7656
daha 3 gün önce dursun özbek'in basın toplantısında ,ünal aysal'a olan kişisel kin ve nefretini kusarcasına, bir galatasaray başkanına emir kipiyle konuşarak "ünal aysal'ın adını neden vermiyorsunuz, kamuoyu sizin parasal ilişkide olduğunuz için sustuğunuzu söylüyor" gibi hadsiz cümleler kurmasına göz yumulan kadir çetinçalı'nın yediği nane yetmiyor röportaj adı altında isim isim yönlendirilerek konuşuyor. daha bunun gibi bir çoğu aysal döneminde tekmeyi yedi diye, şimdi acısını çıkarıyor. burada da gelmiş birileri "kaç milyarlık sevindiniz","iştee başganınızın gerçek yüzü","avrupadan men'i sizin başkanınız yüzünden yiyoruz" tarzı yazılara başlamış bile.
galatasaray düşmanlarının medya ayakları işlerine yeni başlamışken, onların ağına bu kadar çabuk düşülmesi çok kaygı verici. istenilen küçük, başarısız, rakipleriyle mücadele edemeyen galatasaray'ı yaratmak. tıpkı az olsun bizim olsun mantığındakiler gibi.
şimdi uzun uzun açıklamaya çalışmayacağım. ünal aysal döneminin nasıl başladığını, camiada nasıl bir yeri olduğunu, ne vaadederek geldiğini yazmayacağım.
yukarıda kaç milyonluk sevindiğimizi soranlar, bizzat kendi eski entrylerinde nelere nasıl ne kadar sevindiklerini saysınlar anlarlar.
galatasaray'ın harcamaları ve borç yükü 1997 senesinden başlıyor. ünal aysal döneminden değil. belki de ünal aysal 15 yıllık dönemde en şansız başkanı,
zira "financial fair play" incelemeleri onun dönemine denk geliyor.
yaşananları olayları tek tek anlatacak değilim. yukarı hain ilan edilen, yerden yere vurulmaya çalışılan ama galatasaray'lının yüzünü yere eğdirmemek için sportif başarı da sonuna kadar zorlayan başkanın, ffp'ye karşı aldığı iki aksiyonu yazayım;
-2. sermaye arttırımı
hepinizin malumudur ki; hükümet eliyle engellenen bu arttırım, eksi olan özsermayeyi artıya çıkaracaktı.
-riva arazisinin işleme sokulması
bu da hepinizin malumudur ki; divan kurulu bu hakkı aysal'a vermedi.
peki ne olacaktı sevgili yazar? bu adam, onu dibe çekip bütün suçu yıkmak istediği kişilere istediğini mi verecekti? aslında divan yalnızca borçtan haberdar ffp'nin ne denli yaklaştığından çoğu dedenin farkında olduğunu sanmıyorum. bütün bunların sorumlusu aysal olsun, zamanında kurtardığı gibi yine kurtarsın istenildiği için getirilen aysal'a istediği hakları vermezsen, aksiyon almasını bekleyemezsin. "kaçtı" diye adlandırılan hareketi, divan'ın sorumluluğu üzerine alması adına yaptığı geri çekilmeydi. ki bugün gelinen noktada ekonomik görüntünün, borcun en büyük pay sahibi bu dedelerdi.
gelirlerden bahsediliyor 1 milyar tl lik, bu gelirin nasıl bir ortamda kim tarafından yaratıldığının farkında değilseniz; oturup adnan polat döneminde kaç locanın, kaç kombine gelirinin, kaç sponsor gelirinin temlik altına alınıp harcandığını araştırın. ligi orta sıralarda bitiren, şampiyonlar ligine hasret bir başarı grafiği varken, bir marka oluşturdu bu adam. bazılarının taptığı o fatih terim, adnan polat döneminde kulübün kapısının önünden geçmiyordu, aysal o adamı getirdi. şampiyonlar ligi gelirlerini sağlayacak kadroyu kurdu. elbet para harcandı, ama ekmediğin, gübrelemediğin, sulamadığın tarladan hasat nasıl alacaksın? onun da kurtuluş reçetesi buydu, agresif hamleler yaparak başarıyla yükseltecekti. yetmediği yerde sermaye arttırımıyla ffp'den kurtulacak, riva ve sponsor anlaşmalarıyla düzlüğe çıkacaktı.
küçülerek, tasarruf ederek değil, büyüyerek, marka değerini arttırarak gelişen bir galatasaray amaçlamıştı. dahası sadece ekonomik değil, açıklamaları ve tavırlarıyla da galatasaray'ın adını bir yerlere getiriyordu. kendi dönemini bağımsız bir kuruluşa denetletiyordu bu adam.
yanlışları yok muydu? vardı. çevresine gereğinden fazla güvenmek, yerli futbolculara bel bağlamak. ama kimse bu adamın para kaçırdığını, zevk için galatasaray'ın parasını harcadığını, ffp'yi hesaplayarak aksiyon almaya çalışmadığını iddia edemez. transferle göz boyamak değil olay, bir marka değeri yaratmak ve sportif başarıyı daimi kılmaktı amaç.
şimdi ardından sallayın. tek kişiye yüklenin. adnan polat ve öncesinde döneminde muhteşem olan galatasaray ekonomisi, ünal aysal zamanında battı diye günah keçisi bulun. bir amacı, bir planı, bir çabası olan adamı yemeye çalışın. terimsporlulara diyecek tek kelimem yok, kadir çetinçalı hakkında ne yazdıysam aynısı onlar için geçerli.
kulübe zarar veren 97'den bu yana, hesabı sorulmayan kişiler ve onları seçen divandır.
galatasaray düşmanlarının medya ayakları işlerine yeni başlamışken, onların ağına bu kadar çabuk düşülmesi çok kaygı verici. istenilen küçük, başarısız, rakipleriyle mücadele edemeyen galatasaray'ı yaratmak. tıpkı az olsun bizim olsun mantığındakiler gibi.
şimdi uzun uzun açıklamaya çalışmayacağım. ünal aysal döneminin nasıl başladığını, camiada nasıl bir yeri olduğunu, ne vaadederek geldiğini yazmayacağım.
yukarıda kaç milyonluk sevindiğimizi soranlar, bizzat kendi eski entrylerinde nelere nasıl ne kadar sevindiklerini saysınlar anlarlar.
galatasaray'ın harcamaları ve borç yükü 1997 senesinden başlıyor. ünal aysal döneminden değil. belki de ünal aysal 15 yıllık dönemde en şansız başkanı,
zira "financial fair play" incelemeleri onun dönemine denk geliyor.
yaşananları olayları tek tek anlatacak değilim. yukarı hain ilan edilen, yerden yere vurulmaya çalışılan ama galatasaray'lının yüzünü yere eğdirmemek için sportif başarı da sonuna kadar zorlayan başkanın, ffp'ye karşı aldığı iki aksiyonu yazayım;
-2. sermaye arttırımı
hepinizin malumudur ki; hükümet eliyle engellenen bu arttırım, eksi olan özsermayeyi artıya çıkaracaktı.
-riva arazisinin işleme sokulması
bu da hepinizin malumudur ki; divan kurulu bu hakkı aysal'a vermedi.
peki ne olacaktı sevgili yazar? bu adam, onu dibe çekip bütün suçu yıkmak istediği kişilere istediğini mi verecekti? aslında divan yalnızca borçtan haberdar ffp'nin ne denli yaklaştığından çoğu dedenin farkında olduğunu sanmıyorum. bütün bunların sorumlusu aysal olsun, zamanında kurtardığı gibi yine kurtarsın istenildiği için getirilen aysal'a istediği hakları vermezsen, aksiyon almasını bekleyemezsin. "kaçtı" diye adlandırılan hareketi, divan'ın sorumluluğu üzerine alması adına yaptığı geri çekilmeydi. ki bugün gelinen noktada ekonomik görüntünün, borcun en büyük pay sahibi bu dedelerdi.
gelirlerden bahsediliyor 1 milyar tl lik, bu gelirin nasıl bir ortamda kim tarafından yaratıldığının farkında değilseniz; oturup adnan polat döneminde kaç locanın, kaç kombine gelirinin, kaç sponsor gelirinin temlik altına alınıp harcandığını araştırın. ligi orta sıralarda bitiren, şampiyonlar ligine hasret bir başarı grafiği varken, bir marka oluşturdu bu adam. bazılarının taptığı o fatih terim, adnan polat döneminde kulübün kapısının önünden geçmiyordu, aysal o adamı getirdi. şampiyonlar ligi gelirlerini sağlayacak kadroyu kurdu. elbet para harcandı, ama ekmediğin, gübrelemediğin, sulamadığın tarladan hasat nasıl alacaksın? onun da kurtuluş reçetesi buydu, agresif hamleler yaparak başarıyla yükseltecekti. yetmediği yerde sermaye arttırımıyla ffp'den kurtulacak, riva ve sponsor anlaşmalarıyla düzlüğe çıkacaktı.
küçülerek, tasarruf ederek değil, büyüyerek, marka değerini arttırarak gelişen bir galatasaray amaçlamıştı. dahası sadece ekonomik değil, açıklamaları ve tavırlarıyla da galatasaray'ın adını bir yerlere getiriyordu. kendi dönemini bağımsız bir kuruluşa denetletiyordu bu adam.
yanlışları yok muydu? vardı. çevresine gereğinden fazla güvenmek, yerli futbolculara bel bağlamak. ama kimse bu adamın para kaçırdığını, zevk için galatasaray'ın parasını harcadığını, ffp'yi hesaplayarak aksiyon almaya çalışmadığını iddia edemez. transferle göz boyamak değil olay, bir marka değeri yaratmak ve sportif başarıyı daimi kılmaktı amaç.
şimdi ardından sallayın. tek kişiye yüklenin. adnan polat ve öncesinde döneminde muhteşem olan galatasaray ekonomisi, ünal aysal zamanında battı diye günah keçisi bulun. bir amacı, bir planı, bir çabası olan adamı yemeye çalışın. terimsporlulara diyecek tek kelimem yok, kadir çetinçalı hakkında ne yazdıysam aynısı onlar için geçerli.
kulübe zarar veren 97'den bu yana, hesabı sorulmayan kişiler ve onları seçen divandır.