil gözlü kız.
“frank rijkaard’ın galatasaray’ına şapka çıkartın”
uefa.com’un resmi internet sitesinde yayınlanan “pick of the week” “haftanın takımı” isimli postunda yer alan ifade.
adı geçen postta; geçtiğimiz yıl şampiyon olan beşiktaş karşısında alınan 3-0’lık sonuç, maç başına tutturulan 3.16’lık gol ortalaması gibi “gerçek başarılara” ışık tutulmaktadır.
frank rijkaard, galatasaray.
delikanlılık dönemlerimizdi. hani etrafınızda hep güzel kızların bulunduğu; süsten, çekicilikten, alımdan yana allah ne verdiyse hepsini üzerinde barındıran genç kızların bulunduğu, ama şımarık ama ukala, “güzel ve çekici olduğunun farkında olan” tiplerle, sizin de başınızın döndüğü, “popüler olduğunuz” zamanlar.
galatasaray’ımın mekanında, lisenin köşesinde, beyoğlu’nda şimdi yerinde bir bankanın bulunduğu yerde bir cafede buluşmuştuk onunla. “allah ne verdiyse o almaktan uzaklaşmış, milletin başına nur yağarken, o şemsiye açarak uzak kalmış” diye o zamanlar farkına varmadığım, “süsün, gençliğin yanıltıcı ışığının gözlerimi kör etmesinden” dolayı farkına bile varamadığım o genç kızla. ellerimiz onunla ilk birleştiğinde o rahatsız iskemlelerin tepesinde, içimde hiç kıpırtı bile olmamıştı, kalbi pır pır atan bir genç kız oturuyordu karşımda ve ağzımdan çıkan her laf onun için çok değerliydi oysa!
bir peçetenin kenarına, boşta kalan eliyle “ucuz” göz kalemini kullanarak yarım yamalak bir kalp çizmiş, bir ucuna kendi ismini simgeleyen “e” harfini, diğer ucuna da benimkini, “a”, harfini yazmıştı. şimdiki aklım olsa; benimle beraber mezara kadar götürebileceğim, “en değerli varlığı, kalbini hasbelkader kazanmış olduğum bir genç kızın o anki duygularını en masum biçimde yansıtan” o peçete.
gözlerimin içine bakarak, titrek sesiyle “bu iki harfin yan yana gelebilmesi için neler vermezdim! sen şimdi başka sevdaların peşindesin, bense sıradan görülebilecek 2 harfin yan yana gelebilme ihtimalini hayal ediyorum, bu umutla yaşıyorum, hiçbir kere gelemeyecek olsa bile” demişti.
uefa’nın sitesinde frank rijkaard ve galatasaray isimlerini yan yana görünce bu anı geldi gözlerimin önüne. “frank rijkaard’ın galatasaray’ı ..”, tıpkı 2 deli yüreğin beyoğlu’nda kasvetli bir eylül ayı buluşmasında yaşadığı heyecanlı birliktelik gibi ”f” ve “g” harfleriyle, bir peçetenin kenarına yazılmış bir aşk gibi .
surinam’lı kıvırcık; o “yüreği de kendi gibi güzel kızla başharflerimiz hiç yan yana gelmedi, gelemedi. o anın değerini bilemedim, o eski çağlarda kalmış güzel ve masum duyguyu onunla yaşayamadım ama seni kaybetmeye hiç niyetim yok. bir gün eline bir peçete tutuşturacağım üzerinde “f” ve “g” harfleri olacak, “ben bunun gerçekleşme ihtimalini hayal bile edemezdim” diyeceğim.
iyi ki varsın surinam’lı franklyn. iyi ki varsın galatasaray’ım! yan yana olamasak da şimdi, ne yaptığını hiç bilemesem de, iyi ki varsın yeşil gözlü kız.