634
düşüncelerini kimsenin okumadığı, kendi arşivlediği kağıtlara da yazabilir; internet sitelerine ve gazetelere yazmayı tercih ediyor. yine yorumlarını evde, arkadaş ortamında 4-5 kişiyle paylaşabilir; saçma sapan kanalların saçma sapan programlarına katılıyor. para için telegol'e çıktığı yönünde eleştiriler olmuş. ne yapsın adam? onun geçim derdi, gelecek kaygısı yok mu acaba? yine çizgisini bozmadan yorumlarını yapmaya devam ediyor. iyi ki de devam ediyor. 90 dakikalık bir maç 5 saat tartışılırken gram futbol konuşmayan, tribünü ve sahayı toplumdan ve toplumsal olaylardan ayrı tutup saçma sapan tartışmalar yapanları mı görelim televizyonda sürekli?
(bkz: #1857145) tespitinde sonuna kadar haklı olduğunu düşünüyorum. taraftar olmakla bir taraftar grubuna ait olmak arasında fark var. küçük lig takımların amigolarının diğer taraftar gruplarına transfer olduğunu gördük şimdi aklıma örnek gelmese de. bunun bir semti veya bir takımı sevmekle de alakası var elbet ama "genellikle" taraftar grupları birey olarak anlam ifade edemeyen, agresifleşmiş kişilerden oluşuyor. organize hareket etmek, organize tepki vermek başka; organize vaziyette sürekli kin kusmak başka. sanırım bir partinin sempatizanı olmak üzerine söylediği şeyler can sıkmış, hemen "milli marşın ıslıklanmasını insanın tipine, eğitimine bağlıyor" diyenler olmuş. şunu anlayın artık; bu ülkede her başarı birilerine rağmen kazanılır. yol yordam böyledir çünkü birlikte hareket edebilmenin tek şartı, birlikte aynı şeyden nefret etmek. birileri "sayesinde" kazanılmış başarı çok az gördüm. bir sürü düşman yaratıp, düşmanlarına karşı organize olmayı seçmiş bir herifi, düşmanlarına karşı destekleyen kalabalığa katılmaya çalışmış bu ülkenin büyük kısmı. ve bu kesimden çok daha fazlası için söylenebilir eğitimsiz, iradesiz, anlamsız oldukları. bundan kendimi ayrı tutmuyorum. kalabalık olmayı sevmemizin sebebi bir arada olmak değil, kalabalığa karışarak kimlik kazanmak.
uğur meleke'nin değerini bilmek lazım. şu ülkede taraftar psikolojisini ve futbolu böyle toplumsal gerçeklerle beraber yorumlayan çok az yorumcu var.
(bkz: #1857145) tespitinde sonuna kadar haklı olduğunu düşünüyorum. taraftar olmakla bir taraftar grubuna ait olmak arasında fark var. küçük lig takımların amigolarının diğer taraftar gruplarına transfer olduğunu gördük şimdi aklıma örnek gelmese de. bunun bir semti veya bir takımı sevmekle de alakası var elbet ama "genellikle" taraftar grupları birey olarak anlam ifade edemeyen, agresifleşmiş kişilerden oluşuyor. organize hareket etmek, organize tepki vermek başka; organize vaziyette sürekli kin kusmak başka. sanırım bir partinin sempatizanı olmak üzerine söylediği şeyler can sıkmış, hemen "milli marşın ıslıklanmasını insanın tipine, eğitimine bağlıyor" diyenler olmuş. şunu anlayın artık; bu ülkede her başarı birilerine rağmen kazanılır. yol yordam böyledir çünkü birlikte hareket edebilmenin tek şartı, birlikte aynı şeyden nefret etmek. birileri "sayesinde" kazanılmış başarı çok az gördüm. bir sürü düşman yaratıp, düşmanlarına karşı organize olmayı seçmiş bir herifi, düşmanlarına karşı destekleyen kalabalığa katılmaya çalışmış bu ülkenin büyük kısmı. ve bu kesimden çok daha fazlası için söylenebilir eğitimsiz, iradesiz, anlamsız oldukları. bundan kendimi ayrı tutmuyorum. kalabalık olmayı sevmemizin sebebi bir arada olmak değil, kalabalığa karışarak kimlik kazanmak.
uğur meleke'nin değerini bilmek lazım. şu ülkede taraftar psikolojisini ve futbolu böyle toplumsal gerçeklerle beraber yorumlayan çok az yorumcu var.