resim
Burak Yılmaz
Görev:Teknik Direktör
Takım:Kayserispor
Yaş:38
Uyruk:Türkiye
  • 10574
    bundan bir ay önce beyoğlu'ndaki tren pera isimli gece kulübüne gittim. gidenler vardır. her hafta böyle yerlere gitmek haddim değil de işte yılda bir kaç kere denk geliyor. o gün eş dost muhabbetine gidelim dediler. üç erkek üç kız gittik. rezervasyonla falan alıyorlar tabi. öyle ağırlığı olmayan birisi değilseniz zart diye "ben geldim" yok. daha girişte vestiyerde ceket başına bilmem kaç lira para veriliyor. harbiden bilmiyorum kaç lira veriliyor benim kuzen verdi parayı.

    başlamışken mekan hakkında bilgi vereyim biraz. gece 00.00'a doğru açılıyor mekan. biz de başka bir yerde 2-3 tane itekleyerek gittik zaten. daha girişte 3-5 tane cia ajanı kulaklığı takan izbandutlar karşılıyor sizi. sanki aralarından geçebilmek marifetmiş gibi bakıyorlar ya neyse. montla giremiyorsunuz, vestiyere vermeniz lazım. dedim ya o da yalan olmasın emin değilim ama mont başı 10 lira falan sanırım. rezervasyonumuz var diye bizi iyi bir masaya aldılar. 70'lik smirnoff voktayı 500 liradan açıyorlar. zaten açtırmanın mecburi olduğu masaya geçiyorsunuz. tabi enerjiler, meyve suları, çerezler, meyveler falan dahil. bittikçe getiriyorlar, hatta yarılandığında bile yenisini getiriyorlar. muamele harika.

    ben liseyi bodrum'da okuduğumdan ötürü bir sürü dj gördüm ama tren pera'daki kadar iyisini görmemiştim, çok başarılıydı. kesin ünlü bir dj'dir ama ben tanımıyorumdur. parayı ödeme kısmı hariç gayet eğlenceli ve keyifli bir geceydi. bu geceyle ilgili anlatmam gerekenler oldukça uzun sürer o yüzden bu işin burak yılmaz ile ilgili kısmına geçeyim artık.

    saat 4'e falan geliyordu. artık yavaştan gideceğiz. malumunuz iyi bir içici olduğum için votkanın çoğunu içtim. çok hafif şiddette adımlarım yalpalıyor. tuvalete gideyim dedim. wc'nin kapısında ayağım bir şeye takıldı ve sendeledim. "aman" dedi kolumda tuttu birisi "aman kardeşim yavaş" dedi. evet, burak yılmaz sandınız ama değil. okumayı bırakmayın, hikaye bitmedi. ilk başta ben adama öyle bir "kimdi lan bu herif?" diye baktım herhalde ki adam anladı ve güldü. zaten onun da kafa iyiydi inceden. bu arkadaş burak yılmaz'ın en yakın arkadaşlarından birisi olan şarkıcı erkan özkaya. ben adamı gördükten 15-20 saniye sonra tanıdım bunu. tuvalette sadece iki tane pisuvar var. aynı anda geçtik, işemeye başladık. ben tabi konuşmadan durur muyum hem de o kafayla.

    "ya abi, ben seni tanıdım. sen burak'ın arkadaşı erhan değil misin?"
    güldü. "evet benim. burak'ın arkadaşı olarak tanımasan daha mutlu olurdum ama gocunmadım kardeşim"
    "siz beraber programa çıkmıştınız oradan hatırladım ama bundan sonra şarkılarını dinlerim"
    "dinle tabi, ben baya emek veriyorum güzel bir şeyler yapmak için"
    "burak yok mu?"
    "yok oğlum, evli barklı adam ne yapsın benimle takılıp (gülüyor)? biliyorsundur 9 aylık kızı var. artık pek dışarıya çıkmıyor. zaten eskiden beri çok gezmez böyle yerlerde"
    "olsun ya, gene de ara sıra dışarıya çıksın adamlar, o kadar da değil"
    "ben bazen kolundan tutup çıkartıyorum ama zaten yarın maçları (29 kasım 2015 kasımpaşa galatasaray maçı) var. bugün mümkün değil çıkmazlar." (buradaki "lar" dediği sanırım selçuk. zaten o da böyle clup'tır falan pek takılmayan adam)
    "ha doğru unutmuşum ben. inşallah yeneriz."
    "inşallah, ama baya zor maç."
    "burak ne yapıyor? keyfi yerinde mi bu aralar?"
    "iyidir ya ne yapsın adam ailesiyle beraber işte. şu sakatlık meselesi canını sıkıyor ama."
    "harbiden ya çok pis bir sakatlık. şimdi düzelmiş diyorlar ama değil mi? kaç maçtır oynuyor."
    "düzeldi herhalde de işte yeri kötüymüş. bir daha olur diye korkuyor olabilir. bilemiyorum çok detayını sormadım"

    işeme faslı bitti ama adam muhabbetimi sevdi herhalde. kemerleri falan takarken pisuvardan ayrılmadı muhabbete devam ediyor. ben soru sormak istiyorum ama baktım o bana soruyor.

    "sen burak'ın hayranı mısın?"
    "ben beckham hayranıyım. burak'ı da severim tabi de bu aralar iyi değil. düzeltmesi lazım."
    "o da sever bekham'ı. sana bir şey söyleyeyim. onların hepsi işin eğrisini doğrusunu biliyor. bana çok anlatmazlar bu konuları ama böyle statta pozisyon icabı homurtular falan oluyor ya hepsini anlıyorlar işte. ayrıca şu da var, onlar bulundukları yerin kıymetini çok iyi biliyorlar. sen beni instagram'dan takip ediyor musun?"
    "hayır"
    "beni şimdi takip et sonra da mesaj at. mesajını burak'a gösteririm ama küfür falan etme bak zaten iyi birisine benziyorsun yapmazsın değil mi öyle şey? (gülüyor)"
    "tamam takip ederim. küfür de etmem ben zaten. bir şey daha sorabilir miyim? içki, sigara falan içiyorlar mı?"
    "uygun ve özel günlerde içki içiyorlar tabi ama burak sigara içmez." (burak içmez dediğine göre başkaları içiyor. ama bence selçuk içmiyordur. başkası için dedi diye düşünüyorum. olcan belki).

    bu arada el yıkamak için lavaboya geçmiştik. baktım elini yıkamıyor. ellerini cebine sokmuş ben ellerimi yıkarken bana dönmüş bunları anlatıyor.

    "transfer konularını biliyor musun? teklif falan geldi mi hiç? çok merak ederim ben bu konuları?"
    "bu sene west ham istemiş işte. daha önceki senelerde lazio ve roma istemişti. başka soranlar olmuş sanırım ama o galatasaray'dan daha büyük bir kulüp olmadıkça gitmek istemiyor. zaten yönetim de göndermek istememiş herhalde. ayrıca yeni evlendi adam küçücük kızı var. çok düşkün onlara."
    "anladım. iyi insanlar olduğunu biliyorum zaten. abi sen bir zahmet ona benim gibi birisiyle karşılaştığını anlat. illa ki bir gün galatasaray'dan ayrılacak. sadece iyi hatırlanmak için çalışsın yeter bana. yoksa iyi oynar kötü oynar yerine başkası oynar farklı konu." bu arada tuvaletten çıktık mekana doğru yürüyoruz gelen müziğin sesi arttı, konuşma bitiyor.
    "tamam kardeşim emin ol anlatacağım. ama bak sen de beni takip et ha (gülüyor)"
    "tamam edeceğim, iyi eğlenceler"
    "sağ olasın kardeşim sana da"

    elbette adamla yaptığım konuşma kelimesi kelimesine bu değildi ama geneli böyleydi. ne eksik ne fazla. sadece düzenleyerek yazdım. erkan özkaya'yı instagram'dan takip etmedim. unuttum da zaten. bozulmuştur bana belki. bu arada bu takipçi sayısı bu kadar önemli mi yahu?

    bazen, sevsek de sevmesek de futbolcuların birbirlerinden farklı, çeşit çeşit birer insan olduklarını, bir ailelerinin bir arkadaş çevrelerinin bir hayatlarının olduğunu es geçiyoruz. elbette bu adamlar hayat konusunda bizler kadar kaygılı değiller. yani burak kazandığı paranın hepsini "kim kimi koparıyor, kendi payına oğlum" diyerek rulette 17 numaraya basmadıkça kızı nazlı iyi bir geleceğe sahip olacak. tabi sadece maddi anlamdan bahsediyorum. manevi huzuru, iç dünyasını bilemeyiz.

    mesela geçen gün bir arkadaşım "şu anki anne babanı tanımasaydın, sinan engin ve seda sayan'ın oğlu olmak ister miydin?" dedi. buyurun düşünün. günümüz dünya düzeninde neredeyse her şey paraya bağlı olduğu için onlar bu hayatta çok büyük avantaja sahipler.bu imkana burak sahip olmasa başka birisi sahip olacak. o parayı birileri kazanacak. birisi robot yaparak kazanacak, diğeri juventus'a gol atarak kazanacak. ama dünya üzerindeki hiç kimse o kadar parayı hak edecek bir şey yapamayacak. çünkü öyle bir şey yok.

    bugün burak 1 milyon euro kazansaydı, yine kızı nazlı iyi bir geleceğe sahip olacaktı. "galatasaray'ın parası bunlara gidiyor" demeyin. salih dursun'a 2,5 milyon euro bonservis verip kayserispor'un kulübün muhasebesini kundaklayan karaktersiz yöneticilerini zengin edeceğimize bırakın burak'ın kızı iyi bir hayata sahip olsun. bırakın galatasaraylı futbolcuların kızları mutlu olsun. bu kız kötü oynayan burak'ın kızı olur, takımın incisi sneijder'in kızı olur, senede 10 maça çıkan kaleci cenk'in kızı olur. "ben mutlu değilsem kimse olmasın" diye bir düşünce kabul edilmemeli. ben biliyorum buradaki çoğunluk burak'ın saha içindeki performansından yola çıkarak para pul mevzusunu açarak eleştiriyor, farkındayım. zaten saha içi ile ilgili bir şey söylemiyorum. sadece biraz ılımlı yaklaşmak lazım. bizim işimiz sadece yargılamak, ceza kesmek ve küfür etmek olmamalı. birazcık anlamaya çalışmak lazım, o insanların gözünden dünya'ya bakabilmek lazım. burada kaç tane entry gördüm "beşiktaş maçında sakatlanmış numarası yaptı" diye. adam 2 ay sonraki lazio maçına zor yetişecek haberi çıktı daha bugün. bunu yapmayın işte. bu zihniyetten kurtulun ben her şeye varım.

    şarkıcı erkan özkaya ile konuştuktan sonra ertesi gün düşündüm. kuzenlere de anlattım. maça doğru konuştuk biraz. buraya yazmakla karşı karşıya konuşmak aynı iletişimi sağlamıyor tabi. "adamlar da böyle yaşıyorlar işte. biraz bencil, biraz iyi, biraz kötü, biraz artist. tıpkı bizim gibi" diye düşündüm. ama bu adamlar çok göz önündeler ve çok para kazanıyorlar dolasıyla dikkatli olmak zorundalar ki zaten oluyorlar. sen sarhoş olunca istiklal'de ya da herhangi bir yerde bağıra bağıra şarkı söylüyorsun, bu adam yapamıyor. ha, bana 2 milyon euro verseler "bir daha istiklal'de bağırmayacaksın" deseler, oradan geçerken ağzıma çorap tıkarım o ayrı konu (zaten bağırmıyorum da laf olsun işte). ama bu adam sadece umut'un düğününde ya da şampiyonluk kutlamasında eline mikrofon alıp bağıra bağıra çok sevdiği arkadaşını anons ediyor ve karaktersiz oluyor.

    uzun oldu kusura bakmayın. umuyorum anlatabiliyorumdur. tekrar söylüyorum sevgili dostlar, bu zihniyetten sıyrılıp gelin ben her şeye tamamım. olaya 10 numara veya ofsayt olarak bakmayın. tamam gene basın butona ama yeter ki beni anlayın.

    saygılar.
App Store'dan indirin Google Play'den alın