687
bu akşamki 25 kasım 2015 atletico madrid galatasaray maçı'ndan pek umudum yok (hatta şöyle söyleyeyim, son dört yılda oynadığımız şampiyonlar ligi maçları arasında - buna real madrid deplasmanları da dahil olmak üzere- en umutsuz beklediğim maç olabilir)
çok az da olsa içimde bir umut zerresi varsa bunun da iki sebebi var. birincisi galatasaray'ın karakteri itibariyle her zaman bir şekilde kendine güvenmeyen taraftarlarını mahcup etmeyi başarabilmesi, ikincisi ise bu güzel adam. selçuk ve burak gibi (beğeniriz ya da beğenmeyiz) iki tane direkt ilk 11 oyuncusunun yokluğunda kadroyu doğru bir şekilde oluşturur, takıma da kenardaki varlığıyla güven ve huzur vermeyi başarırsa vicente calderon'dan herkesi şaşırtacak ve bizi yeniden iddialı konuma getirecek bir sonuçla çıkmamız (veya kaybetsek bile gerçekten ümitvar bir futbol ortaya koymamız) çok da imkansız değil.
ha bana sorarsanız, bu maçtan taffarel'in yönetimi sayesinde galibiyetle ayrılmayı başarırsak, yapılacak ilk iş denizli'yle resmi sözleşme imzalamadan yolları ayırmak ve takımı sezon sonuna kadar tafo'ya emanet etmek olur*
çok az da olsa içimde bir umut zerresi varsa bunun da iki sebebi var. birincisi galatasaray'ın karakteri itibariyle her zaman bir şekilde kendine güvenmeyen taraftarlarını mahcup etmeyi başarabilmesi, ikincisi ise bu güzel adam. selçuk ve burak gibi (beğeniriz ya da beğenmeyiz) iki tane direkt ilk 11 oyuncusunun yokluğunda kadroyu doğru bir şekilde oluşturur, takıma da kenardaki varlığıyla güven ve huzur vermeyi başarırsa vicente calderon'dan herkesi şaşırtacak ve bizi yeniden iddialı konuma getirecek bir sonuçla çıkmamız (veya kaybetsek bile gerçekten ümitvar bir futbol ortaya koymamız) çok da imkansız değil.
ha bana sorarsanız, bu maçtan taffarel'in yönetimi sayesinde galibiyetle ayrılmayı başarırsak, yapılacak ilk iş denizli'yle resmi sözleşme imzalamadan yolları ayırmak ve takımı sezon sonuna kadar tafo'ya emanet etmek olur*