• 347
    şu an manisa’da bir otel odasında yazıyorum bu yazıyı. nerden aklıma geldi bu yazıyı yazmak ben de bilmiyorum açıkçası. bilmiyorum. 5 haftadır istanbul’dan, dolayısyla da takımdan, tribünden uzak kaldığım için duygularım depreşmiş olabilir.

    bilenler bilir galatasaray sevgimi. sevgi sözcüğü yetersiz kalabilir belki. tutku doğru kelime mi? belki değil. ama en yakını bu sanırım. chuck palahniuk’u da andık bu arada

    doğduğum andan bu yana galatasaraylıyım dersem yalan olur. babamın pazardan aldığı 3 numaralı bir formam vardı ufacık tefecikken. sırf renkleri güzel diye seviyordum o dönem. ilkokul beşinci sınıfta başladı taraftarlığım. ilk gittiğim maç 2000 – 2001 sezonunda şampiyonluğu kaybettiğimiz ankaragücü maçıydı. 2-1 yenildiğimiz okan’ın kırmızı yediği maç. ağladığımı hatırlıyorum maç sonunda. hayatımda 3 kez ağlamışımdır maç uğruna. diğerlerine de geleceğim.

    sene 2000. malum sene. işte kupayı kazandığımızda çok öyle aman aman bir tepki vermemiştim. daha 11 yaşındaydım. şu an olursa (inşallah) neler yapabileceğimi hayal bile edemiyorum. ama süper kupa’yı aldığımızda çok sevinmiştim. babamla tura çıkmıştık bağdat caddesi’nde. güzel zamanlardı. uefa kupası finalinde giydiğimiz beyaz formanın aynısı vardı o dönem bende. hatta yine bilenler bilir, 3 sene boyunca her beden dersinde giyerdim. artık insanlara gına gelmişti. kaybolduğu için içim acıyor hala. 8 adet gs formam oldu 4’ü kayıp.

    büyüdüm her geçen gün. gs tutkum da büyüdü benle beraber. özhan canaydın dönemi. 6-0’lık maç ağladığım ikinci maçtır. o maçı yine babamla bir kahvede izledik. skor 4-0’ken halime dayanamayan peder bey, alıp götürmüştü beni o kahveden. eve yürürken gooooool seslerinden beşinci golü anladım. eve dönüp annem kapıyı açıp 6 oldu dediğinde ise koyvermişim. saatlerce ağladım. ertesi gün okula gitmek istemedim doğal olarak. okulda en galatasaraylı olarak anılan kişiydim. çok zor bir gündü diyorum, fazla detaya girersem kötü olacak.

    bu esnada ağladığım bir maç daha aklıma geldi. aynı sene içeride 1-0 yenildiğimiz bir bjk maçı vardı. o maçın sonunda sinir krizleri geçirmişim. ben hatırlamıyorum ama babamla kavga falan etmişiz ben kendimi çok parçaladım diye. ulan özhan canaydın, neler çektirmişsin bana sen.

    yine boktan geçen 2 sezon daha falan derken arada feneri 5-1 yendiğiimiz kupa finali vardı güzel olarak sayabileceğim. 6-0’ın acısını o gün çıkarmıştım. okula formayla gittiğim için disipline gittiydim ama kimin umrunda. böyle acayip bir sevgi benimkisi.

    ağladığım son maç 2006’daki meşhur 16 dakikalık maç. öss’ye hazırlanıyorum o sene. o son 16 dakika evde o dönem digiturk olmadığından radyo başında gözyaşlarım aka aka, bir yandan da stresimi atmak için fizik yaprak testleri çözerek geçti. (mantığıma koyayım.) o yaprak test hakikadan gözyaşlarıyla bulanmıştı. ama o son düdükten sonra öss falan hepsi hikaye tabi. şampiyonuz oğlummm!!!!!

    hiçbir galatasaraylı futbolcuya öfke duymadım üstündeki formadan dolayı. sabri dahil hatta gelmiş geçmiş, takımda oynamış nefret ettiğim tek adam vardır. emre belözoğlu. çok severdim çocukluğumda. idol gibi bir şeydi gözümde. ingiltere’de, italya’da oynarken, herkesin eleştirdiği dönemde bile savunurdum kendi çapımda. ama bu kadar sahiplendiğim adam gitti fenere. aşkın nefrete dönüşmesi bir anlamda. benim için çok çok çok özel futbolcular ise şunlar mesela: hakan şükür, hagi, taffarel, bülent korkmaz, jardel, arda, kewell ( özellikle kewell ), song ve şaş’tır.

    hayatımı, duygularımı, mutluluğumu etkileyen en önemli faktörlerden biri bu takım. kız arkadaşımdan ayrıldığım gün, bayan basketbol takımı avrupa şampiyonu olmuştu. o maça kadar yerlerde sürünen ben, maçtan sonra havalardaydım mesela. eee nevizade geceleri’nde ne diyorduk?

    zaten aşklar hep yalan dolan
    sonu hep acı, hüsran.
    bize her sevdadan geriye kalan
    sadece galatasaray…

    geçen seneki bordeaux maçından sonraki mutluluğum, şu hayatımda daha mutlu olduğum bir an ilk etapta aklıma gelmiyor. aynı şekilde hamburg maçından sonraki üzüntüm. bu sene hamburg’un bir şekilde karşımıza çıkmasını o kadar istiyorum ki. intikam. tek sebep bu.

    maç olsun, takımı sahada göreyim diye gün sayıyorum her hafta. iki gün sonraki maç için de. mutlu oluyorum sarı – kırmızıyı sahada görünce. transfer dönemlerindeki gece nöbetleri mesela. ayrı bir heyecan, mutluluk. sabah kalktığında uyku sersemi bir şekilde “kewell galatasaray”’da yazısını görmek mesela. anlatılamaz. kewell demişken… neyse, böyle bir adama ayrı bir yazı yakışır.

    böyle bir şey işte. çok abartı gibi geliyor çoğu insana. doğrudur belki. ama benim için değil. çok özledim ulan maça gitmeyi. bjk maçını iple çekiyorum. bilet bulabilirsem gideceğim. oldu da bulamadım, o zaman adres belli: nevizade. geçen seneki 4 – 2’lik maçta oradaydım mesela. galip gelinen bir maç düşünün. dışarıda hafif bir yağmur var. nevizade’de bissürü galatasaraylı. hep bir ağızdan nevizade geceleri söylüyor. hem de tam yerinde. okul ve eğlence yüzünden hayatının çok önemli bir kısım beyoğlu’nda geçen biri olarak söylüyorum unutulmazdı. bu tezahüratın bendeki yeri ayrıdır bu sebeple.

    seviyorum bu takımı. bana yaşattığı her türlü duygu yüzünden.

    yürüyoruz sessiz ve kederli
    nevizade geceleri
    inletiyoruz her çıkışında
    istiklal caddesini.

    tanım: bir kulüpten öte bir şey.
App Store'dan indirin Google Play'den alın