18
yeter artık cidden yeter.
tek bir şey düzgün gitsin artık hayatımda. çok mu şey istiyorum lan. bi kere de bize tebessüm etsin kader ne olur yani? bakın gülsün bile demiyorum azıcık bi tebessüm kâfi. hani komik ama çok da komik olmayan bi şey olur da "hımmh" diye burnundan gülersin ya o bile yeter. ama yok, hayat her zamanki zalimliğiyle karşımda duruyor. ne zaman mutlu olmak için çabalasam gece gibi çöküyor üzerime, ne zaman bir şeylere heves etsem kursağımda bırakıyor. buzluktaki dondurma kabının içinden hep sarma yaprağı çıkıyor.
artık tamamen vazgeçmekten korkuyorum. geride bırakacaklarım olmasa belki de çoktan intihar etmiştim. ama ölmek bile büyük bir sorumluluk benim için. çevremde belki çok sevilen biri değilim ama ailem için önemli olduğumu biliyorum. babam yıkılır. evin faturaları benim hesaptan otomatik ödeniyor. az değil 3 tane fatura. elektrik, su, doğalgaz. tekrar babamın hesabına geçerse adam yıkılır. faturaları bana kitledikten sonra sevinçten sigarayı günde 2 pakete çıkardı adam. tekrar 1 pakete nasıl düşürsün? bu kadar acımasız olamam. peki ya annem? o koca yürekli, elleri nasırlı ama kalbi yumuşacık anam? hayatındaki tek amacı ev temizlemek olan, tek hayali daha temiz bir dünyada yaşamak olan o sevgi dolu kadın. plazma tv'yi duvardan söküp arkasını silen, "anne n'apıyorsun allaşkına?" deyince de "hee silmeyim de kokalım dimi?" diye çemkiren hasta ruh.. güzel insan. yemin ediyorum evde intihar edip ölsem "ay bu burda kokar" deyip dışarı çıkartır. küçükken sokakta top oynayıp eve geldiğimde kadın beni 2 saat çamaşır suyu dolu leğende bekletiyordu. kapının önünde akşamdan ıslatılan nohut gibi bekliyodum. hiç unutmam bi keresinde beni kuru temizlemey.. yok yok o kadar da diil. ama bi keresinde dalgınlığına gelip beni kışlıklarla beraber dolaba kaldırmışlığı var. bi hafta güve gibi dolapta yaşadım. bu kesinlikle gerçektir. kesin bilgi yayabilirsiniz.
çocukluğumda da çok zor dönemlerden geçtim. beni tanıyanlar bilir biraz kısayım. evet kısayım yani. hahah tamam tamam çok kısayım. tamam yokum amk. mutlu musunuz? bunu birçoğunuz dezavantaj olarak görebilir ama benim için büyük avantajları oldu. 15 yaşıma kadar hiçbir yolculukta para vermedim. hep kucakta gittim. babamın da işine geliyodu tabi. iki kuruş bilet parası vermemek için bagajda bile götürür beni. ayrıca kısa boylu olmama rağmen hayatımda hiç dayak yemedim. beni görenin siniri geçerdi. adamları gülme tutardı amk. düşünsene kavga edicen karşında 7 cücelerden "öfkeli" var. ben bile gülerim kendimi öyle görsem. hayat zaten vurmuş adam bi de neden dövsün ki. ergenliğim güzeldi bi tek. en yakışıklı olduğum dönemdi. 2 cm falan boy da atınca biraz kendime geldim açıkçası. bi de ergenlikte ağız, burun şişiyo yamuluyo ya o zaman güzel bi şekle girmiştim. sonra tabi düzeldi tekrar.
aşk hayatım ise masallara konu olacak cinsten. hayatım boyunca tek bir kişiyi sevdim. o da hayatı boyunca tek bir kişiyi sevmedi. evet olayı anladınız zaten. bu kadar aşk hayatım.
üniversite dönemi kabul etmem gerekir biraz eğlenceliydi. ortam gerçekten güzeldi. az da olsa düşünceli insanlarla karşılaşma fırsatı buldum. mesela ilk sürpriz doğum günümü üniversitede kutladım. benim için çok özeldi. gerçekten büyük bir titizlik ve gizlilik içinde yürütülen doğum günü sürprizim için atılan "beyler sinan'ın doğum günü için herkesten 5tl topluyoruz haberiniz olsun" mesajlarından biri bana gelmiş olsa da hayatımın en güzel sürpriziydi diyebilirim. hayır zaten mesajı attığınızı farketmediniz bari yanyanayken belli etmeyin. bana bakıp gülmeler, odadan aniden çıkıp evin kapısını açmalar, "kim geldi lan" deyince "yok bişi ya kapıcı" demeler. amk apartmanına bi günlük kapıcı mı koydular ben hiç görmedim daha önce. neyse yine de haklarını yemiyim güzeldi her şey. akşam beni zorla evden çıkarıp tekrar eve sokmuşlardı. ben de malım ya anlamadım. neyse eve geldim, odaya bi girdim.. inanılmaz.. gözyaşlarıma hakim olmakta zorluk çektim diyebilirim. o oda o kadar erkeği nasıl aldı şimdi bile aklım ermiyor. 28 tane erkek. sanki askerliğimin son günüymüş de asker arkadaşlarım bana sürpriz yapmış. hiç mi sağdan soldan kız bulup da getiremediniz. hadi benim hiç kız arkadaşım yok. 28 tane erkeksiniz. hiçbirinizin mi yok ulan?!
yine de her zaman bu hayatı bana verdiği için tanrıya şükrettim. hiçbir zaman isyan etmedim. ta ki dün başıma gelen ve bardağı taşıran son damla olan olaya kadar. beni tanıyanlar bilir istanbul'da tek yaşıyorum*. bir çok sosyal aktivitem olmasına rağmen (facebook, twitter, ekşi sözlük, gs sözlük, fm2015, gta4) arada canımın sıkıldığı zamanlar da oluyor. yine böyle zamanlardan biriydi. hep aynı şeyleri yapıyor olmaktan sıkıldım. yeni bi şeyler yapmaya karar verdim. hemen steam'e girip yeni oyun aramaya başladım. tabi ya daha önce nasıl aklıma gelmemişti bu? bütün oyunları fiyata göre sıraladım. tabi, kimin oğluyum. ben zaten genelde restoranlarda da böyle yaparım. elime menüyü alınca fiyat kısmına bakıp sipariş veririm.
-hmm 7 tl evet bu olsun. yanına da şu 3 tl'yi aliyim. heh bi de şurda 5 tl var. tamam toplam 15 oldu. iyi fena diil.
bi keresinde bu yüzden bi mekandan gazoz, farppucino, yoğurt üçlüsünü yiyip çıktım.
neyse steam mağazasında gezinirken gözüme need for speed hot pursuit çarptı. uzun zamandır araba yarışı oynamamıştım ve bu oyunu indirme fikri beni heyecanlandırmıştı. fiyatı da 31 tl'ydi. zaten geçen ay enpara kartımla aldığım fm2016'dan 25tl geri dönecekti. hesabımda da yeterince para olması lazımdı ve artık tek yapmam gereken oyunu satın alıp inmesini beklemekti. oyunu sepete ekledim, kendim için satın al butonuna tıkladım. ama oyunu alamadım. neden? çünkü hesabımda 5,98 tl para varmış. 25 tl de gelince ne oluyor? 30,98 tl. şimdi bu 2 kuruşu ben kimden bulurum? hayır bulmayı bırak nasıl isterim? ben kimseye "sinan iki kuruşa muhtaç kalmış" dedirtmem. hemen steam'e mail attım. dedim ki böyle böyle:
"yıllardır sizin müşterinizim. bugüne kadar ne 5 kuruşun ne 10 kuruşun hesabını yapmadım. ama sizin bu yaptığınız ayıp. 2 kuruş için bana oyunu vermiyorsunuz. ben kimseye borçlu kalmayı sevmem. bulur getiririm o 2 kuruşu. gerekirse mesaiye kalırım, borç alırım, kredi çekerim ama bulurum! merak etmeyin paranız bende kalmaz. neyse hadi uzatmayalım bu kırgınlığa bir son verip olayı tatlıya bağlayalım. ne ben üzüleyim ne siz üzülün. 3 günlük dünyada para için insan kırmaya değer mi? yarın aynı şey sizin de başınıza gelebilir. hiçbirimizin garantisi yok anacım. evet. evet aynen. hıhı. tamam çok selam söyle. hıhı onun da selamı var. hadi çok öptüm. bayy"
fakat hâlâ steam'den bir cevap gelmiş değil. bu geceye kadar beklicem. geri dönmezlerse kendileri bilir. biz de oyun almak için başka alternatif yollar buluruz napalım.
ne demişler; 3 kuruşluk adama 5 kuruşluk değer verirsen seni o aradaki 2 kuruşa satar.
tek bir şey düzgün gitsin artık hayatımda. çok mu şey istiyorum lan. bi kere de bize tebessüm etsin kader ne olur yani? bakın gülsün bile demiyorum azıcık bi tebessüm kâfi. hani komik ama çok da komik olmayan bi şey olur da "hımmh" diye burnundan gülersin ya o bile yeter. ama yok, hayat her zamanki zalimliğiyle karşımda duruyor. ne zaman mutlu olmak için çabalasam gece gibi çöküyor üzerime, ne zaman bir şeylere heves etsem kursağımda bırakıyor. buzluktaki dondurma kabının içinden hep sarma yaprağı çıkıyor.
artık tamamen vazgeçmekten korkuyorum. geride bırakacaklarım olmasa belki de çoktan intihar etmiştim. ama ölmek bile büyük bir sorumluluk benim için. çevremde belki çok sevilen biri değilim ama ailem için önemli olduğumu biliyorum. babam yıkılır. evin faturaları benim hesaptan otomatik ödeniyor. az değil 3 tane fatura. elektrik, su, doğalgaz. tekrar babamın hesabına geçerse adam yıkılır. faturaları bana kitledikten sonra sevinçten sigarayı günde 2 pakete çıkardı adam. tekrar 1 pakete nasıl düşürsün? bu kadar acımasız olamam. peki ya annem? o koca yürekli, elleri nasırlı ama kalbi yumuşacık anam? hayatındaki tek amacı ev temizlemek olan, tek hayali daha temiz bir dünyada yaşamak olan o sevgi dolu kadın. plazma tv'yi duvardan söküp arkasını silen, "anne n'apıyorsun allaşkına?" deyince de "hee silmeyim de kokalım dimi?" diye çemkiren hasta ruh.. güzel insan. yemin ediyorum evde intihar edip ölsem "ay bu burda kokar" deyip dışarı çıkartır. küçükken sokakta top oynayıp eve geldiğimde kadın beni 2 saat çamaşır suyu dolu leğende bekletiyordu. kapının önünde akşamdan ıslatılan nohut gibi bekliyodum. hiç unutmam bi keresinde beni kuru temizlemey.. yok yok o kadar da diil. ama bi keresinde dalgınlığına gelip beni kışlıklarla beraber dolaba kaldırmışlığı var. bi hafta güve gibi dolapta yaşadım. bu kesinlikle gerçektir. kesin bilgi yayabilirsiniz.
çocukluğumda da çok zor dönemlerden geçtim. beni tanıyanlar bilir biraz kısayım. evet kısayım yani. hahah tamam tamam çok kısayım. tamam yokum amk. mutlu musunuz? bunu birçoğunuz dezavantaj olarak görebilir ama benim için büyük avantajları oldu. 15 yaşıma kadar hiçbir yolculukta para vermedim. hep kucakta gittim. babamın da işine geliyodu tabi. iki kuruş bilet parası vermemek için bagajda bile götürür beni. ayrıca kısa boylu olmama rağmen hayatımda hiç dayak yemedim. beni görenin siniri geçerdi. adamları gülme tutardı amk. düşünsene kavga edicen karşında 7 cücelerden "öfkeli" var. ben bile gülerim kendimi öyle görsem. hayat zaten vurmuş adam bi de neden dövsün ki. ergenliğim güzeldi bi tek. en yakışıklı olduğum dönemdi. 2 cm falan boy da atınca biraz kendime geldim açıkçası. bi de ergenlikte ağız, burun şişiyo yamuluyo ya o zaman güzel bi şekle girmiştim. sonra tabi düzeldi tekrar.
aşk hayatım ise masallara konu olacak cinsten. hayatım boyunca tek bir kişiyi sevdim. o da hayatı boyunca tek bir kişiyi sevmedi. evet olayı anladınız zaten. bu kadar aşk hayatım.
üniversite dönemi kabul etmem gerekir biraz eğlenceliydi. ortam gerçekten güzeldi. az da olsa düşünceli insanlarla karşılaşma fırsatı buldum. mesela ilk sürpriz doğum günümü üniversitede kutladım. benim için çok özeldi. gerçekten büyük bir titizlik ve gizlilik içinde yürütülen doğum günü sürprizim için atılan "beyler sinan'ın doğum günü için herkesten 5tl topluyoruz haberiniz olsun" mesajlarından biri bana gelmiş olsa da hayatımın en güzel sürpriziydi diyebilirim. hayır zaten mesajı attığınızı farketmediniz bari yanyanayken belli etmeyin. bana bakıp gülmeler, odadan aniden çıkıp evin kapısını açmalar, "kim geldi lan" deyince "yok bişi ya kapıcı" demeler. amk apartmanına bi günlük kapıcı mı koydular ben hiç görmedim daha önce. neyse yine de haklarını yemiyim güzeldi her şey. akşam beni zorla evden çıkarıp tekrar eve sokmuşlardı. ben de malım ya anlamadım. neyse eve geldim, odaya bi girdim.. inanılmaz.. gözyaşlarıma hakim olmakta zorluk çektim diyebilirim. o oda o kadar erkeği nasıl aldı şimdi bile aklım ermiyor. 28 tane erkek. sanki askerliğimin son günüymüş de asker arkadaşlarım bana sürpriz yapmış. hiç mi sağdan soldan kız bulup da getiremediniz. hadi benim hiç kız arkadaşım yok. 28 tane erkeksiniz. hiçbirinizin mi yok ulan?!
yine de her zaman bu hayatı bana verdiği için tanrıya şükrettim. hiçbir zaman isyan etmedim. ta ki dün başıma gelen ve bardağı taşıran son damla olan olaya kadar. beni tanıyanlar bilir istanbul'da tek yaşıyorum*. bir çok sosyal aktivitem olmasına rağmen (facebook, twitter, ekşi sözlük, gs sözlük, fm2015, gta4) arada canımın sıkıldığı zamanlar da oluyor. yine böyle zamanlardan biriydi. hep aynı şeyleri yapıyor olmaktan sıkıldım. yeni bi şeyler yapmaya karar verdim. hemen steam'e girip yeni oyun aramaya başladım. tabi ya daha önce nasıl aklıma gelmemişti bu? bütün oyunları fiyata göre sıraladım. tabi, kimin oğluyum. ben zaten genelde restoranlarda da böyle yaparım. elime menüyü alınca fiyat kısmına bakıp sipariş veririm.
-hmm 7 tl evet bu olsun. yanına da şu 3 tl'yi aliyim. heh bi de şurda 5 tl var. tamam toplam 15 oldu. iyi fena diil.
bi keresinde bu yüzden bi mekandan gazoz, farppucino, yoğurt üçlüsünü yiyip çıktım.
neyse steam mağazasında gezinirken gözüme need for speed hot pursuit çarptı. uzun zamandır araba yarışı oynamamıştım ve bu oyunu indirme fikri beni heyecanlandırmıştı. fiyatı da 31 tl'ydi. zaten geçen ay enpara kartımla aldığım fm2016'dan 25tl geri dönecekti. hesabımda da yeterince para olması lazımdı ve artık tek yapmam gereken oyunu satın alıp inmesini beklemekti. oyunu sepete ekledim, kendim için satın al butonuna tıkladım. ama oyunu alamadım. neden? çünkü hesabımda 5,98 tl para varmış. 25 tl de gelince ne oluyor? 30,98 tl. şimdi bu 2 kuruşu ben kimden bulurum? hayır bulmayı bırak nasıl isterim? ben kimseye "sinan iki kuruşa muhtaç kalmış" dedirtmem. hemen steam'e mail attım. dedim ki böyle böyle:
"yıllardır sizin müşterinizim. bugüne kadar ne 5 kuruşun ne 10 kuruşun hesabını yapmadım. ama sizin bu yaptığınız ayıp. 2 kuruş için bana oyunu vermiyorsunuz. ben kimseye borçlu kalmayı sevmem. bulur getiririm o 2 kuruşu. gerekirse mesaiye kalırım, borç alırım, kredi çekerim ama bulurum! merak etmeyin paranız bende kalmaz. neyse hadi uzatmayalım bu kırgınlığa bir son verip olayı tatlıya bağlayalım. ne ben üzüleyim ne siz üzülün. 3 günlük dünyada para için insan kırmaya değer mi? yarın aynı şey sizin de başınıza gelebilir. hiçbirimizin garantisi yok anacım. evet. evet aynen. hıhı. tamam çok selam söyle. hıhı onun da selamı var. hadi çok öptüm. bayy"
fakat hâlâ steam'den bir cevap gelmiş değil. bu geceye kadar beklicem. geri dönmezlerse kendileri bilir. biz de oyun almak için başka alternatif yollar buluruz napalım.
ne demişler; 3 kuruşluk adama 5 kuruşluk değer verirsen seni o aradaki 2 kuruşa satar.