4212
ultraslan tarafından rahmetli ağabeyimiz ''alpaslan dikmen'i anma etkinlikleri'' kapsamında konusu ''günümüz dünyasında yarışacak sağlıklı galatasaray peki ama nasıl?'' adı altında ödüllü bir makale yarışması organize edilmiş. ben de naçizane fikirlerimi belirtip bu yarışmaya dahil oldum ve makalem hakkında görüşlerinizi merak etmekteyim. ayrıca katılmak isteyen yazarlar detaylara şuradan ulaşabilir: ''http://www.ultraslan.com/Oku.asp?okuID=3761''
gelelim yazdığım makaleye... umarım hoşunuza gider.
tek çati altinda tek yürek
elbette ki tuttuğu takımın taraftarı olan her birey, gönül verdiği renklerin sürekli başarılı olmasını, her yönden kulübün menfaatleri doğrultusunda ilerlemesini temenni eder.
galatasarayımızın kuruluş felsefesinde yer alan ve birinci temel prensibi halini almış ‘’türk olmayan takımları yenmek’’ anlayışı, günümüze kadar bu camiaya gönül vermiş biz galatasaray taraftarlarına çok güzel bir şekilde aşılanmış olup, gelecek sarı-kırmızı nesillerde de aynı kararlılıkla devam edeceğine şüphe yoktur.
galatasarayımızı sürekli avrupa’da istikrar abidesi haline getirmek, bir ‘’ekol’’ yaratmak, birinci sınıf avrupa takımlarıyla aynı seviyeye getirmek tabiiki de kolay değil, ama imkansız da değil!
galatasarayımızı bir ‘’dünya markası’’ haline getirmenin en önemli yolu bir çatı altında bütünleşebilmekten geçmektedir. peki bu yola nasıl gidilir, nasıl ulaşılır?
galatasaray’ın bir ‘’halk takımı’’ olduğu unutulmamalıdır. camia içerisinde fikir ayrılıkları son bulmalı, ‘’taraftarımızın tabiriyle ‘’liseci tayfa’’nın kulüp üzerindeki etkisi, karar mekanizması kadar, galatasaray taraftarının da söz sahibi olması gerekli, hatta daha da üstün bir kimlikte rol sahibi olması gereklidir.
büyümenin, bir ‘’dünya markası’’ haline gelmenin diğer bir önemli yolu da ‘’doğru yönetim ve alt yapıya destek’’ten geçmektedir. galatasaray spor kulübü’nü yönetiyorsanız attığınız her adımın farkında olacaksınız, vereceğiniz her kararda titizlikle hareket edeceksiniz. bu işler cebinde parası olanlara değil, profesyonel yönetim kabiliyetine erişmiş değerli galatasaraylı kişilere bırakılmalıdır. geçmişte amatörce yönetimin sıkıntılarını çok çektik ve hâlâ çekmekteyiz. profesyonel yönetimle beraber sadece futbol a takımı değil, tüm amatör branşlarımızda ve altyapımızda büyüme ve gelişme kaçınılmaz bir mutlu son olmakla birlikte, ekonomik büyümeyi de beraberinde getirecektir.
‘’dünya markası’’ yolunda ilerlemenin bir diğer önemli kuralı da ‘’ekonomik büyüme’’dir. aslında kolay yoldan ‘’ekonomik büyüme’’ gerçekleştirilebilir. satarsın kulübü arap sermayesine, dünyanın sayılı zengin kulüplerinden olursun. ama 110 yıllık çınara yapılacak en büyük hainlik olmaz mı bu? galatasaray, gelenek ve görenekleri olan bir kulüptür. tarımsal tabirle acele bir şekilde ‘’’gdo’’lu büyümeye değil, sağlıklı bir şekilde ‘’organik büyüme’’ye ihtiyacı var bu kulübün. bir önceki paragrafımda da söylediğim gibi profesyoneller tarafından yönetilecek bir galatasaray, başarıyla beraber; daha yüksek gelirli sponsorların, oyuncu alım-satımında sağlıklı hareket ederek bonservislerden edilecek kârın, galatasaray store’u taraftara iyi pazarlayıp ve tanıtıp fark getirecek ürünlerle gelir kaynağını katlamanın da vesilesi olacaktır. yani ‘’ekonomik büyüme’’nin temel altın kuralı, futbol takımının elde edeceği başarılardan geçmektedir.
aslında ‘’dünya markası’’ olma yolunda dış faktörlerin rolü de çok önemli. ama destek oldukları takdirde bize pozitif yansıyacak faktörler!.. nedir bunlar peki? başlıcaları, devlet… tfff… medya… ‘’marka’’ olma ilkesiyle ilerleyeceğimiz yolda bu 3 faktörün rolü, kulübümüz üzerinde sergileyeceği tutum çok önemli. sadece başarıda değil, başarısızlıkta da yazılı ve görsel medyanın desteğini avrupa’da yanımızda hissetmek, tff’nin elinden gelebildiğince yapabileceği her türlü yardıma, devletin sağlayabileceği tüm imkanlara ihtiyacımız olacaktır. kısacası köstek değil, destek olsunlar bizlere yeter. fazla bir şey istemiyoruz…
gidilen bu yolda ‘’büyüme’’ yolunda yayın gelirleri, ligimizin kalitesi, yabancı futbolcuların ülkemize bakış açısı gibi, gelişmesi gereken ama değiştirilmesi pek de galatasaray’ın elinde olmayan faktörler var. lakin bu faktörlerin üstesinden gelecek tek bir şey var: o da dünyada eşi benzeri olmayan ‘’galatasaray ruhu’’dur. bunun örneğini 1996-2000 yılları arasında kanıtlamış bir kulüptür galatasaray.
tüm bu yazdıklarım zaman içerisinde gerçekleşirse, tek çatı altında yüreğimizi ve ruhumuzu da bütünleştirecek güce sahip olmuş olacağız. işte o zaman avrupa’da, ‘’hangi çılgın bize zincir vuracakmış şaşarım!..’’
atilla gülkan
gelelim yazdığım makaleye... umarım hoşunuza gider.
tek çati altinda tek yürek
elbette ki tuttuğu takımın taraftarı olan her birey, gönül verdiği renklerin sürekli başarılı olmasını, her yönden kulübün menfaatleri doğrultusunda ilerlemesini temenni eder.
galatasarayımızın kuruluş felsefesinde yer alan ve birinci temel prensibi halini almış ‘’türk olmayan takımları yenmek’’ anlayışı, günümüze kadar bu camiaya gönül vermiş biz galatasaray taraftarlarına çok güzel bir şekilde aşılanmış olup, gelecek sarı-kırmızı nesillerde de aynı kararlılıkla devam edeceğine şüphe yoktur.
galatasarayımızı sürekli avrupa’da istikrar abidesi haline getirmek, bir ‘’ekol’’ yaratmak, birinci sınıf avrupa takımlarıyla aynı seviyeye getirmek tabiiki de kolay değil, ama imkansız da değil!
galatasarayımızı bir ‘’dünya markası’’ haline getirmenin en önemli yolu bir çatı altında bütünleşebilmekten geçmektedir. peki bu yola nasıl gidilir, nasıl ulaşılır?
galatasaray’ın bir ‘’halk takımı’’ olduğu unutulmamalıdır. camia içerisinde fikir ayrılıkları son bulmalı, ‘’taraftarımızın tabiriyle ‘’liseci tayfa’’nın kulüp üzerindeki etkisi, karar mekanizması kadar, galatasaray taraftarının da söz sahibi olması gerekli, hatta daha da üstün bir kimlikte rol sahibi olması gereklidir.
büyümenin, bir ‘’dünya markası’’ haline gelmenin diğer bir önemli yolu da ‘’doğru yönetim ve alt yapıya destek’’ten geçmektedir. galatasaray spor kulübü’nü yönetiyorsanız attığınız her adımın farkında olacaksınız, vereceğiniz her kararda titizlikle hareket edeceksiniz. bu işler cebinde parası olanlara değil, profesyonel yönetim kabiliyetine erişmiş değerli galatasaraylı kişilere bırakılmalıdır. geçmişte amatörce yönetimin sıkıntılarını çok çektik ve hâlâ çekmekteyiz. profesyonel yönetimle beraber sadece futbol a takımı değil, tüm amatör branşlarımızda ve altyapımızda büyüme ve gelişme kaçınılmaz bir mutlu son olmakla birlikte, ekonomik büyümeyi de beraberinde getirecektir.
‘’dünya markası’’ yolunda ilerlemenin bir diğer önemli kuralı da ‘’ekonomik büyüme’’dir. aslında kolay yoldan ‘’ekonomik büyüme’’ gerçekleştirilebilir. satarsın kulübü arap sermayesine, dünyanın sayılı zengin kulüplerinden olursun. ama 110 yıllık çınara yapılacak en büyük hainlik olmaz mı bu? galatasaray, gelenek ve görenekleri olan bir kulüptür. tarımsal tabirle acele bir şekilde ‘’’gdo’’lu büyümeye değil, sağlıklı bir şekilde ‘’organik büyüme’’ye ihtiyacı var bu kulübün. bir önceki paragrafımda da söylediğim gibi profesyoneller tarafından yönetilecek bir galatasaray, başarıyla beraber; daha yüksek gelirli sponsorların, oyuncu alım-satımında sağlıklı hareket ederek bonservislerden edilecek kârın, galatasaray store’u taraftara iyi pazarlayıp ve tanıtıp fark getirecek ürünlerle gelir kaynağını katlamanın da vesilesi olacaktır. yani ‘’ekonomik büyüme’’nin temel altın kuralı, futbol takımının elde edeceği başarılardan geçmektedir.
aslında ‘’dünya markası’’ olma yolunda dış faktörlerin rolü de çok önemli. ama destek oldukları takdirde bize pozitif yansıyacak faktörler!.. nedir bunlar peki? başlıcaları, devlet… tfff… medya… ‘’marka’’ olma ilkesiyle ilerleyeceğimiz yolda bu 3 faktörün rolü, kulübümüz üzerinde sergileyeceği tutum çok önemli. sadece başarıda değil, başarısızlıkta da yazılı ve görsel medyanın desteğini avrupa’da yanımızda hissetmek, tff’nin elinden gelebildiğince yapabileceği her türlü yardıma, devletin sağlayabileceği tüm imkanlara ihtiyacımız olacaktır. kısacası köstek değil, destek olsunlar bizlere yeter. fazla bir şey istemiyoruz…
gidilen bu yolda ‘’büyüme’’ yolunda yayın gelirleri, ligimizin kalitesi, yabancı futbolcuların ülkemize bakış açısı gibi, gelişmesi gereken ama değiştirilmesi pek de galatasaray’ın elinde olmayan faktörler var. lakin bu faktörlerin üstesinden gelecek tek bir şey var: o da dünyada eşi benzeri olmayan ‘’galatasaray ruhu’’dur. bunun örneğini 1996-2000 yılları arasında kanıtlamış bir kulüptür galatasaray.
tüm bu yazdıklarım zaman içerisinde gerçekleşirse, tek çatı altında yüreğimizi ve ruhumuzu da bütünleştirecek güce sahip olmuş olacağız. işte o zaman avrupa’da, ‘’hangi çılgın bize zincir vuracakmış şaşarım!..’’
atilla gülkan