• 264
    (bkz: #1939705)

    öncelikle yeni kariyere başlamak isteyen arkadaşlara schalke 04'ü kesinlikle önerebileceğim oyun. kadro maximilian meyer, leon goretzka, leroy sane, johannes geis, kaan ayhan ve matija nastasic gibi wonderkid oyunculardan oluşan bir maden. onun haricinde bulduğunu affetmeyen klaas jan huntelaar ve defansta on kaplan gücüneki kaptanbenedikt höwedes'den de bahsetmesem olmaz.

    kariyer başlangıcımda arka arkaya gelen deplasman fiyaskosundan bahsetmiştim ancak gerek bayern, dortmund, leverkusen gibi takımların saçmalaması olsun gerek de takımın taktiğe ayak uydurması olsun, zamanla ligde liderliği ele geçirdik. bitime 6 hafta kala schalke 56, wolfsburg 56, bayern münih 55, leverkusen 54, dortmund 51 gibi alman seyircilerin bira-sigara tüketimini zirveye çıkaran bir puan tablosu var ki fm serilerinde nadir karşıma çıkan enfes çekişmelerden birisini yaşıyorum.

    avrupa performansımız ise hiçbir zaman düşüşe geçmedi ki burada takımın da benim avrupa ligine verdiğim önemi benimsemesinin önemi çok büyük. gruplardan beklenildiği üzere rahat çıkmamızın ardından önce son 32'de eşleştiğimiz sporting lizbon'u toplamda 4-0'la geçtik. bu arada lizbon takımının her şeyi konumundaki perulu andre carillo ile sözleşmesinin bitmesine 6 ay kala söz kesmemiz de tartışmalara neden oldu! fakat biz bu anlaşmayı eşleşmeler belli olmadan önce yaptığımız için çok da dikkate almadık. son 16'da ise trabzonspor geldi ki takımımın performansını etkilemesi pahasına türkiye'den kısıtlı kadroyla bu seviyede kalan tek temsilci olması sebebiyle trabzon'a bir sürü övgü yağdırdım. fakat takım bunu iyi yönde tınlamayarak toplamda 5-0'lık bir üstünlükle adını avrupa ligi çeyrek finaline yazdırmasını bildi. bunun sonrasında oyun yine yapacağını yaparak karşımıza arap sermayesi harikası olan psg'yi çıkardı. bu maçlar öncesinde eldeki taktiklerin yetmeyeceğinin farkında olarak ilk paris deplasmanına 5-3-2 dizilimiyle beraber ultra defansif bir taktik kurguladım. takım tatilmatları da buna göre verildi tabi. hafta içinde yaptığım basın konuşmalarında ise şapkayı öne hiç eğmeyerek takımıma güvendiğimi ve bu turu geçebilecek güçte olduğumuzu vurgulayarak belirttim.

    bu maç hazırlığının ilk meyvesini paris'te aldık tabi. takımım onlardan istediklerimi sorunsuza yakın sahaya yansıtarak psg'nin pahalı yıldızlarını çaresizliğe itti ve saha içinde yeni arayışlara zorladı. 58'de pastore'den golü yememize rağmen o zamana kadar verilen mücadeleyi fazlasıyla olumlu buldum ve artık ana taktiğimiz olan 4-1-4-1 dizilişinde ofansif talimatların ağır bastığı, ilerde huntelaar'ın zaman kazandırarak hızlı ve yetenekli kanat oyuncularımız olan sidney sam ve maximilian meyer'i rakip savunmanın arkasına sızdırmayı temel amaç olarak güden taktiğimize dönüş yaptık. çok geçmeden bunun da meyvesini alarak, rakip defansın arkasına müthiş bir şekilde sarkan sidney sam, huntelaar'ın akıl dolu pasıyla skoru dengeye getirdi.
    kalan dakikalarda aynı dizilişin zaman geçirme versiyonuna geçerek birkaç pısırık sayılabilecek psg akınını savuşturduktan sonra gelsenkirchen'e başımız dik dönmeyi başardık.

    devam edecek...
App Store'dan indirin Google Play'den alın