25642
--- fourfourtwo dergisi röportajı ---
-“tutunamayan” olarak trabzonspor’a gittiğinde “ya yine olmazsa?”nın tedirginliğini yaşamadın mı?
o zaman son şansımın trabzonspor olduğunu düşünüyordum. hatta imza töreninde “iki buçuk yıllık kontrat imzalıyorum. bundan böyle ilk hedefim buradaki kontratımı tamamlayabilmek” dedim çünkü her gittiğim yerden kontratımı tamamlamadan ayrılmak zorunda kalmıştım.
-futbolda iyi olmak için hangi konulara özen gösterdin?
“süt içtim, erken yattım” demeyeceğim tabii ki! profesyonel olana kadar ben bu işi hobi olarak yapıyordum. futbol oynamayı çok seviyordum, futbolla ilgili hiçbir amacım yoktu; transferi, parayı, şöhret olmayı hiç düşünmüyordum. sadece oynuyordum. profesyonel olduktan sonra durum biraz değişti.
-bir gün bir şey öğrenirsin ve kafan bir anda aydınlanır ya hani… futbolda seni bu şekilde etkileyen bir şey oldu mu?
güvendiğim, inandığım insanlara göre hareket etmemeyi öğrenmem benim için dönüm noktası oldu. önceden iyi bir şey yaptığımda onun semeresini uzun süre görebileceğimi düşünürdüm. şimdi her hafta iyi bir şeyler yapmazsam acımasızca eleştirilebileceğimi, yaptığım iyi şeylerin unutulacağını biliyorum. beni bir hafta yere göğe sığdıramayanların bir hafta sonra yerin dibine sokabileceğini öğrendim!
-futbolcunun psikolojisini en çok hırpalayan şey ne?
haberin olmadan kulüpten gönderilme, takas edilme, şampiyonluk kovalamacası… özellikle gol atması beklenen bir futbolcuysan işin daha zor. bir maçın içinde bile taraftarla aranda gelgitler oluyor.
-hangisi katlanılmaz?
hiçbiri kolay değil. insanlar övgüyü de, yergiyi de haddinden fazla yapıyorlar ve bizim de insan olduğumuzu çoğu zaman unutuyorlar. övülmenin de, yerilmenin de bazılarının iki dudağının arasında olduğunun farkındayım. o yüzden övgülerine de tamah etmiyorum.
-futbolcu olmak isteyen gençlere nasıl tavsiyelerde bulunurdun?
“yalan konuşma, dedikodu yapma ve pes etme!” derdim.
-ama beşiktaş’tan ayrıldığında sen pes etmiştin… o dönemde futbolu bırakmayı düşünmüyor muydun?
evet ama bir şekilde kendimi o bataktan kurtardım.
-hayalindeki gibi premier lig’in en iyi takımlarından birinin oyuncusu olsan ama maçların yarısında yedek kulübesinde otursan ne hissederdin?
öyle bir takıma gitmem. benim ilk hedefim oynamak çünkü biliyorum ki oynadığım zaman iyi olabiliyorum. üç maç oynamayıp, bir maç oynadığımda yapamıyorum. sırf büyük bir kulüp olduğu için bu riski alarak bir takıma gidemem. gitmeden önce oynayacağımdan emin olmam, planımı programımı yapmam lazım. kariyer için büyük bir takıma imza atıp bir köşede kalamam.
--- fourfourtwo dergisi röportajı ---
*
burak yılmaz
-“tutunamayan” olarak trabzonspor’a gittiğinde “ya yine olmazsa?”nın tedirginliğini yaşamadın mı?
o zaman son şansımın trabzonspor olduğunu düşünüyordum. hatta imza töreninde “iki buçuk yıllık kontrat imzalıyorum. bundan böyle ilk hedefim buradaki kontratımı tamamlayabilmek” dedim çünkü her gittiğim yerden kontratımı tamamlamadan ayrılmak zorunda kalmıştım.
-futbolda iyi olmak için hangi konulara özen gösterdin?
“süt içtim, erken yattım” demeyeceğim tabii ki! profesyonel olana kadar ben bu işi hobi olarak yapıyordum. futbol oynamayı çok seviyordum, futbolla ilgili hiçbir amacım yoktu; transferi, parayı, şöhret olmayı hiç düşünmüyordum. sadece oynuyordum. profesyonel olduktan sonra durum biraz değişti.
-bir gün bir şey öğrenirsin ve kafan bir anda aydınlanır ya hani… futbolda seni bu şekilde etkileyen bir şey oldu mu?
güvendiğim, inandığım insanlara göre hareket etmemeyi öğrenmem benim için dönüm noktası oldu. önceden iyi bir şey yaptığımda onun semeresini uzun süre görebileceğimi düşünürdüm. şimdi her hafta iyi bir şeyler yapmazsam acımasızca eleştirilebileceğimi, yaptığım iyi şeylerin unutulacağını biliyorum. beni bir hafta yere göğe sığdıramayanların bir hafta sonra yerin dibine sokabileceğini öğrendim!
-futbolcunun psikolojisini en çok hırpalayan şey ne?
haberin olmadan kulüpten gönderilme, takas edilme, şampiyonluk kovalamacası… özellikle gol atması beklenen bir futbolcuysan işin daha zor. bir maçın içinde bile taraftarla aranda gelgitler oluyor.
-hangisi katlanılmaz?
hiçbiri kolay değil. insanlar övgüyü de, yergiyi de haddinden fazla yapıyorlar ve bizim de insan olduğumuzu çoğu zaman unutuyorlar. övülmenin de, yerilmenin de bazılarının iki dudağının arasında olduğunun farkındayım. o yüzden övgülerine de tamah etmiyorum.
-futbolcu olmak isteyen gençlere nasıl tavsiyelerde bulunurdun?
“yalan konuşma, dedikodu yapma ve pes etme!” derdim.
-ama beşiktaş’tan ayrıldığında sen pes etmiştin… o dönemde futbolu bırakmayı düşünmüyor muydun?
evet ama bir şekilde kendimi o bataktan kurtardım.
-hayalindeki gibi premier lig’in en iyi takımlarından birinin oyuncusu olsan ama maçların yarısında yedek kulübesinde otursan ne hissederdin?
öyle bir takıma gitmem. benim ilk hedefim oynamak çünkü biliyorum ki oynadığım zaman iyi olabiliyorum. üç maç oynamayıp, bir maç oynadığımda yapamıyorum. sırf büyük bir kulüp olduğu için bu riski alarak bir takıma gidemem. gitmeden önce oynayacağımdan emin olmam, planımı programımı yapmam lazım. kariyer için büyük bir takıma imza atıp bir köşede kalamam.
--- fourfourtwo dergisi röportajı ---
*
burak yılmaz