54
en büyük sorunu bütün futbolcuların çılgın atmasıdır. oynadığımız maçların hiç bir bölümünde kontrolün esamesi okunmuyor. fatih hoca geldiği zaman söylediği ilk şey; önümüzdeki 10 senenin takımını kuracağız oldu. ''önümüzdeki 10 senenin takımını kuracağız'' demek saygı duyulacak idealist bir fikir kuşkusuz. fakat buna sabır göstermek hiç kolay değil. hele de bizim gibi tez canlı bir millet için. fakat söyleyen kuşkusuz ki büyük başarıların adamı olduğu için büyük bir çoğunluk sabredebilirdik. fakat milli takım kadrosunda ve oynanan oyunda 10 senelik takım dengesini bir türlü göremedik. aradan geçen süre zarfında yıllar yılı bizim olacak bir sistemi hissedemedik bir türlü. bosna maçında da şunu gördük: sistemimiz yok.
bu örneği vermek çok mantıksız olacak belki ama; galatasaray'ımızın ankaraspor ile yaptığı maçta taaa 70. dakikaya kadar çok seri bir oyun izleyemedik. ama gördük ki bir sistemimiz olacak. karşılaşma birçoğumuza göre 0-0 bitecek gibi geldi. hatta bu maç böyle biter türünden entryler sözlüğe düşmüştü. niye? çünkü alıştığımız şeyi göremedik bu sefer. neydi o ? son 15 dakika maç berabere bitecek gibiyse sistemin, disiplinin ''talan'' ve ''yalan'' olması gerekiyordu. her futbocunun bir yerde deli dana gibi koşması gerekiyordu. topların şişirilmesi lazımdı. biz bunların hiçbirini görmedik. rijkaard ezberlerimizi bozdu. son 15 dakikada da olgun ataklar geliştirilebileceğini gösterdi hepimize. disiplinden kopmamak gerektiğini ve en büyük hastalığımız olan şuursuzca karşı 18 içerisine top şişirmeyi yapmamamız gerektiğini gösterdi. ne olurdu 0-0 bitse ankaraspor maçı? en fazla olacağı 2 puan gitmiş olurdu, ama çok şeyi yine kazanmış olurduk. bugün bosna maçını izleyen kaç kişi son 5 dakikada ''sağ kanattan bir orta yapsak da gol atsak'' diye düşündü? fazla değildir eminim. ama volkanın kullandığı aut atışından umutlanan epeyce olmuştur. bir karambol olur gol atarız diye. kadroda yetenekli futbolcu hayli fazla. arda, hamit, gökhan, hakan balta, nuri, tuncay...uzar gider bu liste. hiçte azımsanacak bir kadro değil. ne kadar fatih terim hastası olsamda artık bu oyuncuların çılgın atmalarını engelleyip bir an önce sakin ve kontrol kavramlarını aşılayacak bir teknik direktör gelmeli bence. dünya kupasına gitmemiz mucizelere bağlı belki. diyelim ki gittik turnuvaya. ne olacak? yine 89 da gol yiyeceğiz, 90 da atarız diyeceğiz. nereye kadar?
bu örneği vermek çok mantıksız olacak belki ama; galatasaray'ımızın ankaraspor ile yaptığı maçta taaa 70. dakikaya kadar çok seri bir oyun izleyemedik. ama gördük ki bir sistemimiz olacak. karşılaşma birçoğumuza göre 0-0 bitecek gibi geldi. hatta bu maç böyle biter türünden entryler sözlüğe düşmüştü. niye? çünkü alıştığımız şeyi göremedik bu sefer. neydi o ? son 15 dakika maç berabere bitecek gibiyse sistemin, disiplinin ''talan'' ve ''yalan'' olması gerekiyordu. her futbocunun bir yerde deli dana gibi koşması gerekiyordu. topların şişirilmesi lazımdı. biz bunların hiçbirini görmedik. rijkaard ezberlerimizi bozdu. son 15 dakikada da olgun ataklar geliştirilebileceğini gösterdi hepimize. disiplinden kopmamak gerektiğini ve en büyük hastalığımız olan şuursuzca karşı 18 içerisine top şişirmeyi yapmamamız gerektiğini gösterdi. ne olurdu 0-0 bitse ankaraspor maçı? en fazla olacağı 2 puan gitmiş olurdu, ama çok şeyi yine kazanmış olurduk. bugün bosna maçını izleyen kaç kişi son 5 dakikada ''sağ kanattan bir orta yapsak da gol atsak'' diye düşündü? fazla değildir eminim. ama volkanın kullandığı aut atışından umutlanan epeyce olmuştur. bir karambol olur gol atarız diye. kadroda yetenekli futbolcu hayli fazla. arda, hamit, gökhan, hakan balta, nuri, tuncay...uzar gider bu liste. hiçte azımsanacak bir kadro değil. ne kadar fatih terim hastası olsamda artık bu oyuncuların çılgın atmalarını engelleyip bir an önce sakin ve kontrol kavramlarını aşılayacak bir teknik direktör gelmeli bence. dünya kupasına gitmemiz mucizelere bağlı belki. diyelim ki gittik turnuvaya. ne olacak? yine 89 da gol yiyeceğiz, 90 da atarız diyeceğiz. nereye kadar?