2009-10 Türkiye Süper Lig Maçı
2 - 2
  • 23
    iki kötü teknik direktörün, nispeten iyi kadrolu iki kötü takımın, iyi yönetim gösteren bir hakem triosuna, kurban ettikleri maçtır.

    gençlerbirliği, ilk yarıda kanat oyuncuları olmayan ve hep göbekten gelmeye çalışan bir futbol anlayışı ile sahaya taktik anlamda yayılmış, buna karşın kanatlarda zayıf ve organizasyonsuz trabzonspor, rigobert song’u sağ beke koyarak önlem(!) almaya çalışmıştır. gençlerbirliği’nin yaratıcı tek oyuncusu olan mustafa pektemek, oyunun bir anlamda kopacağı sırada hırsını ve tekniğini ortaya koyarak, gidişata “itiraz” etmiş ve bir anlamda tek başına gençlerbirliği’nin maça tutunmasına sebep olmuştur.

    “şimşeklerin” kanatlardan atak geliştirmeyişi burhan ege adlı sağ kanat(!) oyuncusunun savruk futbol stiline ve sol kanatta, yaratıcı gücü noksan gurbetçi oyuncu aykut demir’in “ne zaman açıktan bindirme yapılır” isimli romanı okumadığına rahatlıkla bağlanabilir. nitekim iki kötü teknik direktörden hallice iyi olan thomas doll, ikinci yarıda burhan-hurşit değişikliğini yaparak maçı beraberliğe getirebilmiştir. trabzonspor’un kanatlardan zayıf olduğunu tribündeki köfte-ayrancı güruh bile seyredebiliyorken kurt hoca(!) broos, yaptığı taktik anlayış değişikliği ve saçma oyuncu seçimleriyle, 5 dakika daha uzatma olsa fark yiyeceği maçtan beraberlikle ayrılmıştır.

    mustafa pektemek, hurşit meriç, bilal çubukçu, ikinci yarıda oyuna giren “10 numara” sandro iyi birer kumaş olduklarını göstermişlerdir.

    trabzonspor ise başında kötü bir teknik direktör barındırdığından; 4-4-2 ile oyuna başlamış; sol iç mevkisinde görev alan gökhan ünal’ın harikalar yarattığı maçta henüz 20 dakika dolmadan 0-2’ye maçı taşımış olmasına rağmen, ikinci yarıda oyunu kilitlemek mantığı ile 4-5-1’e dönmüş, sahanın o dakikaya kadar yıldızı olan gökhan ünal değişikliğini yapmıştır. bu sayede orta sahayı tutacağını hesap eden kurt teknik adam(!) işleyen makinaya çomak sokarak 1-2’ye gelen maçta panikle hatalı hamleler yapmıştır. geldiğinden beri sadece 2-2 biten trabzonspor-galatasaray maçı performansının(!) kredisini yiyen ve maça yedek soyunan alanzinho’ya sadece 25 dakika tahammül edebilmiştir. maçın ilk yarısında göze batan ve 2 haftadır trabzonspor’un “en başarılı transferi” olarak kamuoyunun haklı beğenisini kazanan, son derece akıllı, maçtaki tek kanat bindirmesiyle henüz 4. dakikada bir de gol atıp moral bulan diego gabric’in hangi akla hizmet çıkartıldığını anlayabilmek mümkün değildir.

    kanat organizasyonları olmayan, sadece 45 dakikalık performansı yeterli bir tane daha “mustafa pektemek” gibi yaratıcı oyuncu barındırmayan, burhan isimli oyuncuya tahammül edebilen ve geldiği 3 topun 2’sini içeriye alan serdar kulbilge gibi bir kaleciye sahip gençlerbirliği ile, kenarda ne yaptığını kimsenin anlayamadığı; tüm futbolcularını yanlış hamlelerle kendisine birer birer küstüren, rakip takımın zaaflaını irdeleyip trabzonspor’a hak ettiği oyunu oynatmayarak, maçı kilitleme stratejisini bile başaramayan bir hocaya sahip koca bir camianın maçı elbette, iddaa jargonuyla “0” bitecekti. maç boyunca toplam 5 gol pozisyonu oldu ve bir tanesi hariç hepsi de golle neticelendi..

    bu iki takımı mabette oynayacağımız maçlarda paramparça edecek bir takımız. yenilgisi olmayan gençlerbirliği, bugüne kadar yenilmediyse hocasına değil, maç boyunca yüreğiyle oynayan futbolcularına ve bugün itibariyle trabzonspor’un adı altında ezilmeyen hüseyin göçek isimli hakeme dua etmelidir. bu maçı, özellikle gençlerbirliği’nin 6 haftalık yenilmezliğini nasıl koruduğuna dair ipuçları alabilmek adına seyrettim. sonuçta 7 haftalık periyotta 5 beraberlik ve 2 galibiyet alabilen, tarihin en köklü camialarından birine sahip başkent ekibinin başında, maç sonunda “hala yenilmedik” diyerek sevinebilen bir hocaya sahip olduğunu görünce çok üzüldüm. bu noktada hıncal uluç’un, “beraberliklere kimsenin bir şey dediği yok, yeter ki yenilme! bu mudur yani futbol yönetimi anlayışı!” diyerek, savunma zihniyetini, atak futbol anlayışına değişen akıllara karşı doktrinini takdir etmemek elde değil.

    hüseyin göçek ve yardımcılarını, bu maçta gösterdikleri yönetim dolayısı ile kutluyorum. dokunsan yıkılacak, neresinden tutsan elinde kalacak bir mhk ve eyyamcı hakemlerin kol gezdiği bir dönemde ayakta kalmayı başardılar. kendisinden pek haz etmem ama yiğidi öldürüp, hakkını da zamanı gelince vermek gerekiyor.

    maçla ilgili diğer bir not: maalesef ferhat öztorun, hep bildiğiniz gibi. hiçbir renktaşım, “bu oyuncuyu nasıl bonservisiyle verebildik?” diye hayıflanmasın. gün geçtikçe üstüne koyan akranlarından fersah fersah uzaklaşıyor. kanatları olmayan bir gençlerbirliği, kendisinin bulunduğu sol kanada şark ekspresi muamelesi yapmıştır. bir ara yanından rüzgar gibi geçen hurşit’i seyretmekten başı dönmüş, muhtemelen ilk sakatlık anında sağlık görevlilerinden “soğuk algınlığı için şurup” tavsiyesi almıştır.

    her iki takımla mabette oynayacağımız maçlar için, hocalarını ve kendi takımımı bildiğimden “üst” oynamaya davet ediyorum. eğer bunlar “süper lig” takımlarıysa, bizim uzayda mı oynamamız lazım güntekin?

    edit: gabric devre arası rahatsızlanmış da o yüzden alınmış, alanzinho'ya ise 35 dakika dayanabilmiş. yearn renktaşıma uyarıları için teşekkür ediyorum. elbette bunların hiçbiri, maç sonunda tüm yorumcuların haklı olarak teknik adamlara yüklenmelerinin hata olduğunu göstermiyor. böyle bir durumda bile alanzinho seçimi, maçın son 10 dakikasında giren ve kanatları iyi kullanan bir yattara tercih edilebilirdi. maç 1-2 ve dalga dalga gelen gençlerbirliği akınlarına rağmen 4-4-2'den 4-5-1'e dönüp, maçı kilitlemeye çalışmak bu camiaya yakışmadı, altını bir kez daha çizeyim.
App Store'dan indirin Google Play'den alın