2009-10 UEFA Şampiyonlar Ligi B Grubu 1.Hafta Maçı
21:45
0 - 1
  • 29
    beşiktaş'ı iki gün önce sami yen'de ve sami yen'in maçı izleyebileceğiniz en rahat yerinde bulunarak izledim. açıkcası şunun için söylüyorum; beşiktaş dediğimiz takımın futbol oynamak ile uzaktan yakından alakası yok. 90 dakika boyunca gözümü kırpmadan izledim. bizim oyuncularımız rijkaard'ın direktifleri doğrultusunda sindire sindire ayağa paslarla kendi yarı sahamızda oyunu çevirip durdu. beşiktaş ileride adam akıllı ne pres yapabildi, ne de çıktıkları hucumlarda etkili olabildi. yusuf desen 60 dk dayanabilmesi, serdar özkan desen ikili mücadelelerde zayıf olması, nihat desen defans bloklarında kaybolması ile ün salmış vaziyetteler. orta sahanın tek bir adamı var; fabian ernst. koskoca takımın tek ve en komple oyuncusu diyebilirim büyük bir rahatlık ile.
    şimdi bir de besiktas defansına yer ayıralım. sol tarafta ismail! karşısında ya valencia'yı ya da giggs'i bulacak. hadi bu eşleşmeler olmadı diyelim fakat rooney'den kaçış yok. yani en kötü ihtimalle karşısında rooney gibi bir deparcı ve defans yiyici bulacak. peki bu eşleşmelerin sonucu ne olur? tabii ki ismail'in bu genç yaşında arka arkaya hüsrana uğradığı ikinci büyük maçı olmuş olur. gençtir unutur diyemeyeceğim, çünkü galatasaray-manchester united- kayserispor serisinin üçüncü maçında kayserispor'a karşı forma giymesi ve yine yorgunluğun da etkisiyle etkisiz kalacağı bir maç kuvvetle muhtemeldir. taraftar ne kadar sabır gösterir o'na karşı? sanıyorum 7. haftada deplasmanda oynanılacak ankaraspor maçı belirleyici olur. sahi ya ankaraspor'un maçları sekteye uğruyor. peki ne olacak? o zaman hadi yine iyisin ismail. suyunun kaynama süresi biraz daha gecikti koca! çarşı'nın gözü önünde...

    unutmadan ekleyeyim. sol kanadınızda arkalı önlü ismail ve yusuf varsa vay halinize. rakip için yemekten önce sofraya konulan mükkemmel bir meze zerafetinde. ayrıca tadına doyumsuz zeytin yağı kıvamında akıp gidersiniz... durumlar vahim. iyi niyetli davranmak istiyorum, objektifliğin dibine kadar iniyorum daha sonra zirvesine kadar çıkıyorum, ölçüp biçiyorum, tartıp bakıyorum kesin bir karara öyle böyle varıyorum. kimse maçtan önce tatmin etmesin kendisini. manchester united'ın inönüde en azından 3 farklı skora ulaşacağını, bonus olarak 5 veya 6 yı da görebileceğini ummuyorum, kesinlikle tahmin edebiliyorum. fakat olur da futbolun şanssızlığı, direkler vs... yine de besiktas'ın bu maçı kazanma gibi bir lüksü ( lüks diyorum dikkat ederseniz) yok. bunu 4 hafta boyunca tv'den seyrettiğim, 5. haftada canlı canlı sami yen'de seyrettiğim besiktas adına söylemekte zorluk çekmiyorum. görünen köyün kılavuz istememesi durumları işte. ha şimdi bilemem mustafa denizli'nin taktik anlayışını. eğer 5 hafta boyunca göz boyatalım, leş gibi futbol oynayalım da manu'nun dikkatini çekmeyelim ( ! ) dediyse ve manchester karşısında barcelona vari ( ! ) bir futbol yansıtacaklarsa uzun lafın kısasını bulmak lazım. eee ne olabilir? tamam tamam hatırladım. 26. haftayı bekliyoruz mustafa hoca...

    aklımdaydı uzun zamandır. bol analizli bir sayfa çıkaramadım konu hakkında ama kısaca söylemek istiyorum şu geçen senenin şampiyonu hakkında bir şeyler. ne gibi ? mesela; miras yiyen teknik direktör gördünüz mü hiç? bizzat mustafa denizli'dir işte o kişi. galatasaray ve fenerbahçe'nin büyük hüsran yaşadığı, sivasspor ve trabzonspor'un tecrübesizliğe kurban gittiği bir sezonda şans eseri şampiyon olan takım kesinlikle ertuğrul sağlam'ın altyapısını oluşturduğu beşiktaş idi. kendisi takımdan zorla ayrılmamış olsa ve şu gün yine takımın başında kalsaydı böylesine rezil bir beşiktaş'ı izlememiş olurduk. mustafa denizli için ise başarılı hoca diyenler olabilir. başarı kişiden kişiye değişiklik gösterir elbet. insanların başarı çizgileri farklılıklar barındırır. kimisi için türkiye'de hocalık yaptığı takımı şampiyon yapan adam başarılı bir teknik adamdır.kimilerine göre 3 sene üst üste türkiye ligi şampiyonluğu getireceğine inanılan hoca! başarılı hocadır... benim için ise avrupa'da göz önüne çıkmış ve bir takım sınavlardan alnının akıyla geçmiş bir teknik adam profili başarılıdır.

    yine geliyorum beşiktaş'ın oynayamadığı futbola. hakikaten ortada elle tutulacak bir artıları yok. en büyük artıları rakip takım için sahaya çıkmış olmaları ve rakibin boş sahada antreman yapmamalarını sağlamak. maçın son bölümlerinde oyuna giren bir holosko vardı. maçın son bölümlerine kadar hiç aksatmadan mücadele eden bir servet vardı. yorgun servet diyebilirdik kendisi adına. zor olsa gerek böylesine savaşmak. holosko kenardan çıktı geldi oyuna dahil oldu. baktı ki karşısında servet var. 30 metre sprinte başladılar. bu yarışın sonu holosko için hüsrandı. kendini yerde buldu... şimdi sıra manchester united defans hattında. orada da özellikle ferdinand ve vidic gibi iki kaliteli adam var. bu ikisi 2 tane nihat 2 tane de holosko ile çok rahat başa çıkar. yusuf gibi, serdar özkan gibi fizik gücü son derece düşük oyuncular için ise hiçbir şey diyemiyorum. işleri görünenden çok daha zor.

    iki sene arayla iki farklı mağlubiyeti, ve hatta iki ingiliz takımından alınan büyük farklı hüsranları aynı yönetim kaldıramaz. bir yazımda şöyle demiştim 12 eylül günün oynanılacak galatasaray- besiktas derbisi hakkında; ''her halükarda beşiktaş kazanır. gerçek anlamda maçı kanırlarsa besiktas kazanmış olur, kaybederlerse de düşecek yönetime katkıda bulunduğu için yine besiktas ve besiktaslılar kazanır.'' dalgaya aldığım gibi bir sonuca varmayın buradan. çünkü görünürde beşiktaş taraftarı da bunu istiyor. yönetim düşsün yer çekimini yeniden keşfedelim... yeni yönetim gelir de takımı kalkındırma işini de başarabilirse ben susayım archiemedes bağırsın; ''eureka!''
App Store'dan indirin Google Play'den alın