3
efsanelerin efsanesi. detaylı ve sürükleyici bir yazı yazılmış kendisi hakkında:
--- alıntı ---
gelmiş geçmiş en iyi teknik direktör denilince herkesin aklına birçok farklı isim geliyor. son dönemin yıldızları guardiola ve mourinho, kazandıkları başarılarla ileride anılmayı şimdiden garantilediler. eskilere bakınca ise matt busby, rinus michels, sir alex ferguson gibi isimler akla ilk gelenler... peki ya ernst happel?
tamam, bu ismi bir yerlerden duymuştunuz. evet, evet euro 2008'de, türkiye'nin viyana'daki çeyrek fi nalde hırvatistan'ı penaltılarla elediği maçın oynandığı stad. türk takımlarının çoğu kez konuğu olduğu 53 bin kişilik bir futbol mabedi. ernst happel; az konuşan, çok iş yapan ve hayatını elinden alan sigarasını terk edemeyen bir futbol âşığıydı.
birinci dünya savaşı yorgunu sanat şehri viyana'da doğan happel, yıllar ilerledikçe çevresine bir sanata ne kadar ilgili olduğunu gösterdi. işçi bir anne babanın çocuğuydu. tiyatro ya da müziğe ilgisi olması beklenirken, o ayaklarını konuşturduğu bir sanat dalına merak sardı. futbola rapid wien altyapısında "merhaba" dedi. 17 yaşında 'a takım'a çıktı. ikinci yılında kendisinden yedi yaş büyük rapid wien efsanesi max merkel takıma geldiğinde, soyunma odasında elini sıktığı adamın yeşil sahadaki en iyi arkadaşlarından biri olacağını bilmiyordu.
happel ve merkel ikilisi, deyim yerindeyse rapid wien defansına duvar ördü. sert adamlardı ve öyle de oynuyorlardı. rakipleri küfürlü konuştuklarını söylüyordu. ikilinin arasından top geçse adam geçmiyordu. 1954'e kadar 5 şampiyonluk, 1 avusturya kupası ve ikinci dünya savaşı sonrası orta avrupa ve balkan ülkelerinin oynadığı zentropa kupası'nı kazandılar. bu performans, happel'i racing club paris'e taşıdı.
paris'teki rolü, eskiye oranla daha ofansifti. orta sahadaki savunma adamı rolüne bürünmüştü. kariyerinin en golcü dönemini yaşıyordu. oynadığı 42 maçta 9 gol attı. oysaki daha önce rapid wien'de forma giydiği 177 maçta sadece sekiz golü bulunuyordu. ancak paris'te bir yıldan fazla kalamadı. rapid wien, onun gittiği yıl tabelanın dışında kalınca doğruca evine döndü. 1956'da geldiği rapid wien'de 3 yıl daha oynadı.ikinci döneminde toplamda 63 maçta forma giydi. ancak paris'teki hücuma dayalı rolü viyana'da da devam ediyordu. 'footbal manager' diliyle söylersek tam bir dmc , yani ön libero olmuştu. yenilenen oyun anlayışıyla forma giydiği 63 maçta 17 gol attı. 51 kez oynadığı avusturya milli takımı'nda da 5 golün sahibi oldu.
ernst happel, 1959'daki emekliliğinin ardından yaklaşık 3 yıl dinlendi. çeşitli kurslara devam etti. sonrasında kendine güvenecek bir takım aramaya başladı. birleşmiş milletler'in başlıca yargı organı uluslararası adalet divanı ile savaş ve insanlığa karşı işlenen suçlara bakan uluslararası ceza mahkemesi'nin bulunduğu hollanda'nın 1 milyon nüfuslu kenti lahey ona kucak açtı. kentin 2. ligdeki takımı ado den haag, birkaç yıl önce geldiği hollanda 1. ligi eredivisie'de tutunmaya çalışıyordu. hırslı yapısıyla yöneticileri ikna eden happel, geleceğini arayan ado den haag'ın başına geçti.
happel'in gelişi takımı ayağa kaldırdı. antrenmanlarda âdeta takımın pestilini çıkarıyordu. önceleri birçok futbolcu kendisine direndi. herkes idmanların çok daha erken bitmesini istiyordu. happel, bir gün idmanda ceza sahasının köşesine bir kola kutusu koydu. ardından kutuyu oldukça uzak bir mesafeden tek atışta vurdu. sonra takıma dönerek, "aynısını yapan hemen duşa gidebilir." dediğinde takım çoktan sahanın etrafını turlamaya başlamıştı. ilk yıl (1962-63) hollanda kupası'nda (knvb ) fi nale çıktılar. ancak maçıwillem ii'ya karşı 3-0 kaybettiler. 1963-64'te yine fi naldeydiler. normal süresinde 0-0 biten maçta fortuna 54'e 4-3 penaltıyla yenildiler. bir sonraki sezon olan 1964-65'i ise takım ligi tarihinin en iyi yerinde tamamlayarak eredivisie üçüncüsü oldular. takım, zirveye oynuyordu. bu yükseliş önceleri dudak bükülerek sonrasında ise merakla takip ediliyordu.
ado, 1965-66'da yine knvb fi naline çıktı ama bu kez de 1-0 yenildikleri sparta, kulpuna yapıştıkları kupayı onlardan kopardı. happel o kadar hırslıydı ki, takım 1967 yazını, abd'lilere futbolu sevdirmek için yapılan san francisco golden gate gales (sfggg) turnuvasına maçlar yaparak geçirdi. yaz ligine sunderland, stoke city, wolverhampton wandereres, hibernian, aberdeen, dunde united, cagliari gibi 10'u avrupa takımı ile brezilya'dan bangu ve uruguay'dan ca cerro'yla birlikte 12 takım katıldı. happel ve efsane isim ferenc puskás yönetimindeki takım, batı konferansı'nda oynadığı 12 maçın 5'ini kazandı ve 3'ünde berabere kaldı. attıkları 25 gole karşı 19 yediler ve topladıkları 13 puanla ikinci oldular.
kuzey amerika ligi'nde avrupalı takımlara karşı alınan başarılı sonuçlar lig öncesi moralleri yükseltmişti. bu rüzgârla girdikleri ligi de salladılar. 1967-68 sezonunda da hollanda kupası fi naline çıktılar. happel'in rakibi bu kez sadece hollanda'nın değil dünyanın en iyi takımlarından biri olan keizer, mühren, neeskens ve cruyff'lu ajax'tı. ancak happel yönetiminde baskıyla rakibi bunaltan, sahanın tamamını kullanan ado kazanmayı öğrenmişti. happel'in ağır idmanlarında güçlenen ado, maça fırtına gibi başladı. 23'te schonmaker ve 28'de aarts durumu 2-0 yaptı. ikinci yarının başındaki keizer'in golü ajax'a yetmedi ve ado den haag ilk hollanda kupası'nı kazandı. ado'daki değişim ajax ve psv'nin arasından sıyrılmak isteyen feyenoord'un göz hapsindeydi. doğal olarak ilk tercihleri gözlerinin önünde mucize yaratan happel oldu. happel de artık daha büyük başarılar kazanmak istiyordu. ancak daha kendi mucizesini yaratmamıştı.
happel yönetimindeki feyenoord, lige kasırga gibi girdi; schalke 04'ten avusturya milli takımı'nda da oynayan ofansif orta saha franz hasil'i transfer etti. ilk yılında takım, avrupa şampiyon kulüpler kupası'nı kazanarak inanılması zor bir başarıya imza attı. feyenoord ilk turda izlanda ekibi kr'yi; ikinci turda ise san siro'da 1-0 yenildiği milan'ı evinde jansen ve van hanegem'in golleriyle 2-0 yenerek eledi. milan'ı eleyen happel tüm avrupa gazetelerinin sürmanşetindeydi. çeyrek fi naldeki kurbanları worvarts berlin olurken, yarı fi nalde polonya şampiyonu legia varşova'yı eve gönderdiler. finaldeki rakipleri iskoçya şampiyonu celtic'ti. san siro'da 53 bin kişinin seyrettiği maçta celtic, 28'inci dakikada tommy gemmell'in golüyle 1-0 öne geçti. golün ardından yaralı bir aslan gibi hırsla saldıran feyenoord, rinus israel'in ayağından iki dakika sonra 31'de bulduğu golle skoru 1-1 yaptı. karşılıklı ataklar güzel futbol sundu ama seyirciler gol göremedi. uzatmalı maçın bitimine 3 dakika kala 117'de kindvall, feyenoord'un avrupa'nın en büyüğü olduğunu ilan etti. feyenoord, kazandığı kupa 1'e; 7 gol atan ove kindvall, 6 gol atan ruud geels ve 4 gol atan willem van hanegem ile damga vurdu.
happel, hız kesmeden devam ediyordu. avrupa şampiyonu feyenoord ile copa libertadore şampiyonu estudiantes, kıtalararası kupa (intercontinental cup) finali için 26 ağustos 1970'de buenos aires'teki la bombonera'da karşılaştı. echecopar ve juan sebastián verón'un babası olan juan ramón verón'un gollerine feyenoord, van hanegem ve kindvall'la karşılık verdi. 2-2 biten maçın rotterdam'daki rövanşını feyenoord, van daele'nin 63'üncü dakikada attığı golle 1-0 kazanarak dünyanın en büyüğü olduğunu ilan etti. genç ve tecrübesiz bir savunmacı olan joop van daele, maçın ikinci yarısında takımın en önemli gol silahı olan coen moulijn yerine oyuna girdiğinde tribünler homurdanmıştı. ancak genç savunmacının ceza sahası dışından attığı müthiş gol tüm homurtuları kesti. feyenord bir sonraki sezon ajax, ado ve psv'nin önünde ligi şampiyon olarak tamamladı.
rotterdam'da misyonunu tamamlamıştı. milan, onu istiyordu. happel, "burada çok güzel şeyler yaşadık, artık bırakıyorum. bu kadar zaferle disiplin biter, arkadaşlık başlar. herkes beraber acı çeker, ağlar, güler ve kazanır. bu uzun sürmemelidir." diyerek ilk sevilla uçağına bindi. endülüs'te gönülleri fethettikten sonra daha büyük bir takıma gider diyenler yine yanıldı. mazoşist miydi bilinmez ama belçika'ya giderek club brugge'ün başına geçti. belçika'da üç şampiyonluk ve bir kupa kazandı. daha önemlisi club brugge, tarihinin zirvesine onunla çıktı. takım 1975-76'da uefa kupası, 1977-78'de ise şampiyon kulüpler kupası'nda fi nal oynadı. ancak brugge, hem uefa'yı hem de kupa 1'i kevin keegan ve kenny dalglish'li liverpool'a karşı kaybetti. önlerine liverpool çıkmasaydı, avrupa futbolunun zirvesine oturacaklardı.
brugge'ü çalıştırırken hollanda futbol federasyonu happel'den takımı arjantin'deki dünya kupası'na götürmesini istedi. başlarını barcelona'lı johan cruyff'un çektiği ajax çetesi, antrenmanlarda happel'i dinlemiyordu. yıldızların sağlam bir derse ihtiyacı vardı. bir idmanda 18'in üstüne tam 10 tane top dizdi. takım kendisini izlemeye başladığında, tek tek tüm topları üst direğe attı. sonra takıma dönerek, "bu takımda bunu yapabilecek bir kişi var mı?" diye sorduğunda kendisini cruyff tebrik etti. ancak cruyff, arjantin'deki darbe nedeniyle 1978 dünya kupası'nı boykot etti ve kupaya katılmadı. happel'in izleyenlerin gözlerine bayram ettiren takımı ise, fi naldeki uzatmada arjantin'e 3-1 kaybederek dünya ikincisi oldu.
happel işini tamamlayınca yine belçika'ya dönmüş ve standard liege'in başına geçmişti. klasik tablo yine yaşandı. onun yönetimindeki standart liége, belçika kupası ve süper kupası'nı kazandı. başarıları, ardında deri değiştiren bir timsah gibi bırakıyordu. soluğu almanya'da aldı. hamburg'un dört gözle beklediği ernst happel, havaalanında krallar gibi karşılandı. 1981-1987 arasında yönettiği hamburg, iki kez bundesliga şampiyonu olurken, bir de almanya kupası kazandı. 1982'de uefa kupası'nı fi nalde isveç takımı göteborg karşısında kaybetti. ancak 1982-83'te hamburg'un uli stein, jürgen milewski, horst hrubesch ve felix magath'lı kadrosu; atina olimpiyat stadı'nda oynanan şampiyon kulüpler kupası'nı, juventus'u magath'ın golüyle 1-0 devirerek eve götürdü. happel iki ayrı takımda kupa 1'i kazanan ilk teknik direktör olmuştu. almanya ve hamburg futbol tarihine çoktan damgasını vurmuştu. taktikleri ilginçti. markajdan nefret ediyordu. ona göre adam adama markaj sahada 11 eşeğin olmasından başka bir şey değildi. konuşmayı sevmiyordu. mesajını futbolla veriyordu. hamburg'un genel menajeri günter netzer, onu şöyle anlatıyordu: "o, her oyuncudan ne beklediğini sessiz bir şekilde anlatırdı. kelimeleri kullanmazdı ve konuşmazdı. ancak onun idman taktikleri âdeta oyuncuların kanına işlerdi."
demir alma zamanı geldiğinde hamburg limanı'ndan ayrılarak ülkesine döndü. şimdinin fc tirol innsbruck'u o zamanlar meşhur kıymetli taşlar üreten swarovski'nin sahiplerine aitti. işini bilen patronlar en kıymetli taşları olan fc swarovski tirol'u happel'e emanet ettiler. ernst happel klasiği tam gaz devam ediyordu; iki avusturya şampiyonluğu ve bir avusturya kupası'nı swarovski kristalleriyle süsledi. konuşmayı sevmemesi kendisi için bir problem değilse bile etrafındakiler için büyük bir dertti. tirol'daki önemli oyuncularından inter patentli hansi müller bir keresinde onunla kendisi hakkında neler düşündüğünü konuşmak istediğinde müller'e, "konuşmaya gerek yok. eğer konuşmak isteseydik, ev ev dolaşan elektrikli süpürge satıcısı olurduk. benim sadece futbolculara ihtiyacım var" demişti.
65 yaşına gelmişti. avusturya futbol federasyonu, happel'i milli takım'ın başına geçirdi. ancak ters giden bir şeyler vardı. hastaneye gittiğinde elinden düşürmediği sigarasının başına en büyük belayı açtığını öğrendi. akciğer kanseri olmuştu. 14 kasım 1992'de vefat etti. ölümünden dört gün sonra oynanan almanya maçında avusturya, büyük bir başarıya imza atarak 0-0 berabere kaldı. saha kenarında happel'in şapkası ve yanında bir kırmızı gül duruyordu. avusturya'daki yardımcısı dietmar constantini ölümünden sonra yaşanan bir olayı şöyle anlatıyordu: "almanya maçına hazırlanırken vefat ettiğini öğrendiğimizde federasyon başkanı bize kiliseye gidip gitmek istemediğimizi sordu. ben de atılarak 'antrenmana devam edelim.' dedim. çünkü eğer kiliseye gidersek, dirilir ve bize çok kızar!"
--- alıntı ---
link: http://www.esquire.com.tr/...en-adam-ernst-happel
--- alıntı ---
gelmiş geçmiş en iyi teknik direktör denilince herkesin aklına birçok farklı isim geliyor. son dönemin yıldızları guardiola ve mourinho, kazandıkları başarılarla ileride anılmayı şimdiden garantilediler. eskilere bakınca ise matt busby, rinus michels, sir alex ferguson gibi isimler akla ilk gelenler... peki ya ernst happel?
tamam, bu ismi bir yerlerden duymuştunuz. evet, evet euro 2008'de, türkiye'nin viyana'daki çeyrek fi nalde hırvatistan'ı penaltılarla elediği maçın oynandığı stad. türk takımlarının çoğu kez konuğu olduğu 53 bin kişilik bir futbol mabedi. ernst happel; az konuşan, çok iş yapan ve hayatını elinden alan sigarasını terk edemeyen bir futbol âşığıydı.
birinci dünya savaşı yorgunu sanat şehri viyana'da doğan happel, yıllar ilerledikçe çevresine bir sanata ne kadar ilgili olduğunu gösterdi. işçi bir anne babanın çocuğuydu. tiyatro ya da müziğe ilgisi olması beklenirken, o ayaklarını konuşturduğu bir sanat dalına merak sardı. futbola rapid wien altyapısında "merhaba" dedi. 17 yaşında 'a takım'a çıktı. ikinci yılında kendisinden yedi yaş büyük rapid wien efsanesi max merkel takıma geldiğinde, soyunma odasında elini sıktığı adamın yeşil sahadaki en iyi arkadaşlarından biri olacağını bilmiyordu.
happel ve merkel ikilisi, deyim yerindeyse rapid wien defansına duvar ördü. sert adamlardı ve öyle de oynuyorlardı. rakipleri küfürlü konuştuklarını söylüyordu. ikilinin arasından top geçse adam geçmiyordu. 1954'e kadar 5 şampiyonluk, 1 avusturya kupası ve ikinci dünya savaşı sonrası orta avrupa ve balkan ülkelerinin oynadığı zentropa kupası'nı kazandılar. bu performans, happel'i racing club paris'e taşıdı.
paris'teki rolü, eskiye oranla daha ofansifti. orta sahadaki savunma adamı rolüne bürünmüştü. kariyerinin en golcü dönemini yaşıyordu. oynadığı 42 maçta 9 gol attı. oysaki daha önce rapid wien'de forma giydiği 177 maçta sadece sekiz golü bulunuyordu. ancak paris'te bir yıldan fazla kalamadı. rapid wien, onun gittiği yıl tabelanın dışında kalınca doğruca evine döndü. 1956'da geldiği rapid wien'de 3 yıl daha oynadı.ikinci döneminde toplamda 63 maçta forma giydi. ancak paris'teki hücuma dayalı rolü viyana'da da devam ediyordu. 'footbal manager' diliyle söylersek tam bir dmc , yani ön libero olmuştu. yenilenen oyun anlayışıyla forma giydiği 63 maçta 17 gol attı. 51 kez oynadığı avusturya milli takımı'nda da 5 golün sahibi oldu.
ernst happel, 1959'daki emekliliğinin ardından yaklaşık 3 yıl dinlendi. çeşitli kurslara devam etti. sonrasında kendine güvenecek bir takım aramaya başladı. birleşmiş milletler'in başlıca yargı organı uluslararası adalet divanı ile savaş ve insanlığa karşı işlenen suçlara bakan uluslararası ceza mahkemesi'nin bulunduğu hollanda'nın 1 milyon nüfuslu kenti lahey ona kucak açtı. kentin 2. ligdeki takımı ado den haag, birkaç yıl önce geldiği hollanda 1. ligi eredivisie'de tutunmaya çalışıyordu. hırslı yapısıyla yöneticileri ikna eden happel, geleceğini arayan ado den haag'ın başına geçti.
happel'in gelişi takımı ayağa kaldırdı. antrenmanlarda âdeta takımın pestilini çıkarıyordu. önceleri birçok futbolcu kendisine direndi. herkes idmanların çok daha erken bitmesini istiyordu. happel, bir gün idmanda ceza sahasının köşesine bir kola kutusu koydu. ardından kutuyu oldukça uzak bir mesafeden tek atışta vurdu. sonra takıma dönerek, "aynısını yapan hemen duşa gidebilir." dediğinde takım çoktan sahanın etrafını turlamaya başlamıştı. ilk yıl (1962-63) hollanda kupası'nda (knvb ) fi nale çıktılar. ancak maçıwillem ii'ya karşı 3-0 kaybettiler. 1963-64'te yine fi naldeydiler. normal süresinde 0-0 biten maçta fortuna 54'e 4-3 penaltıyla yenildiler. bir sonraki sezon olan 1964-65'i ise takım ligi tarihinin en iyi yerinde tamamlayarak eredivisie üçüncüsü oldular. takım, zirveye oynuyordu. bu yükseliş önceleri dudak bükülerek sonrasında ise merakla takip ediliyordu.
ado, 1965-66'da yine knvb fi naline çıktı ama bu kez de 1-0 yenildikleri sparta, kulpuna yapıştıkları kupayı onlardan kopardı. happel o kadar hırslıydı ki, takım 1967 yazını, abd'lilere futbolu sevdirmek için yapılan san francisco golden gate gales (sfggg) turnuvasına maçlar yaparak geçirdi. yaz ligine sunderland, stoke city, wolverhampton wandereres, hibernian, aberdeen, dunde united, cagliari gibi 10'u avrupa takımı ile brezilya'dan bangu ve uruguay'dan ca cerro'yla birlikte 12 takım katıldı. happel ve efsane isim ferenc puskás yönetimindeki takım, batı konferansı'nda oynadığı 12 maçın 5'ini kazandı ve 3'ünde berabere kaldı. attıkları 25 gole karşı 19 yediler ve topladıkları 13 puanla ikinci oldular.
kuzey amerika ligi'nde avrupalı takımlara karşı alınan başarılı sonuçlar lig öncesi moralleri yükseltmişti. bu rüzgârla girdikleri ligi de salladılar. 1967-68 sezonunda da hollanda kupası fi naline çıktılar. happel'in rakibi bu kez sadece hollanda'nın değil dünyanın en iyi takımlarından biri olan keizer, mühren, neeskens ve cruyff'lu ajax'tı. ancak happel yönetiminde baskıyla rakibi bunaltan, sahanın tamamını kullanan ado kazanmayı öğrenmişti. happel'in ağır idmanlarında güçlenen ado, maça fırtına gibi başladı. 23'te schonmaker ve 28'de aarts durumu 2-0 yaptı. ikinci yarının başındaki keizer'in golü ajax'a yetmedi ve ado den haag ilk hollanda kupası'nı kazandı. ado'daki değişim ajax ve psv'nin arasından sıyrılmak isteyen feyenoord'un göz hapsindeydi. doğal olarak ilk tercihleri gözlerinin önünde mucize yaratan happel oldu. happel de artık daha büyük başarılar kazanmak istiyordu. ancak daha kendi mucizesini yaratmamıştı.
happel yönetimindeki feyenoord, lige kasırga gibi girdi; schalke 04'ten avusturya milli takımı'nda da oynayan ofansif orta saha franz hasil'i transfer etti. ilk yılında takım, avrupa şampiyon kulüpler kupası'nı kazanarak inanılması zor bir başarıya imza attı. feyenoord ilk turda izlanda ekibi kr'yi; ikinci turda ise san siro'da 1-0 yenildiği milan'ı evinde jansen ve van hanegem'in golleriyle 2-0 yenerek eledi. milan'ı eleyen happel tüm avrupa gazetelerinin sürmanşetindeydi. çeyrek fi naldeki kurbanları worvarts berlin olurken, yarı fi nalde polonya şampiyonu legia varşova'yı eve gönderdiler. finaldeki rakipleri iskoçya şampiyonu celtic'ti. san siro'da 53 bin kişinin seyrettiği maçta celtic, 28'inci dakikada tommy gemmell'in golüyle 1-0 öne geçti. golün ardından yaralı bir aslan gibi hırsla saldıran feyenoord, rinus israel'in ayağından iki dakika sonra 31'de bulduğu golle skoru 1-1 yaptı. karşılıklı ataklar güzel futbol sundu ama seyirciler gol göremedi. uzatmalı maçın bitimine 3 dakika kala 117'de kindvall, feyenoord'un avrupa'nın en büyüğü olduğunu ilan etti. feyenoord, kazandığı kupa 1'e; 7 gol atan ove kindvall, 6 gol atan ruud geels ve 4 gol atan willem van hanegem ile damga vurdu.
happel, hız kesmeden devam ediyordu. avrupa şampiyonu feyenoord ile copa libertadore şampiyonu estudiantes, kıtalararası kupa (intercontinental cup) finali için 26 ağustos 1970'de buenos aires'teki la bombonera'da karşılaştı. echecopar ve juan sebastián verón'un babası olan juan ramón verón'un gollerine feyenoord, van hanegem ve kindvall'la karşılık verdi. 2-2 biten maçın rotterdam'daki rövanşını feyenoord, van daele'nin 63'üncü dakikada attığı golle 1-0 kazanarak dünyanın en büyüğü olduğunu ilan etti. genç ve tecrübesiz bir savunmacı olan joop van daele, maçın ikinci yarısında takımın en önemli gol silahı olan coen moulijn yerine oyuna girdiğinde tribünler homurdanmıştı. ancak genç savunmacının ceza sahası dışından attığı müthiş gol tüm homurtuları kesti. feyenord bir sonraki sezon ajax, ado ve psv'nin önünde ligi şampiyon olarak tamamladı.
rotterdam'da misyonunu tamamlamıştı. milan, onu istiyordu. happel, "burada çok güzel şeyler yaşadık, artık bırakıyorum. bu kadar zaferle disiplin biter, arkadaşlık başlar. herkes beraber acı çeker, ağlar, güler ve kazanır. bu uzun sürmemelidir." diyerek ilk sevilla uçağına bindi. endülüs'te gönülleri fethettikten sonra daha büyük bir takıma gider diyenler yine yanıldı. mazoşist miydi bilinmez ama belçika'ya giderek club brugge'ün başına geçti. belçika'da üç şampiyonluk ve bir kupa kazandı. daha önemlisi club brugge, tarihinin zirvesine onunla çıktı. takım 1975-76'da uefa kupası, 1977-78'de ise şampiyon kulüpler kupası'nda fi nal oynadı. ancak brugge, hem uefa'yı hem de kupa 1'i kevin keegan ve kenny dalglish'li liverpool'a karşı kaybetti. önlerine liverpool çıkmasaydı, avrupa futbolunun zirvesine oturacaklardı.
brugge'ü çalıştırırken hollanda futbol federasyonu happel'den takımı arjantin'deki dünya kupası'na götürmesini istedi. başlarını barcelona'lı johan cruyff'un çektiği ajax çetesi, antrenmanlarda happel'i dinlemiyordu. yıldızların sağlam bir derse ihtiyacı vardı. bir idmanda 18'in üstüne tam 10 tane top dizdi. takım kendisini izlemeye başladığında, tek tek tüm topları üst direğe attı. sonra takıma dönerek, "bu takımda bunu yapabilecek bir kişi var mı?" diye sorduğunda kendisini cruyff tebrik etti. ancak cruyff, arjantin'deki darbe nedeniyle 1978 dünya kupası'nı boykot etti ve kupaya katılmadı. happel'in izleyenlerin gözlerine bayram ettiren takımı ise, fi naldeki uzatmada arjantin'e 3-1 kaybederek dünya ikincisi oldu.
happel işini tamamlayınca yine belçika'ya dönmüş ve standard liege'in başına geçmişti. klasik tablo yine yaşandı. onun yönetimindeki standart liége, belçika kupası ve süper kupası'nı kazandı. başarıları, ardında deri değiştiren bir timsah gibi bırakıyordu. soluğu almanya'da aldı. hamburg'un dört gözle beklediği ernst happel, havaalanında krallar gibi karşılandı. 1981-1987 arasında yönettiği hamburg, iki kez bundesliga şampiyonu olurken, bir de almanya kupası kazandı. 1982'de uefa kupası'nı fi nalde isveç takımı göteborg karşısında kaybetti. ancak 1982-83'te hamburg'un uli stein, jürgen milewski, horst hrubesch ve felix magath'lı kadrosu; atina olimpiyat stadı'nda oynanan şampiyon kulüpler kupası'nı, juventus'u magath'ın golüyle 1-0 devirerek eve götürdü. happel iki ayrı takımda kupa 1'i kazanan ilk teknik direktör olmuştu. almanya ve hamburg futbol tarihine çoktan damgasını vurmuştu. taktikleri ilginçti. markajdan nefret ediyordu. ona göre adam adama markaj sahada 11 eşeğin olmasından başka bir şey değildi. konuşmayı sevmiyordu. mesajını futbolla veriyordu. hamburg'un genel menajeri günter netzer, onu şöyle anlatıyordu: "o, her oyuncudan ne beklediğini sessiz bir şekilde anlatırdı. kelimeleri kullanmazdı ve konuşmazdı. ancak onun idman taktikleri âdeta oyuncuların kanına işlerdi."
demir alma zamanı geldiğinde hamburg limanı'ndan ayrılarak ülkesine döndü. şimdinin fc tirol innsbruck'u o zamanlar meşhur kıymetli taşlar üreten swarovski'nin sahiplerine aitti. işini bilen patronlar en kıymetli taşları olan fc swarovski tirol'u happel'e emanet ettiler. ernst happel klasiği tam gaz devam ediyordu; iki avusturya şampiyonluğu ve bir avusturya kupası'nı swarovski kristalleriyle süsledi. konuşmayı sevmemesi kendisi için bir problem değilse bile etrafındakiler için büyük bir dertti. tirol'daki önemli oyuncularından inter patentli hansi müller bir keresinde onunla kendisi hakkında neler düşündüğünü konuşmak istediğinde müller'e, "konuşmaya gerek yok. eğer konuşmak isteseydik, ev ev dolaşan elektrikli süpürge satıcısı olurduk. benim sadece futbolculara ihtiyacım var" demişti.
65 yaşına gelmişti. avusturya futbol federasyonu, happel'i milli takım'ın başına geçirdi. ancak ters giden bir şeyler vardı. hastaneye gittiğinde elinden düşürmediği sigarasının başına en büyük belayı açtığını öğrendi. akciğer kanseri olmuştu. 14 kasım 1992'de vefat etti. ölümünden dört gün sonra oynanan almanya maçında avusturya, büyük bir başarıya imza atarak 0-0 berabere kaldı. saha kenarında happel'in şapkası ve yanında bir kırmızı gül duruyordu. avusturya'daki yardımcısı dietmar constantini ölümünden sonra yaşanan bir olayı şöyle anlatıyordu: "almanya maçına hazırlanırken vefat ettiğini öğrendiğimizde federasyon başkanı bize kiliseye gidip gitmek istemediğimizi sordu. ben de atılarak 'antrenmana devam edelim.' dedim. çünkü eğer kiliseye gidersek, dirilir ve bize çok kızar!"
--- alıntı ---
link: http://www.esquire.com.tr/...en-adam-ernst-happel