• 1
    (bkz: “galataray türkiye’dir”) den yola çıkarak yazmak istedim. biraz yazı dizisi gibi düşündüğüm, araştırmalarıma dayanan bir içerik olacak. içim acıyarak, gerçekleri yüzümüze vurup, biraz da aynaya bakarak “ vasatlığımıza” sebep bulmalıyız. sıralı olarak yaşanılan rezaletler hepimizin malumu. bugün yaşananlar bugünün olayı değil. her yaşanılan iyi ya da kötü çarşambanın perşembeye bağlanacağını bile bile, cuma günü isyan edenler yüzünden olmuştur. kronolojik bir sıralama yapmayacağım. herkesin bildiği, yaşımın yettiğinden sebepli son 20 senede yaşanılanları bir galatasaraylı türkiyeli bir vatandaşın gözünden, kendimi eleştirmek için yazacağım. sosyal medyada, sosyal çevremde kimi görsem türkiyeden, galatasaray’dan şikayetçi. o kadar sert ki tepkileri, korkutucu bir güç gibi duruyorlar. işin aslın çözüme gelince, güneş batıyor, herkes evlerine dağılıyor. sanki mesai saatleri içerisinde konuş, çözüm bulamadan kabullen ve devam et stratejisi hakim gibi. ülkenin geleni böyle. herkes her şeyin farkında, ama kimse hiç bir şey yapmak istemiyor. galatasaray taraftarıyla, türkiye halkları arasındaki bağı tam olarak böyle kuruyorum. peki yaşadığımız bu vasatlık kimin eseri? bu vasatlığa ses çıkarmaya hakkı olmayanları nacizane sıralayayım; biraz uzun olacak...okuyana sabırlar diliyorum.

    sen yaparsan, herkes yapar

    -90lı yılların ikinci yarısı. iktidarda, galatasaray taraftarı mesut yılmaz var. büyük bir güç. yükselen bir marka galatasaray. değerli rakiplerinin arasında, gerçek bir planlamayla başarılar kazanmaya başlamış bir futbol takımı. iyi bir başkan. dönemin hükümetine yakın, iş adamlarından kurulu bir yönetim kadrosu. 98 yılına gelindiğinde değerli rakibimizin kongresinde bir oy farkla bir adam başkan seçiliyor. adı aziz yıldırım. devletle yakın temasları o dönem olmaya başlamış, türk silahlı kuvvetleriyle bağları kuvvetli bir iş adamı. fenerbahçe camiası, o dönem bu kadar dillendiremeseler de, galatasaray’ın mesut yılmaz, devletin kara kutusu mehmet ağar abimizin desteğiyle bir güç olduğuna inanıyorlar. ve aynı kanaldan yararlanmak için aziz yıldırım’ı getiriyorlar. 2000’li yılların başı, galatasaray zirveyi görmüş, avrupanın en büyüğü olmuş. ülke ekonomik krizlere gebe. iktidar çalkalanıyor, güç kaybediyor. yeni güç odakları doğuyor. aziz yıldırım, daha da güçlü bir iş adamı profiline bürünürken, yanına yöresine, devlete yakın isimleri topluyor. yönetim kurulu listesiyle, ülkenin en zenginleri listesi birbirine paralel. galatasaray’a ses veren bir zengin herkesin tanıdığı cem uzan kalıyor. malumunuz 2000li yılların ilk senelerinde gelişen siyasi değişiklikle ilk darbeyi alanlardan oluyor. tıpkı galatasaray’a yakın olan diğer devletle anılan isimler gibi tek tek siliniyorlar piyasadan. bu hikayeyi neden anlattım? o dönem galatasaray’ın içine siyaset sokup, mafya babalarına loca verenler, transferler zora girince bu isimleri kullananlara sırf galatasaray lehine diye bu olanlara destek verenler, şu an fenerbahçe’nin arkasına aldığı büyük siyasi güce ses etme hakkına sahip değildir. o zamanki siyasi erk biraz daha sınırlı destek veriyordu kabul ediyorum, ama yancılığın azı çoğu olmaz. o yancılıktır fenerbahçe camiasını kendi tarihlerinde sık sık başvurdukları kötü de olsa güçten yana olmalarını sağlayan yönteme iten. şu hırsız fenerbahçe’yi bizzat galatasaray’ın kendisi elleriyle yaratmıştır. o zaman mesut yılmaz’a, mehmet ağar’ın antreman izlemesine, futbolcu transferine karışmasına ses çıkarmayanlar, şimdi de hayıflanma hakkına sahip değil. siz başlattınız galatasaray’a yakışmayan güç yalakalığını. her şeyi çalan fenerbahçe camiası da bu taktiğinizi çaldı. suçlusunuz. galatasaray’a yakışmayan, türkiye’ye yakışmaz.

    `kim daha fazla seviyor galatasaray'ı?`

    - galatasaray tarihi bir başarı yakalamış. avrupanın en büyüğü olmuş. ülkenin atatürk’ten sonraki en büyük markası olduğunu tekrar tescillemiş. artık bir güç. sanayiisi olmayan, üretmeyen bir ülkede bir spor kulübü en tanınır marka olmuş. inanılmaz bir güç. sahaya sürdüğü ilk onbirdeki futbolcuları dünya tanır hale gelmiş. türkiye futbol liginde diğer takımlara nazaran gerçekten büyük bir üstünlük kurmuş. galatasaray artık doydu diyenler çıkıyor ülkede. siyasi erk gücünü de yitirmeye başlamış. 2. senesini bitirmiş, medya ile bağı iyice kuvvetlenmiş bir rakibi var artık. siyaseti iyi bilen, ağzı iyi laf yapan, futbolu bilen adamları değil, siyaseti bilen iş adamlarını, medya patronlarını yanına toplamış bir güç oluşmuş artık. dönemin siyasetinde ülkenin artık eski siyasi partilerden bıkkınlığı ayyuka çıkmış, yeni bir arayış içinde muhafazakarlığın ülkeyi yönetmesi için tartışmalar başlamıştı. tabii ki ilk konu başlığımız “laiklik”. galatasaray futbol takımı içerisinde türk oyuncular arasında bir güç daha var. yükselen yeni bir dini topluluğa sempati duyan, her fırsatta dile getiren, yanında yöresinde kim varsa bu topluluğa sempatizan toplamaya çalışan bir isim. hakan şükür. dönemin türk futbolcuları, galatasaray ve milli takımda büyük saygı duydukları hakan şükür’ün izinden gitmişlerdir. başta genç yıldızımız emre belözoğlu. bizim liseliler, hakan şükür’den en baştan beri rahatsızdırlar. bilenler bilir, ali samiyen’in kazan dairesinde maç öncesi hakan şükür’ün bazı futbolcularla birlikte namaz kılması bile rahatsız etmiştir o dönem bir çoklarını. aziz yıldırım’ın da medyada güç kazanmasıyla birlikte, gazetelerde ciddi bir yıpratma propagandası başlamıştır. 98’den bu yana aziz yıldırım para babalarıyla birlikte her transfer döneminde galatasaray’dan futbolcu almaya çalışmıtır. fakat o sıralar bürokrasi bağımız, ve ilişkide olduğumuz ağalar yüzünden fazla zıplayamamıştır sevgili aziz. hatta 2000 yılların başında, şu an fenerbahçenin sportif direktörü olan terraneo ile nasıl bir şike içine girmeye çalıştığını yakın zamanda anlattı. buyrun: https://www.youtube.com/watch?v=NjB4QXy4FLk şansal bey ‘de bizim evde. dönemin medyadaki yıldızı şansal büyüka... tek şu videodan bile 2000li yılların başında başlayan aziz yıldırım’ın teşkilatlanma sürecini bir kaç dakikada görebiliyoruz. gel gelelim, medyadaki borazanlıklara. hakan şükür, o dönem türk futbolcuların saha içi ve saha dışındaki gerçekten liderlerinden bir tanesi. maneviyat duygularını devamlı aktarma isteği, futbolcularla kamplarda otel odalarındaki sohbetleri, hepsi birer sebep. güya aydınlık tarafta yer alan, laiklik için canını verecek genel kurulumuzdaki büyük abilerimiz, hakan’dan pek hoşlanmamaya başlarlar. süreç gelişir. aziz yıldırım ve şürekası da bunu çok iyi kullanır. galatasaray futbolcularını koruyamaz, korumak istemez. bu işe çanak tutar. başlangıç: 1- http://www.gecmisgazete.com/...-sabir-tasirdi-14319 2- http://cdn.gecmisgazete.com/...di-54be30c84edd9.jpg bitiş: http://cdn.gecmisgazete.com/...7-21/12105_11526.jpg bir sonraki aşama bazı genç arkadaşlar için argümanlar kafalarında tam otursun diye görselle süslüyorum, buyrunuz bu da inter döneminden emre, okan ve hakan http://cdn.gecmisgazete.com/...7-15/11917_11503.jpg . 20'li yaşlardaki arkadaşlar hemen arda turan’ile bu olayların bağını kurmuştur.

    tabii süreç gelişir, galatasaray yıpratılmaya başlanmıştır. aynı bu dönem gibi, medyada inanılmaz bir galatasaray batıyor, borç batağı içerisinde maniplasyonu başlamıştır. belge incelemeden genel kurula katılan üyelerin de katkısıyla, tv programlarıyla, gazete manşetleriyle galatasaray karışır. dönem içerisinde onlarca futbocu gidip gelir. bonservisler, menejerlere ödenen paralar inanılmaz rakamlara ulaşmıştır. hakikaten de garip işler döndürülüyor. birileri sanki galatasaray’ın üzerinden elini çekiyor, galatasaray yalnız kalıyor ve sadece liselilerin eline düşüyor. entellektüel liseli yöneticilerimiz, onların tabiriyile "galatasaray'ımız boş kalmaz' deyip galatasaray’ı yönetememek üzerine devamlı planlar geliştiriyor. aziz yıldırım ve şürekası bu süreçte hızlı gelişim gösterip, inanılmaz manipülasyonlarla yıpratmaya tam gaz devam ediyor. galatasaray dağılıyor, galatasaray’da arkalarda konuşulanlar, kongre de konuşulmuyor. bu arada galatasaray başarılarıyla büyüyen bir kulüpken, içinde oluşan dernekler, vakıflar da hızla büyüyor. örgütleniyor. örgütlü bir muhalefet ürüyor kulüpte. daha önce de var olan güç, artık örgütlü, tek bir akılla hareket ediyor. bir kısım galatasaray’ın avrupaya açılan bu yüzüyle daha da büyümesini, profesyonel ellerle gerekirse yabancılarla yönetilmesini dile getiriyor. bu örgütlü ekip; hayır galatasaray galatasaraylılarındır diyor. aslında demek istedikleri galatasaray liselilerindir. galatasaray içinde iktidar mücadelesi başlamıştır. birileri istiyor seçim oluyor başkan geliyor, birileri istiyor gidiyorlar. galatasaray büyük bir güç olduğu için, her şekilde bundan yararlanmak istiyorlar. isim isim saymayacağım. galatasaray’la adı bir şekilde yanyana gelen iş adamı, futbolcu, menejer, teknik direktör maddi açıdan o veya bu şekilde ihya olmuştur. aksini kimse iddaa edemez. galatasaray markasına tutunan, yeni şirketler açmış, devlet ihaleleri almıştır. en yakın örneğimiz; sayın adnan polat’tır. kendisi devlete bizzat ali samiyen arazisini peşkeş çektikten sonra, devletin olimpiyat komitesi başkanlığına gelmiştir. kenarda köşede aldığı ihaleleri saymayacağım. bu konuya sonra geleceğiz... konu dağılmadan. o veya bu şekilde, galatasaray öyle büyük bir güç ki, bu iç iktidar kavgası bitişine kadar sportif açıdan çok yıpranmamıştır. maddi olarak ciddi bir kayıp ve borçlanma yükü içerisindedir. ama sportif açıdan, en azından türkiye ligi içerisinde, amatör bir ruhla hilebazlara inat ilahi adaletle şampiyonluklar kazanmıştır. 2002’de artık liseliler kazanmıştır. özhan canaydın başkan olmuş, dernekler ve vakıflarla genel kurul örgütlü bir şekilde yönlendirilmeye başlamıştır. bu akıl, cidden onlarca zorluk yaşatılan galatasaray’ı 2001de şampiyon yapan mircea lucescu’yu, 2000 öncesindeki güç dengelerinde önemli bir bağ olan fatih terim’i getirme kararı alıyor. hatta seçim kozu olarak özhan canaydın bunu kullanıyor. zaten 2011 yılına kadar süren sportif karanlık dönemin başlangıç tarihi budur. şimdi bu süreçte, inan kıraç önderliğindeki derneğe ses etmeyen, genel kurula galatasaray genel kurul üyeliği şartları değiştirilsin diye dilekçe vernelere destek atmayanlar, galatasaray’dan nasıl ne şekilde nemalanırız, 1000liralık işçi maaşı alamayacak vasıfsız yiğenlerine 30bin lira nasıl maaş alır diye düşenen liselinin karşısına çıkmayanlar, başta hakan şükür krizini yönetemeyen ya da yönetmek istemeyen iş bilmezleri bu kulübe yönetici yapanların konuşmaya hakkı yok. hakan şükürler gibi krizleri yönetemeyen, futbolcuların takım içinde dengelerine karar veren, akıllarını çelenlere sırf başarılı performans gösteriyor diye önlem alamayanlardır suçlu. fatih terim’in arkasından 20 senedir mafya bozuntusu diye konuşup, her fırsatta onun bir şekilde her seferinde doğru ata oynadığı güç hegamonyasından yararlanmak için onu galatasaray’a getirenlerdir suçlu. ey ahali suçlusunuz.
App Store'dan indirin Google Play'den alın