mario jardel

portekiz gibi görece zayıf bir lig olsa da iki sezon üst üste +35 gol atmış ve de avrupa devlerinin radarına girmeye başlamış bir konumda iken türkiye'ye gelmiş, getirilebilmiş yegane futbolcu. bu sebepten kendisine ödenen hayvani bonservis bedelinin yanına yaklaşılması türk futbolunun mevcut durumunda pek de mümkün gözükmemektedir. transfer parası tıpkı cem uzan'ın kariyeri gibi tartışmalıdır. galatasaray'ın artık makine haline gelmiş ve hagi'nin maç içinde dönem dönem dinlenebilmesini sağlayabilen kadrosu için, hele ki hakan şükür gibi amansızca pres yapan türünün tek örneği bir forvetle değiştiği düşünüldüğü vakit çok ağır bir yüktü. top ceza sahasına geldiği vakit bir şekilde buluşup topu kaleye soktuğu ve de o dönemki galatasaray takımı sahada eksik bile oynasa topu oralara kolayca ulaştırabilecek kabiliyette olduğu için kağıt üzerinde aşırı bir sorun değildi ama özellikle orta sahaya yüklediği yük aşikardı.

takım bu şekilde onu yarım sezon idare edebildi. devre arasına gelindiğinde lucescu "mevcut oyun sistemiyle devam etmemiz mümkün değil, özellikle 5-6 futbolcumun pestili çıkmış durumda" şeklinde beyanatlarla yükselen homurtuları ve hala daha hatırlanan "yeniçeri ayaklanması" muhabbetlerinin önünü kesmeye çalıştı. dört buçuk yılın alışkanlığıyla dışarıdan takımdaki formsuzluk ya da isteksizlik olarak algılanan durumun asıl sebebi oyuncuların alıştıkları sistemden uzaklaşmış olmalarıydı aslında. üst üste gelen dumur mağlubiyetler, idari yönden hatalarla birleşince bir anda istenmeyen adam olup çıktı. üzerine eşiyle yaşadığı problemler de gelince istanbul macerası onun için kabusa döndü; hatta o dönemlerde uyuşturucu kullandığını yıllar sonra bir röportajında itiraf etmiştir.

şahsi kanaatimce eğer 2001-2002 sezonunu açılışını görebilse, ya da istanbul'a bir sene gecikmeli olarak gelmiş olsa; görece zayıf kadroya rağmen müthiş sezgileriyle çok daha etkili olabilecek, belki de portekizdeki istatistiklerinin de ötesini görebilecekti. ama olmadı...