3169
https://www.youtube.com/watch?v=Pdrc9dsoF_0
https://www.youtube.com/watch?v=uPTUDMaxDPI
bugünlük böyle olsun. rica ediyorum böyle olsun. hatta neden olmasın? bir günümüz geçsin edebiyat kasmadan. bir günümüz, ne günü? bir gecemiz geçsin bağımsız ve huzurlu. pazartesi'yi salı'ya bağlayan gecede..
şiirler mi? küçükken anlaşılmaz, saçma gelir. ancak şiirlere "ne kadar güzel yazılmış" diyen hocalarımız olurdu. biz anlamazdık. lisedeki edebiyat hocamız gelirdi yanıma, 55 yaşında bir cumhuriyet hanımefendisi, dersi saçma bulsam da kendisini severdim. "oğlum" derdi. "bir gün öyle bir anlayacaksın ki bu şiirleri, bugün okumayıp sırt çevirdiğin için pişman olacaksın, olma." esaslı kadınmış, zaten atilla ilhan ve orhan veli severdi. atilla ilhan da yeni vefat etmiş o seneler. onun da burukluğuyla kadın.. biz mi? atilla ilhan kim? iyi ki kim olduğunu söylemişsin bize hocam. "okunacak o kadar çok kitap var ki ömrüm yetmeyecek" der, üzülürdü. öyle bir kadındı. o gün diyemedim "ben okurum hocam, gözün arkada kalmasın."
eh be, 8 yıldan fazla geçmiş. öyle hatırlarım ki o sulu derbiyi. bazen her şey üst üste gelir ya hatta emrah serbes'in deyişiyle "iç içe" işte aynen öyle oldu. 19 mayıs idi, günlerden cumartesi. hay anasını satayım cumartesi gününe sulu derbi mi konur? bodrum'da bir yağmur, sırılsıklam rezil rüsva olduk. deselerdi "orada, yağmurda seni beklemiş o gün" diye. deselerdi sırılsıklam ve rezil rüsva kelimelerinin anlamı bugün çok farklıydı. hiç fark etmez, sırılsıklam ve rezil rüsva olarak giderdim. zaten gitseydim kelimelerin ne anlamı kalırdı ki? annesini karşısına almış da beklemiş "gelecek" diye, yani öyle bir şey. bilsem gitmem mi? gitmez miyim lan? şimdi kıracağım klavyeyi, gitmez miyim lan? ama önemli olan bilmek için uğraşmamış olmak. ah sebahat abla ah. o günden 3 yıl sonra aynı yerde, bu sefer ben bekliyorum. ama biliyorum ki kelimelerin anlamı kalmamış. çünkü yağmur yağmıyor, sırılsıklam ve rezil rüsva değiliz. o da karşımda, sanki artık yağmurun yağmadığını anlatmaya çalışıyor. hal böyle olunca kendimi o köşedeki bankta buluyorum. gene yağsın bir yağmur, sırılsıklam ve rezil rüsva olayım. olayım ki gözyaşlarım belli olmasın, ne gözyaşı lan delikanlı ol, "ağladığım belli olmasın" de. yağsın ki bari bu sefer bir boka yarasın o yağmur. şimdi mi? iki gözümün birisinden 1 damla yaş süzülür.
o gün görseniz gökyüzünü kıpkırmızı, ben öyle bir şey görmedim. dedim ya geldi mi üst üste, iç içe gelir diye. gökyüzünün rengi şarap gibi diyeceğim de şarap mı içeriz hiç. o seneler tuborg kırmızı da yok gökyüzünü betimlemek için. efes extra içiyorduk işte. hesap da şu. 1 adet efes extra ve 1 adet litrelik marmara gold. yetmezse o şerefsiz tekelciden bir tane daha dileneceğiz. ulan zaten 15 - 16 yaşındasın. yatılı okuyorsun. ne kadar paran var? ne kadar içeceksin? it köpek gezerdi o harabenin içinde. alkolik hayvanlar işte, gelir yatarlardı oraya. biz ise oraya "kale" derdik. bizim için öyleydi. içkiler var ya bir güvende hissederdik kendimizi. şimdileri oraya avm yapılmış. "vay anasını satayım hakikatten kale olmuş" dedim ilk duyduğumda. bilen bilir bahsettiğim yeri. bodrum marmara koleji'nin yanındaki avm. orası eskiden kaleydi işte. okuldan kaçar orada içerdik. her neyse. yakın arkadaşım atilla ilhan'ın yukarıdaki "üçüncü şahsın şiiri"ni telefonuna ses kaydı yapmış, onu açtı. "kapat şunu a... k... ya" dedim. hay demez olaydım. geçen 8 yılda o şiiri dinlemediğim için çok ah ettim. özel bir anlamı yok ha, genel bir anlamı var.
sigarayı da hiç olmadık zamanda bıraktım. ha şimdi yaktım bir tane o ayrı mesele. ama içmiyorum yani bu böyle biline. çok da takmamak lazım zaten yazdığım konuları. ne demiş üstat, "her ölen pişman ölür".
buraya şiir değil şarkı atacaktık değil mi? buyurun
https://www.youtube.com/watch?v=w3MMbvh-vmE
şarkı bu ya, iki gözümün diğerinden 1 damla yaş daha süzülür. yanlış anlaşılmasın toplamda sadece 2 damla. ağlamaya yüzümüz mü kaldı ki fazlası aksın bu gözlerden..
https://www.youtube.com/watch?v=uPTUDMaxDPI
bugünlük böyle olsun. rica ediyorum böyle olsun. hatta neden olmasın? bir günümüz geçsin edebiyat kasmadan. bir günümüz, ne günü? bir gecemiz geçsin bağımsız ve huzurlu. pazartesi'yi salı'ya bağlayan gecede..
şiirler mi? küçükken anlaşılmaz, saçma gelir. ancak şiirlere "ne kadar güzel yazılmış" diyen hocalarımız olurdu. biz anlamazdık. lisedeki edebiyat hocamız gelirdi yanıma, 55 yaşında bir cumhuriyet hanımefendisi, dersi saçma bulsam da kendisini severdim. "oğlum" derdi. "bir gün öyle bir anlayacaksın ki bu şiirleri, bugün okumayıp sırt çevirdiğin için pişman olacaksın, olma." esaslı kadınmış, zaten atilla ilhan ve orhan veli severdi. atilla ilhan da yeni vefat etmiş o seneler. onun da burukluğuyla kadın.. biz mi? atilla ilhan kim? iyi ki kim olduğunu söylemişsin bize hocam. "okunacak o kadar çok kitap var ki ömrüm yetmeyecek" der, üzülürdü. öyle bir kadındı. o gün diyemedim "ben okurum hocam, gözün arkada kalmasın."
eh be, 8 yıldan fazla geçmiş. öyle hatırlarım ki o sulu derbiyi. bazen her şey üst üste gelir ya hatta emrah serbes'in deyişiyle "iç içe" işte aynen öyle oldu. 19 mayıs idi, günlerden cumartesi. hay anasını satayım cumartesi gününe sulu derbi mi konur? bodrum'da bir yağmur, sırılsıklam rezil rüsva olduk. deselerdi "orada, yağmurda seni beklemiş o gün" diye. deselerdi sırılsıklam ve rezil rüsva kelimelerinin anlamı bugün çok farklıydı. hiç fark etmez, sırılsıklam ve rezil rüsva olarak giderdim. zaten gitseydim kelimelerin ne anlamı kalırdı ki? annesini karşısına almış da beklemiş "gelecek" diye, yani öyle bir şey. bilsem gitmem mi? gitmez miyim lan? şimdi kıracağım klavyeyi, gitmez miyim lan? ama önemli olan bilmek için uğraşmamış olmak. ah sebahat abla ah. o günden 3 yıl sonra aynı yerde, bu sefer ben bekliyorum. ama biliyorum ki kelimelerin anlamı kalmamış. çünkü yağmur yağmıyor, sırılsıklam ve rezil rüsva değiliz. o da karşımda, sanki artık yağmurun yağmadığını anlatmaya çalışıyor. hal böyle olunca kendimi o köşedeki bankta buluyorum. gene yağsın bir yağmur, sırılsıklam ve rezil rüsva olayım. olayım ki gözyaşlarım belli olmasın, ne gözyaşı lan delikanlı ol, "ağladığım belli olmasın" de. yağsın ki bari bu sefer bir boka yarasın o yağmur. şimdi mi? iki gözümün birisinden 1 damla yaş süzülür.
o gün görseniz gökyüzünü kıpkırmızı, ben öyle bir şey görmedim. dedim ya geldi mi üst üste, iç içe gelir diye. gökyüzünün rengi şarap gibi diyeceğim de şarap mı içeriz hiç. o seneler tuborg kırmızı da yok gökyüzünü betimlemek için. efes extra içiyorduk işte. hesap da şu. 1 adet efes extra ve 1 adet litrelik marmara gold. yetmezse o şerefsiz tekelciden bir tane daha dileneceğiz. ulan zaten 15 - 16 yaşındasın. yatılı okuyorsun. ne kadar paran var? ne kadar içeceksin? it köpek gezerdi o harabenin içinde. alkolik hayvanlar işte, gelir yatarlardı oraya. biz ise oraya "kale" derdik. bizim için öyleydi. içkiler var ya bir güvende hissederdik kendimizi. şimdileri oraya avm yapılmış. "vay anasını satayım hakikatten kale olmuş" dedim ilk duyduğumda. bilen bilir bahsettiğim yeri. bodrum marmara koleji'nin yanındaki avm. orası eskiden kaleydi işte. okuldan kaçar orada içerdik. her neyse. yakın arkadaşım atilla ilhan'ın yukarıdaki "üçüncü şahsın şiiri"ni telefonuna ses kaydı yapmış, onu açtı. "kapat şunu a... k... ya" dedim. hay demez olaydım. geçen 8 yılda o şiiri dinlemediğim için çok ah ettim. özel bir anlamı yok ha, genel bir anlamı var.
sigarayı da hiç olmadık zamanda bıraktım. ha şimdi yaktım bir tane o ayrı mesele. ama içmiyorum yani bu böyle biline. çok da takmamak lazım zaten yazdığım konuları. ne demiş üstat, "her ölen pişman ölür".
buraya şiir değil şarkı atacaktık değil mi? buyurun
https://www.youtube.com/watch?v=w3MMbvh-vmE
şarkı bu ya, iki gözümün diğerinden 1 damla yaş daha süzülür. yanlış anlaşılmasın toplamda sadece 2 damla. ağlamaya yüzümüz mü kaldı ki fazlası aksın bu gözlerden..