1115
3-0 yendiğimiz hollanda maçından önce şöyle bir şey karalamıştım. (bkz: türkiye a milli futbol takımı/#1808895)
cumartesi günü 10 ekim 2015 çek cumhuriyeti türkiye maçını dayım ve 3 kuzenim ile izledim. size biraz dayımdan bahsetmek isterim. kendisi sanırım 53 yaşında ve emekli bir adam. sıkı bir futbol izleyicisi. premier lig ve la liga'yı çok sever, büyük ihtimalle digitürk'ün en eski müşterisidir. digitürk'e her ay verdiği 70-80 liraya içi gidiyor ama adam futbolu seviyor, iptal etmiyor. 3 temmuz'dan sonra iptal edecek gibi oldu hatta iptal yazısını yazmış ama vazgeçti. anlaşıldığı gibi sıkı bir fenerbahçeli ama fenerbahçe faşisti değil. ülkesini seven ama ülkedeki "sığırlardan" nefret eden bir adam. hatta hastalıklı zihniyetlerden o kadar tiksinmiş ki konusu açıldığında kendini tutamıyor, konuşurken ağzından küfürler çıkıyor. geçen günkü bombalı katliamdan sonra kamera karşısında sırıtan ve "güvenlik açığı yok" diyen bakanları gördükten sonra kendisinden hiç duymadığım küfürler duydum. zaten izlemeye dayanamadı, kalktı gitti. elbette "milli takımlar futbol direktörü" fatih terim'i sevmiyor. demirören, aziz yıldırım gibi güç sahibi adamları da sevmez. yerden kalkmayan ve artist futbolcuları da sevmez.
her neyse, çek maçında organize geldiğimiz ilk atak penaltı olana kadar neredeyse kaleye şutumuz bile olmadığı için "futbol mu bu ya? hayret bir şey ya" diyordu. ben futbolda teknik taktik işlerinden anladığım için bana dönüp "ya bu fatih terim bu adamı (hakan çalhanoğlu) niye sağ açık oynatıyor? 50 tane kanat oyuncusu var kadroda" diye sordu. ben de ortasaha falan ebelek gübelek açıklıyordum ki penaltı oldu. "penaltı be, kırmızı kart ya. yok yok tamam değil. ellemeyin selçuk vursun, ellemeyin" dedi. ikinci golden sonra da "bak futbol bu işte, pas bu, gol bu işte" dedi. uzun zamandır beraber milli maç izlemediğimiz için bizim futbolcuları övmesine şaşırdım. en son burak'ın dar açıdan ayak dışıyla gol attığı maçta o gol için "oo süper gol süper" deyip burak'ı öven cümleler kurduğunu hatırlıyorum. yaratılan algılara kanmadığımı düşünen ben bile kutuplaşmanın bir parçası olmuşum ki dayım milli maçta galatasaraylı futbolcuları övünce şaşırıyorum. halbuki olması gereken bu.
"ne dayıymış arkadaş, ne diyorsun sen?" diyorsunuz şuan. şöyle özetleyeyim. ülkede kimin ne olduğunu ve neler döndüğünü en az bizler kadar bilen, günlük hayatında insanlara saygılı, medeni, iyi niyetli, okuyan, araştıran, bir iki duble rakısını içen, iyi bir futbolsever ve sıkı fenerbahçeli bir insan, milli takımı fenerbahçe'yi sevdiği gibi seviyor. üstüne de milli takımda galatasaraylı futbolcuların yaptığı iyi işleri övebiliyor. adamın aklına bir gün bile milli takımın rakibini destekleme düşüncesi gelmemiştir. ama gün gelir, "bu adamlar başta olduğu sürece maçları izlemem ben" diye tepkisini koyabilir. ertesi gün televizyonu açar. galibiyet haberlerine tebessüm eder. ama rakibi desteklemek mi? bunu sosyal medyadaki popüler kültürü bilmeyen dayım gibi akıllı insanlara anlatamazsınız.
herkesin protesto hakkı vardır. memnun olmadığı bir şeye tepki gösterir insan. peki bu tepki rakibi desteklemek midir? milli takımın rakibini destekleme saçmalığına ben ilk defa abdullah avcı milli takımın başına geçtiğinde rastlamıştım. galatasaray'da futbolcu olarak bile oynamamış olan, sadece a2 takımın antrenörlüğünü yapmış bir insan milli takımın başına geçince çok bilir kişi olan ve kirli oyunları önceden gören fenerbahçe taraftarı #benimmillitakımımfenerbahçe diyordu. stoch türkiye'ye gol atınca sevinmeler falan derken iş beşiktaşlılara sıçradı. milli takım da başarısız olunca akbabalara gün doğdu. fatih terim gittiği yoldan dönüp başa geçti, ıslıklar, "i love you alex"ler falan derken maçların "dağ başını duman almış" marşı yerine tekbir nidaları altında oynandığı bugünlere kadar geldik. önce milli takımı ötekileştirdik "alın sizin olsun" dedik. sonra da "ben bu kirli düzenin takımını desteklemem" deyip rakip safa geçtik. evet, aynen böyle oldu. eğer istanbul'daki maçlarda saçma sapan şeyler olmasaydı, bugünkü maç bizim statta ya da kadıköy'de olacaktı. tribünlerde yine saçma sapan insanlar olsa da içlerinde benim de bulunacak olduğum insanlar dağ başını duman marşındaki ıslıklı kısımda ıslık çalmaya çalışacaktı.
ben neden korkuyorum biliyor musunuz? yarın bir gün olur ya liseci zihniyetler ya da bilmemneciler derken galatasaray'ın da rakibini desteklemeye başlayacaksınız. zaten bir iki çatlak ses çıkmaya başladı ya hayırlısı olsun.
cumartesi günü 10 ekim 2015 çek cumhuriyeti türkiye maçını dayım ve 3 kuzenim ile izledim. size biraz dayımdan bahsetmek isterim. kendisi sanırım 53 yaşında ve emekli bir adam. sıkı bir futbol izleyicisi. premier lig ve la liga'yı çok sever, büyük ihtimalle digitürk'ün en eski müşterisidir. digitürk'e her ay verdiği 70-80 liraya içi gidiyor ama adam futbolu seviyor, iptal etmiyor. 3 temmuz'dan sonra iptal edecek gibi oldu hatta iptal yazısını yazmış ama vazgeçti. anlaşıldığı gibi sıkı bir fenerbahçeli ama fenerbahçe faşisti değil. ülkesini seven ama ülkedeki "sığırlardan" nefret eden bir adam. hatta hastalıklı zihniyetlerden o kadar tiksinmiş ki konusu açıldığında kendini tutamıyor, konuşurken ağzından küfürler çıkıyor. geçen günkü bombalı katliamdan sonra kamera karşısında sırıtan ve "güvenlik açığı yok" diyen bakanları gördükten sonra kendisinden hiç duymadığım küfürler duydum. zaten izlemeye dayanamadı, kalktı gitti. elbette "milli takımlar futbol direktörü" fatih terim'i sevmiyor. demirören, aziz yıldırım gibi güç sahibi adamları da sevmez. yerden kalkmayan ve artist futbolcuları da sevmez.
her neyse, çek maçında organize geldiğimiz ilk atak penaltı olana kadar neredeyse kaleye şutumuz bile olmadığı için "futbol mu bu ya? hayret bir şey ya" diyordu. ben futbolda teknik taktik işlerinden anladığım için bana dönüp "ya bu fatih terim bu adamı (hakan çalhanoğlu) niye sağ açık oynatıyor? 50 tane kanat oyuncusu var kadroda" diye sordu. ben de ortasaha falan ebelek gübelek açıklıyordum ki penaltı oldu. "penaltı be, kırmızı kart ya. yok yok tamam değil. ellemeyin selçuk vursun, ellemeyin" dedi. ikinci golden sonra da "bak futbol bu işte, pas bu, gol bu işte" dedi. uzun zamandır beraber milli maç izlemediğimiz için bizim futbolcuları övmesine şaşırdım. en son burak'ın dar açıdan ayak dışıyla gol attığı maçta o gol için "oo süper gol süper" deyip burak'ı öven cümleler kurduğunu hatırlıyorum. yaratılan algılara kanmadığımı düşünen ben bile kutuplaşmanın bir parçası olmuşum ki dayım milli maçta galatasaraylı futbolcuları övünce şaşırıyorum. halbuki olması gereken bu.
"ne dayıymış arkadaş, ne diyorsun sen?" diyorsunuz şuan. şöyle özetleyeyim. ülkede kimin ne olduğunu ve neler döndüğünü en az bizler kadar bilen, günlük hayatında insanlara saygılı, medeni, iyi niyetli, okuyan, araştıran, bir iki duble rakısını içen, iyi bir futbolsever ve sıkı fenerbahçeli bir insan, milli takımı fenerbahçe'yi sevdiği gibi seviyor. üstüne de milli takımda galatasaraylı futbolcuların yaptığı iyi işleri övebiliyor. adamın aklına bir gün bile milli takımın rakibini destekleme düşüncesi gelmemiştir. ama gün gelir, "bu adamlar başta olduğu sürece maçları izlemem ben" diye tepkisini koyabilir. ertesi gün televizyonu açar. galibiyet haberlerine tebessüm eder. ama rakibi desteklemek mi? bunu sosyal medyadaki popüler kültürü bilmeyen dayım gibi akıllı insanlara anlatamazsınız.
herkesin protesto hakkı vardır. memnun olmadığı bir şeye tepki gösterir insan. peki bu tepki rakibi desteklemek midir? milli takımın rakibini destekleme saçmalığına ben ilk defa abdullah avcı milli takımın başına geçtiğinde rastlamıştım. galatasaray'da futbolcu olarak bile oynamamış olan, sadece a2 takımın antrenörlüğünü yapmış bir insan milli takımın başına geçince çok bilir kişi olan ve kirli oyunları önceden gören fenerbahçe taraftarı #benimmillitakımımfenerbahçe diyordu. stoch türkiye'ye gol atınca sevinmeler falan derken iş beşiktaşlılara sıçradı. milli takım da başarısız olunca akbabalara gün doğdu. fatih terim gittiği yoldan dönüp başa geçti, ıslıklar, "i love you alex"ler falan derken maçların "dağ başını duman almış" marşı yerine tekbir nidaları altında oynandığı bugünlere kadar geldik. önce milli takımı ötekileştirdik "alın sizin olsun" dedik. sonra da "ben bu kirli düzenin takımını desteklemem" deyip rakip safa geçtik. evet, aynen böyle oldu. eğer istanbul'daki maçlarda saçma sapan şeyler olmasaydı, bugünkü maç bizim statta ya da kadıköy'de olacaktı. tribünlerde yine saçma sapan insanlar olsa da içlerinde benim de bulunacak olduğum insanlar dağ başını duman marşındaki ıslıklı kısımda ıslık çalmaya çalışacaktı.
ben neden korkuyorum biliyor musunuz? yarın bir gün olur ya liseci zihniyetler ya da bilmemneciler derken galatasaray'ın da rakibini desteklemeye başlayacaksınız. zaten bir iki çatlak ses çıkmaya başladı ya hayırlısı olsun.