8137
uzun süredir çok çok kötü oynayan futbolcu. arada yeteneklerini gösteren birkaç hareket yapıyor, ama hiçbir etkisi olmuyor. ben uzun süredir selçuk'a kin besleyen kitledenim. bir süredir haksızlık ettiğimi düşünmeye başladım. belki de selçuk'un futbolunu biz fazla abarttık. açıkçası o kadar uzun zamandır "formsuz" ki iyi oynadığı zamanları hatırlayamaz oldum. sanki freekick golleri dışında takıma hiçbir zaman katkısı olmamış gibi gelmeye başladı.
benim canımı asıl sıkan mesele selçuk'un bu kadar yetenekli olduğu halde verimsiz olması. insanlar burada sık sık kendisini savunmak için selçuk'un geçmişte yaptıklarından örnekler veriyor. biz selçuk'un yapabildiklerini zaten biliyoruz. esas mesele yapabildikleri değil, yaptıkları. takımda bu parayı yeteneksiz bir adam alsa insanlar futbolcudan çok yöneticileri eleştirirdi. selçuk yetenekli bir futbolcu ve yönetim de yeteneklerini referans alarak selçuk'a yatırım yaptı. selçuk ile yapılan sözleşmenin süresini olmasa da verilen parayı anlayabiliyorum. ama selçuk'ta gerçek anlamda bu paranın karşılığını vermeye çalışır bir hava yok. 27 aralık 2015 kayserispor galatasaray maçında biseswar'a kaptırdığı top ve devamındaki rahatlığı adeta cesare prandelli dönemi boyunca oynadığı futbolun da özetiydi. işte insanlar o umursamazlığa deli oluyor.
mustafa denizli geldiğinden beri ben selçuk'un biraz daha çabaladığını görüyorum. ama ne yazık ki bu sefer de selçuk'un güçsüzlüğü bu çabasının meyve vermesine engel oluyor. selçuk her temasta kendini yere atıp faul almaya çalıştığı için herkes tarafından eleştiriliyor. oysa selçuk faul almaya çalışmıyor. o kadar güçsüz ki her temasta devriliyor. bu durum takımdaki yerlilerin neredeyse tümünde var. selçuk bir süredir sanki forvet oynuyor gibi sürekli ileriye çıkıp top almaktan kaçıyordu. aldığında da genelde yana ve geriye oynuyordu. denizli geldiğinden beri pas trafiğinde daha aktif rol oynuyor. daha fazla top isteyip daha verimli biçimde top dağıtmaya çalışıyor. ama bu sefer de hem güçsüzlüğünden dolayı hem de chedjou'nun bu sorumluluğu paylaşmaması yüzünden belli bir dakikadan sonra peş peşe pas hataları yapmaya başlıyor. iyi niyetle yaptığı şeyi bile güçsüzlüğü yüzünden yüzüne gözüne bulaştırıyor. daha basit bir örnek vermek gerekirse; 27 aralık 2015 kayserispor galatasaray maçında köşe vuruşlarını kullanan oyuncumuz selçuk'tu. benim hatırladığım tüm köşe vuruşlarında ön direğe etkisiz toplar gönderdi. köşe vuruşlarının hepsinde top tehlikeli bölgeye gelmeden rakip savunma tarafından uzaklaştırıldı. selçuk o kadar güçsüz ki köşe vuruşlarını kale alanına yetiştirmekten bile aciz.
bir de belki geçmişte benim de yapmış olabileceğim bir eleştiri var. eskiden birçok kişi gibi ben de selçuk'un teknik direktöre göre futbol oynadığını savunuyordum. ama selçuk'un formsuzluğu fatih terim döneminde baş gösterdi. iki italyan teknik adamın ardından hamza hamzaoğlu döneminde devam etti ve mustafa denizli döneminde de sürüyor. selçuk'un kötü biri olduğunu ve teknik direktörlerini kovdurmak istediğini "artık" düşünmüyorum. asıl mesele selçuk'un kendinde bir sorun görmemesi. selçuk'un kötü biri olduğuna değil, oturmamış bir kişiliğe sahip olduğuna inanmaya başladım. kulübün kendisine yaptığı yatırımın ve taraftarların kendisinden beklentisinin farkında değil. selçuk 30 yaşına gelmiş yılda 3 milyon euro kazanan profesyonel futbolcu gibi değil, zevkine futbol oynayan bir genç gibi davranıyor. bu yüzden kendisini destekleyenlerin gerçek taraftar olduklarını savunup protesto edenlerin taraftar olmadıklarını söylüyor. selçuk klasik türk futbolcusu zihniyetinde. asgari ücretle geçinip haftada bir tek eğlencesi olan futbol maçına bin bir zorlukla gelen adamın yılda 3 milyon euro kazanıp sevdiği işi yapan insana destek olma mecburiyeti olduğuna inanıyor. ama kendisinin bu insanlara karşı sorumluluğu olduğunun farkında değil. bu yüzden 3 yıl boyunca formsuz olmaya hakkı olduğunu düşünüyor, bu yüzden kendisine kızan teknik direktörüne formayı verip sahadan çıkmak istiyor, bu yüzden kendisine tepki koyanların taraftar olmadığını söylüyor, bu yüzden maçlarda canını dişine takıp taraftarın sevgilisi olan arkadaşına menajeri basından sallayınca tepki vermiyor.
selçuk inan'a duyulan sevgi ve en kötü maçından sonra bile muhteşem oynadığını iddia eden birilerinin çıkması hayatımda tanık olduğum en gizemli olaylardan biri. bazı maçlarda haksızlık edildiğine katılıyorum. ama bu kadar uzun zamandır dökülen bir adamın istisnasız her maçtan sonra "fedailerinin" ortaya çıkması bana gerçekten absürt geliyor. hatta takımın peş peşe puan kaybettiği dönemlerde tesadüfen bir maçta selçuk oynamayınca - o varken takım şairane bir futbol oynuyormuş gibi - "bakın selçuk oynamadı noldu:(((" tarzı yorumlar yapılıyor. ne yazık ki uzun zamandır takım yerine adam tutan galatasaray taraftarları olduğunu düşünüyorum ve selçuk'u en kötü maçından sonra bile savunan kitleyi de aynı durumdan mustarip olduğunu düşünüyorum. maalesef benim için selçuk inan'ı inatla savunan galatasaray taraftarı eşittir yediği onca hatalı gole rağmen "tolga zengin adamlığı" edebiyatı yapan beşiktaş taraftarı.
benim canımı asıl sıkan mesele selçuk'un bu kadar yetenekli olduğu halde verimsiz olması. insanlar burada sık sık kendisini savunmak için selçuk'un geçmişte yaptıklarından örnekler veriyor. biz selçuk'un yapabildiklerini zaten biliyoruz. esas mesele yapabildikleri değil, yaptıkları. takımda bu parayı yeteneksiz bir adam alsa insanlar futbolcudan çok yöneticileri eleştirirdi. selçuk yetenekli bir futbolcu ve yönetim de yeteneklerini referans alarak selçuk'a yatırım yaptı. selçuk ile yapılan sözleşmenin süresini olmasa da verilen parayı anlayabiliyorum. ama selçuk'ta gerçek anlamda bu paranın karşılığını vermeye çalışır bir hava yok. 27 aralık 2015 kayserispor galatasaray maçında biseswar'a kaptırdığı top ve devamındaki rahatlığı adeta cesare prandelli dönemi boyunca oynadığı futbolun da özetiydi. işte insanlar o umursamazlığa deli oluyor.
mustafa denizli geldiğinden beri ben selçuk'un biraz daha çabaladığını görüyorum. ama ne yazık ki bu sefer de selçuk'un güçsüzlüğü bu çabasının meyve vermesine engel oluyor. selçuk her temasta kendini yere atıp faul almaya çalıştığı için herkes tarafından eleştiriliyor. oysa selçuk faul almaya çalışmıyor. o kadar güçsüz ki her temasta devriliyor. bu durum takımdaki yerlilerin neredeyse tümünde var. selçuk bir süredir sanki forvet oynuyor gibi sürekli ileriye çıkıp top almaktan kaçıyordu. aldığında da genelde yana ve geriye oynuyordu. denizli geldiğinden beri pas trafiğinde daha aktif rol oynuyor. daha fazla top isteyip daha verimli biçimde top dağıtmaya çalışıyor. ama bu sefer de hem güçsüzlüğünden dolayı hem de chedjou'nun bu sorumluluğu paylaşmaması yüzünden belli bir dakikadan sonra peş peşe pas hataları yapmaya başlıyor. iyi niyetle yaptığı şeyi bile güçsüzlüğü yüzünden yüzüne gözüne bulaştırıyor. daha basit bir örnek vermek gerekirse; 27 aralık 2015 kayserispor galatasaray maçında köşe vuruşlarını kullanan oyuncumuz selçuk'tu. benim hatırladığım tüm köşe vuruşlarında ön direğe etkisiz toplar gönderdi. köşe vuruşlarının hepsinde top tehlikeli bölgeye gelmeden rakip savunma tarafından uzaklaştırıldı. selçuk o kadar güçsüz ki köşe vuruşlarını kale alanına yetiştirmekten bile aciz.
bir de belki geçmişte benim de yapmış olabileceğim bir eleştiri var. eskiden birçok kişi gibi ben de selçuk'un teknik direktöre göre futbol oynadığını savunuyordum. ama selçuk'un formsuzluğu fatih terim döneminde baş gösterdi. iki italyan teknik adamın ardından hamza hamzaoğlu döneminde devam etti ve mustafa denizli döneminde de sürüyor. selçuk'un kötü biri olduğunu ve teknik direktörlerini kovdurmak istediğini "artık" düşünmüyorum. asıl mesele selçuk'un kendinde bir sorun görmemesi. selçuk'un kötü biri olduğuna değil, oturmamış bir kişiliğe sahip olduğuna inanmaya başladım. kulübün kendisine yaptığı yatırımın ve taraftarların kendisinden beklentisinin farkında değil. selçuk 30 yaşına gelmiş yılda 3 milyon euro kazanan profesyonel futbolcu gibi değil, zevkine futbol oynayan bir genç gibi davranıyor. bu yüzden kendisini destekleyenlerin gerçek taraftar olduklarını savunup protesto edenlerin taraftar olmadıklarını söylüyor. selçuk klasik türk futbolcusu zihniyetinde. asgari ücretle geçinip haftada bir tek eğlencesi olan futbol maçına bin bir zorlukla gelen adamın yılda 3 milyon euro kazanıp sevdiği işi yapan insana destek olma mecburiyeti olduğuna inanıyor. ama kendisinin bu insanlara karşı sorumluluğu olduğunun farkında değil. bu yüzden 3 yıl boyunca formsuz olmaya hakkı olduğunu düşünüyor, bu yüzden kendisine kızan teknik direktörüne formayı verip sahadan çıkmak istiyor, bu yüzden kendisine tepki koyanların taraftar olmadığını söylüyor, bu yüzden maçlarda canını dişine takıp taraftarın sevgilisi olan arkadaşına menajeri basından sallayınca tepki vermiyor.
selçuk inan'a duyulan sevgi ve en kötü maçından sonra bile muhteşem oynadığını iddia eden birilerinin çıkması hayatımda tanık olduğum en gizemli olaylardan biri. bazı maçlarda haksızlık edildiğine katılıyorum. ama bu kadar uzun zamandır dökülen bir adamın istisnasız her maçtan sonra "fedailerinin" ortaya çıkması bana gerçekten absürt geliyor. hatta takımın peş peşe puan kaybettiği dönemlerde tesadüfen bir maçta selçuk oynamayınca - o varken takım şairane bir futbol oynuyormuş gibi - "bakın selçuk oynamadı noldu:(((" tarzı yorumlar yapılıyor. ne yazık ki uzun zamandır takım yerine adam tutan galatasaray taraftarları olduğunu düşünüyorum ve selçuk'u en kötü maçından sonra bile savunan kitleyi de aynı durumdan mustarip olduğunu düşünüyorum. maalesef benim için selçuk inan'ı inatla savunan galatasaray taraftarı eşittir yediği onca hatalı gole rağmen "tolga zengin adamlığı" edebiyatı yapan beşiktaş taraftarı.