resim
Hamza Hamzaoğlu
Görev:Teknik Direktör
Takım:-
Yaş:54
Uyruk:Türkiye
  • 4415
    harika bir sezonun ardından şampiyonluk geldi. üstüne türkiye kupası alındı. yıllardır başaramadığımız, özlediğimiz bir başarıydı. çok da enteresan bir sezonda meydana geldi. prandelli ile başlanan sezonda gelen hayal kırıklığı üstüne hamza hoca riski. aslında hocanın kariyerini az-çok bilen herkes o anda takımın başına getirilecek en uygun isim olduğunu biliyordu da kıçındaki donu bile markasına bakarak seçen yeni genç nesil taraftarımıza hafif gelmişti. hoca sessiz sedasız başladı, muhteşem bitirdi. taraftar hala memnun değildi. kendisini vizyonsuz, oyuncu tanımaz, yerli fetişi hatta köylü olarak atfedenler çoğunluktaydı. işin ilginci bu ithamları yapanlar da beverly hills'de mansion sahibi falan değillerdi ha, ülkedeki orta direk ezikliğini yaşamış kimselerdi (ben de memur çocuğuyum, carlamayın hemen). hoca aslında hepsinden daha avrupalıydı, en azından avrupa topraklarında doğmuştu.

    iş bilmez, vizyonsuz hocamızın ilk önemli deneyimi denizlisporla olmuştu. takım üst lige çıkma potasındayken anlamsız bir biçimde gönderildi takımdan. naif adamdı, yırtmadı kendini. yılmaz vural olsa örneğin yeri göğü inletirdi. o günden bu yana her sezon denizlispor birinci ligde kümede kalma mücadelesi veriyor. denizlispor kariyerinden sonra esas ses getireceği akhisar belediyespor kariyerine başladı. manisa bildiğiniz gibi küçük bir şehir, akhisar da onun bir ilçesi. akhisar'ın futbol geçmişine baktığımız zaman bırakın süper lig'i birinci lig'de olması bile hayal. akhisar önce birinci lig'e çıktı (burada hamza hoca yok). sonra en büyük düşme adayı olmasına rağmen ligde kalmayı başardı. bir sonraki sezon süper lig'e çıktı. kesin düşer denilen takım süper lig'e de tutundu. sonraki iki sezonda da küme düşme korkusu yaşamadan bitirdi ligi. akhisar takımı herkesin sempatiyle baktığı ve futbol yönetimi imrenilen bir takım olmuştu. vizyon tam da buydu aslında. vizyon birkaç sezon önce birinci ligi bile hayal edemeyen akhisar'ı süper lig'in kalıcı ekiplerinden birisi haline getirmektir. bu iş galatasaray ile 3 kupa kazanmaktan bile daha ciddi bir başarıdır. nasıl yapmıştır bunu? oğuz dağlaroğlu'nu küllerinden doğurup takımın liderliğine getirmiştir. akhisar'a gelmeden önce kartal'da idi oğuz ve yavaştan artık birinci ligden ikinci lige doğru yol almaya başlamıştı. hamza hoca kendisini süper lig seviyesinde birinci kaleci yaptı. yabancı düşmanı hamza hoca'nın saha içi yıldızı gekas'tı. sahada büyük sorumluluk verdi kendisine ve ilk sezon ligde kaldı. yurtdışındaki hiçbir oyuncuyu tanımayan hocamız akhisar'a çok düşük maliyetle ibrahima sonko ve oumar niasse gibi oyuncuları bulup getirdi. emin aladağ'ı mükemmel bir oyun kurucuya, merter yüce'yi ise çok iyi bir kesiciye dönüştürdü. uğur demirok'u aldı milli takım seviyesinde stoper oyuncu haline getirdi. bu adamların hepsi de yetenekleri çok kısıtlı oyunculardı aslında. ama hocanın en büyük özelliklerinden birisi de oyuncularından maksimum verimi alabilmesi. lucescu da çok iyi yapar bunu mesela ve kısıtlı kadrolarla da başarılı olur. hamza hocamız bunu galatasaray'da da çok güzel uygulamıştır. geçtiğimiz sezon hoca takımın başına geçtiğinden beri potansiyelinin altında performans veren bir tane oyuncu yoktur. ama hayatının performansını göstermiş oyuncular vardır. geleceğim oraya da. akhisar meselesini kapatırken özetle diyebiliriz ki hoca birçok birinci lig ekibinden bile düşük bütçesi olan akhisar'ı doğru futbol yönetimi ile süper lig'în kalıcı ekiplerinden birisi haline getirmiştir. kendisi gittikten sonra da akhisar bir sezonda iki hoca ile çalışmıştır ve bana göre bu sezon da ligdeki durumu sıkıntılı olacaktır.

    gelelim hepimizi ilgilendiren galatasaray kariyerine. bakalım vizyonsuz, genç oyuncu düşmanı, yerli hayranı hamza hocamız ne yapmış galatasaray'da. öncelikle şunu belirtelim ki o günün şartlarında gelebilecek en doğru hoca gelmiştir takımın başına. şimdi yazacağım cümleye katılmayabilirsiniz, tamamen kişisel zevklerimle alakalı bir husus. galatasarayımız'da teknik adam başarısı bizim çocuklardan birisinden gelince bana daha tatlı geliyor. o yüzden fatih terim ile gelen başarıları hiç unutamıyorum. benzer şekilde hagi'nin ve bülent korkmaz'ın da teknik adam olarak çok başarılı olmalarını istemiştim ama olmadı. hamza hoca ilk geldiğinde de bu heyecanı hissettim ve çok başarılı olsun istedi. oldu da evelallah. ama dediğim gibi bu benim şahsi takıntım. kimseyi bağlamaz. neyse hoca takımın başına geçti. gerçekten tam anlamıyla enkaz bir takım vardı. sakın bana lig tablosunu göstermeyin. başka bir hoca olsaydı veya prandelli devam etse ligin ilk yarısını minimum 9-10 puan geride tamamlayacağımızı hepimiz çok iyi biliyoruz. kanıt isteyen de ligtv'nin internet sitesinden ilk yarıdaki trabzonspor maçının özetini bir izleyiversin. hocanın başardığı ilk iş takımın özgüvenini yeniden kazandırmak oldu. oyuncularla iletişimi çok iyi bir hoca. aynı mourinho gibi. bunu da ben söylemiyorum wesley sneijder söylüyor. yerli yabancı ayırd etmeksizin oyuncularını hazırlıyor hamzaoğlu. sezon ilerledikçe de her bir oyuncu kazanıldı ve eksiksiz her birinden yüksek verim alındı. şampiyonluğun başka türlü gelmesi söz konusu değildi zaten. telles, emre çolak, chedjou, selçuk, burak sezonun ilerleyen bölümlerinde yasin hatta koray. unuttuklarım da vardır. ayrıca bunu çekinerek yazıyorum ama sabri de galatasaray kariyerinin en iyi sezonunu geçirdi (yine de yetersiz bir oyuncudur o ayrı). genç oyunculara şans vermeyen hamza hoca semih sakatlandığı an hakan balta'yı çekmek yerine direkt olarak koray günter'e güvenmiştir. bu da kendisine bir kadıköy mağlubiyetine mal olmuştur. ayrıca sinan gümüş'i ilk defa resmi bir maçta kadroya alan ve forma veren de hamza hamzaoğludur. bizler burada deplasman galibiyeti alamayan roberto mancini'yi övmekle ile meşgulken hoca ligin ikinci yarısının başında ligin en zor iki anadolu deplasmanları sivas ve eskişehir'den üçer puanla dönerek bence şampiyonluğu koparıyordu. bir sonraki deplasmanda ise kasımpaşa karşısında 2-0'dan geri geliyor ve yasin öztekin kendisini tanıtmaya başlıyordu. elbette ki bu süreçte hocanın hatalı olduğu maçları oldu ama her hatasından sonra çıkıp özür dileme erdemini gösterdi. şark tipi vizyonda özürün yeri yok tabi ki ama garp kafası başkasına bahane bulmadan önce kendi hatanı görürsün ve düzeltirsin. hoca da öyle yaptı nitekim. lig boyunca yanlış oynanan tek maç başakşehir maçının son 30 dakikasıdır. geri kalan bütün maçlar stratejik olarak doğru oyunlardır. hocanın geçen sezonunu anlatırken trabzon deplasmanına da değinmek istiyorum. hocanın akılalmaz bir cesaret göstererek direkt galibiyete odaklandığı bir maçtır bu ve çok önemlidir. hamit sakatlandıktan emre oyuna girer ve herkes ortasahanın ortasında emre-selçuk ikilisini beklerken hoca sneijder'i önliberoya çeker. direkt kazanmak için rakibe baskı yapmaya başlar fakat ilk yarıda golü yer. ikinci yarı baskı devam eder ve gol gelir. hoca beraberliği elde etmesine rağmen takımı çekmez ve baskıya devam eder. gol gelmeyince baskıdan ötürü yorulan takım ersun yanal'ın da çok iyiiki değişikliğiyle (yusuf ve yatabare) oyun üstünlüğünü kaybeder ve maç gider. bu maç sonrası da hoca daha çok skora yönelik oynatmaya başladı zaten ama bu maç hocanın güzel ve atak futbol arzusunu göstermektedir. zaten trabzon maçına kadar da hatırlarsınız hep yediğimizden bir fazlasını atararak gelmiştik. sonuç olarak ligin sonunu da 1-0'lar ile bitiri ve şampiyon olur. kupada da fenerbahçe'ye bir hafta önce kadıköy'de 3 atan bursa'yı bursa'da yenerek şampiyon olur ve iki kupayı kaldırır.

    şimdi buraya kadar olan kısımda taraftarın büyük kısmı hocayı destekliyordu zaten. hatta yeni sözleşme imzalarken çok da mutlu olmuştu herkes. ondan ötürü buradan sonrası biraz daha kritik. çünkü medyanın da gazlamasıyla hocaya akıl almaz eleştiriler getirilen kısım burası. şampiyon olundu, kupa alındı. herkes çok mutluydu. tam 3 gün sonra hoca şu açıklamayı yaptı "ben öyle bir ortasaha oyuncusu almalıyım ki selçuk inan onun alternatifi olsun". evet yaz boyunca selçuk ve burak üzülmesin diye o bölgelere transfer yapmayan (bu arada duyduğum en salakça eleştri de bu) hamza hoca'nın ilk beyanı bu idi. tam 3 gün sonra trtspor'da bir programa çıktı hoca. bir sağbek düşündüğünü belirtti ve sunucunun "dani alves?" sorusuna "yaani, oyuncuyla ilgilenebiliriz" şeklinde kaçamak bir yanıt verdi. evet hoca başkan ile görüşme yapmadan önce bu isimler zikrediliyordu. daha sonra bir forvet transferi istediğini bildirdi. "umut ve burak ikilisi ile üç kulvarda mücadele etmemiz mümkün değil" diyordu. ilk ilgilenilen isim gignac oldu. yıllık 3 milyon euro'ya tigres'e imza attı. burak üzülmesin diye transfer yapmak istemeyen adam gignac'ın, mario gomez'in ve büyük ihtimal huntelar'ın peşinden koşmuştu. daha sonra başkanla transfer görüşmesi yapıldı ve finansal fair-play yüzümüze çarptı. hoca üst seviye bir oyuncu alamayacağının farkındaydı artık ve her iyi yönetici gibi elindeki oyuncuların verimini arttırma yoluna gitti. burak yılmaz kampa katılır katılmaz "yıldız, yıldız diyorlar işte yıldız geldi" dedi. bunun burak yılmaz gibi duygusal bir oyuncu üzerinde büyük olumlu etkisi olacağı aşikardı ama bizim büyük vizyon sahibi taraftarlarımız "ahahaha burak'a yıldız dediya vizyonsuzluğa bak amk" tepkisi verdiler. halbuki o ifade hayatımda gördüğüm en güzel man management* örneklerinden birisiydi. burak yılmaz'ın doğru kullanıldığı takdirde nasıl üst seviye bir santrfor olduğunu biliyordu hoca. 2012-2013 şampiyonlar ligi sezonunda görmüştü bunu. burak o sezon şampiyonlar ligi'nde 8 gol atmıştı ve bu 8 golün tamamı üst düzey beceri işi gollerdi. isteyen videolarını izlesin. hoca da alamayacağını anlayınca bu yola gitmişti. şimdi mali yapının sıkıntılı olduğunu sanırım herkes anlamıştır. bu durum da zamanında yapılan yüksek bedelli kontratlar ve amrabat, bruma gibi oyunculara verilen anlamsız bonservis bedellerinden kaynaklanıyor. aslında uefa'nın ffp kapsamında bizden istediği, maaş bütçelerini düzenlememiz. bu şartlar altında yüksek maaşlı, kullanılmayan oyunculardan kurtulup yerlerine daha uygun kontratlı oyuncular ile anlaşmamız gerekiyor. yüksek maaşlı oyuncular da daha iyi maaşlar alacakları takımlar bulamayınca elde kalıyorlar. bu da geçtiğimiz sezonlardaki yanlış kontrat politikalarından kaynaklanıyor. kanımca şuan takım içerisinde haddinden fazla yüksek maaş alan oyuncular hepsini çok beğenmeme rağmen hamit, selçuk, burak ve melo. hepsinin yıllık 3-3.5 milyon euro garanti ücretleri var. bu maaşları normal seviyesine çekebilsek epey rahatlayacağız ama oyuncuya vermişsin bir kere o paraları. yılda 55-60 maç oynayan bu adamlara ücretini düşür diyemezsin ki. iki ucu kirli değnek yani. dolayısıyla böyle olunca hoca da düşük maaşlı oyunculara yöneldi. bir tanesi bilal'di. yukarıda saydığım oyuncuların yanında çok komik bir rakam olan 800k euro yıllık ücrete imza atmıştır ve sezon içinde oynayacağı oyunla herkesi utandıracaktır. tek kelimeyle müthiş bir transferdir. ön libero alternatifi olarak yıllık 600k euro maaşla jpk alınmıştır. melo'nun şu an için takım içerisindeki tek alternatifidir ve gerekli bir transferdir. iki tane daha düşük maaşlı alternatif yabancı oyuncu alınmıştır ki hiç futbolcu tanımayan hocamız hamza hamzaoğlu carole ve jose gibi iki oyuncuyu çok uygun maliyetle transfer etmiştir. bu oyuncuların ne olduğunu izleyerek göreceğiz. poldi de çok uygun bir maliyete trasnfer edildi bu arada onu da atlamayalım. sonuç olarak her sezon 30 milyon euro bonservis ödeyen takım içinde bulunduğu koşullar sebebiyle sadece 4 milyon euro bonservis bedeli ödeyebilmiştir. yoksa hamza hoca'da isterdi maxi pereiraları, mario gomezleri. ama hoca burada tam bir lider gibi davranıp sorumluluğu üzerine almış ve kendisine verilen bütçe ile bir şeyler çıkarmaya çalışmıştır. ha bir de sabri meselesi var. illa ki söyleyeceksiniz ben yazmış olayım. hoca maxi pereira'yı istedi. pereira 4 milyon euro yıllık ücret istedi ve doğal olarak alınamadı. sonra da 3 milyon euro'ya porto'ya imzaladı. bu durumda en azından geçen sezon iyi performans göstermiş oyuncuyu tutalımdemiş olabilirler ama bence sabri'nin sözleşmesinin uzatılması hatalı bir tercihtir. carole gibi çok çok iyi olmayan bir bek alıp tarık ile alternatif yaratmak daha mantıklı olabilirdi bence. burada hocaya da yönetime de eksiyi yazalım.

    özetlersek, hamza hoca takımın sıkıntılı günlerinde sorumluluğu üstlenmiş ve az maliyetle bir şeyler yapmaya çalışmıştır. daha önce çalıştırdığı takımlardan da aşinadır bu duruma aslında. umarım bu sezon da başarılı olup uzun yıllar takımda kalmayı başarır. camia için çok değerli bir adamdır. sahip çıkılmalıdır.

    edit: bu kadar uzun yazınca son paragrafta değinmek istediğim bir kaç hususu unutmuşum. öncelikle taraftarın şımarıklığı aşırı derecede 2001-2002 sezonu sonunu hatırlatıyor. bugün hamza hoca'ya ne yaptılarsa o gün de lucescu'ya yaptılar. şampiyon takımın hocası gönderildi takımdan. o hoca gittiği yerde ligi domine edip bir de üstüne uefa kupasını kaldırmıştır. üstelik bize nazire yaparcasına kadıköy'de kaldırmıştır. biz ise kendisini gönderdikten sonra bir 10 yıl falan kendimize gelemedik. tarih tekerrürden ibarettir. aynı hatanın ikinci kez yapılmasını kaldırmaz.

    son sözüm de kulübün olmayan parasını harcatmayan hamza hoca'yı eleştirenlere. bakın açık konuşuyorum takıma ihanet ediyorsunuz. başka hiç bir hocanın yapmayacağı fedakarlığı yapıyor hoca ve bunu kariyerini riske ederek yapıyor. isteseydi 30 milyon euro bütçe yoksa ben yokum deseydi şu an halimiz duman olurdu. siz yapmadığı için hocaya vizyonsuz diyorsunuz. asıl vizyon bunlara rağmen kalıp mücadele etmek aslında.

    edit-2: unttuğum bir husus daha var. "takım milli takımın pilot takımı oldu yaa" gibi bir eleştri var ki bence hepsinden daha gerzekçe. şu an galatasaray kadrosunda milli takımda ilk 11 oynayacak sadece 3 isim var. semih, selçuk ve burak ki burak haricindekilerin de ilk 11'deki yeri garanti değil. hal böyleyken hala "fatih terim'in bıyunduruğu altında :(" demek için ileri derece kör olmuş olmak lazım. şu an için milli takımın iskeleti fenerbahçe'dir. volkan, gökhan, caner, mehmet topal ve son transferle ozan milli takım onbirine direkt yazılacak isimlerdir. hatta alper potuk'u da ekleyebiliriz. ama fener'de bir kişi de çıkıp dememiş "milli takıma oyuncu yetiştiriyo pereire yaa" diye. demez tabi aptalca çünkü.
App Store'dan indirin Google Play'den alın