12
her iki hoca da adam yönetme konusunda* türkiyenin en iyisidir. en iyi olmanın ötesinde bu konuda onlara yaklaşabilen başka bir türk hoca da yoktur. floryanın ne olduğunu bilmelerinin ötesinde floryayı florya yapan derwall'le birlikte bu ikilidir. egosu yüksek liseli başkanların aslında çok ta seveceği kişiler değildirler. en iyi türk hoca olmaları onları herzaman kurtarıcı yaptığı için ister istemez liseli tayfa bu hocalara görev vermek zorunda kalmıştır. ama işler biraz düzelip rahat nefes aldıklarında ilk kovulacak hocalar da yine bu ikilidir.
camiayı, iç dinamiklerini çok iyi bilirler. terim'in basınla ilişkisi ders almam ders veririmci, denizlininki ise daha sıcaktır. ancak her ikisinin de basın kanadında ağır bir dokunulmazlıkları vardır. kolay kolay bulaşılacak hocalar değiller.
disiplin anlayışları hemen hemen aynı olmakla birlikte terim daha kaba saba denizli daha naif biri gibi gözükür. ama nihayetinde her ikisinin de futbolcular üzerinde ciddi bir otoritesi vardır.
her ikisinin de oyun anlayışı kağıt üstünde hücüm önceliklidir ancak ciddi farklılıklar vardır. terim takımın başına geçer geçmez işe hücüm sistemini oturtmakla, denizli ise işe defans sistemini kurmakla başlar. terim için yediğinden fazlasını attığın sürece oyunun defans yönü çok mühim değildir. topa hakim olup oyunu önde oynamayı sever. denizli ise golu bulunca korumaya çalışan ve bunu genellikle becerebilen bir hocadır. bu anlamda şu an için en büyük problemimizin gol yemek veya skoru koruyamamak olduğunu düşünürsek iyi bir tercih yaptığımızı söylemek mümkün gibi.
ancak kimse denizliden yüksek tempo, göze hoş gelen bir oyun falan da beklemesin. takımın ritminin düşeceği kesin. terimle ayrıldıkları en büyük konu oyun temposudur. sabriler buraklar yine baş tacı olur ama denizli bunu körün gözüne parmak sokar gibi yapmayacağı için taraftarı da bir şekilde "adamın elindeki oyuncular bunlar hoca ne yapsın" kıvamına getirecektir. işte tecrübe heralde böyle birşey.
terim'in galatasaray'dan başka takım çalıştırmaması sadece izlediği stratejiden kaynaklıdır. istediği her zaman galatasaray'a dönebileceğini bildiği/düşündüğü için başka bir özgüveni var. denizli ise adını sanını duymadığımız bir sürü takım çalıştırmıştır. hangi takımı tuttuklarının günümüz dünyasında pek bir önemi yoktur. ikisi de her devrin adamıdır.
sonuç olarak her iki hoca da galatasaray'ın avrupada yakaladığı en büyük başarıların mimarlarıdırlar. bu anlamda orta yaş ve üzeri her taraftar kendilerine iyi kötü saygı duyar. camiada hep kabul görmüş ve görmeye bir şekilde devam edecekler. sevsen de sevmesen de terim bile bir gün galatasaray'a geri dönecektir. bizim camia malesef lümpen adamlar tarafından yönetildiği için her iki hocaya bakıp galatasaray hakkında bir yorum çıkarmak çok kolaydır.
camiayı, iç dinamiklerini çok iyi bilirler. terim'in basınla ilişkisi ders almam ders veririmci, denizlininki ise daha sıcaktır. ancak her ikisinin de basın kanadında ağır bir dokunulmazlıkları vardır. kolay kolay bulaşılacak hocalar değiller.
disiplin anlayışları hemen hemen aynı olmakla birlikte terim daha kaba saba denizli daha naif biri gibi gözükür. ama nihayetinde her ikisinin de futbolcular üzerinde ciddi bir otoritesi vardır.
her ikisinin de oyun anlayışı kağıt üstünde hücüm önceliklidir ancak ciddi farklılıklar vardır. terim takımın başına geçer geçmez işe hücüm sistemini oturtmakla, denizli ise işe defans sistemini kurmakla başlar. terim için yediğinden fazlasını attığın sürece oyunun defans yönü çok mühim değildir. topa hakim olup oyunu önde oynamayı sever. denizli ise golu bulunca korumaya çalışan ve bunu genellikle becerebilen bir hocadır. bu anlamda şu an için en büyük problemimizin gol yemek veya skoru koruyamamak olduğunu düşünürsek iyi bir tercih yaptığımızı söylemek mümkün gibi.
ancak kimse denizliden yüksek tempo, göze hoş gelen bir oyun falan da beklemesin. takımın ritminin düşeceği kesin. terimle ayrıldıkları en büyük konu oyun temposudur. sabriler buraklar yine baş tacı olur ama denizli bunu körün gözüne parmak sokar gibi yapmayacağı için taraftarı da bir şekilde "adamın elindeki oyuncular bunlar hoca ne yapsın" kıvamına getirecektir. işte tecrübe heralde böyle birşey.
terim'in galatasaray'dan başka takım çalıştırmaması sadece izlediği stratejiden kaynaklıdır. istediği her zaman galatasaray'a dönebileceğini bildiği/düşündüğü için başka bir özgüveni var. denizli ise adını sanını duymadığımız bir sürü takım çalıştırmıştır. hangi takımı tuttuklarının günümüz dünyasında pek bir önemi yoktur. ikisi de her devrin adamıdır.
sonuç olarak her iki hoca da galatasaray'ın avrupada yakaladığı en büyük başarıların mimarlarıdırlar. bu anlamda orta yaş ve üzeri her taraftar kendilerine iyi kötü saygı duyar. camiada hep kabul görmüş ve görmeye bir şekilde devam edecekler. sevsen de sevmesen de terim bile bir gün galatasaray'a geri dönecektir. bizim camia malesef lümpen adamlar tarafından yönetildiği için her iki hocaya bakıp galatasaray hakkında bir yorum çıkarmak çok kolaydır.