7
insanların içine büründüğü cinnet halini garip bir şekilde izlediğim; galatasaray'a bakış açımı ve taraftarlığımı ciddi şekilde sorgulamama sebep olan dönem. tüm camianın saygısını kazanan adamlar çıkıp o saygıyı yerle bir edebilecek "haber"ler veriyor, ismini duyurmak isteyen site bir transfer "haber", uyduruyor. insanlar 24 saat nöbet tutuyor. mütemadiyen çeşitli platformlarda birbirlerine laf yetiştiriyorlar. aynı insanlar resmi sitelerdeki transfer haberlerinden "x antrenör'ün y'yi takımında görmek istediğini söylediği belirtildi" temalı uydurmalara bile inanıyor. olur mu, olmaz mı, gelirse ne olur, kaç paraya gelir, faydalı olur mu gibi konularda sayfalarca yazı yazıyor. sadece kendi takımları olsa iyi, tüm takımlar için aynı takibi yapıyorlar ve aynı şekilde yorum yapıyorlar. bir yolu bulunup illa ki bok atılıyor. rakiplerin kendi aralarındaki yorumları daha sonra etrafa yayılıp makara konusu yapılıyor. gecenin üçünde telefon çalıp filanca adamı almışız diye haber verebiliyor insanlar, sanki o anda herkese haber verilmese adam gücenip gelmeyecekmiş gibi... herkes birbiriyle yarışıyor, bir söylentiyi bile ciddiye alıp dillendiriyor; olursa "ilk ben söyledim"in kavgasını verebilmek adına. onlarca espri türetiliyor anında. daha sahaya, hatta ülkeye ayak basmayan adamlar için efsaneler yazılıyor. sadece işini yaptığı için yöneticiler tanrılaştırılıyor. arma sevdalısı olması gereken adamlar "transfer"i, "yönetim"leri herşeyin önüne koyuyor... eğer tüm bunlar taraftarlığın gerekleri ise, sanırım ben iyi bir taraftar değilim...