30
uzun zamandır bu konu hakkında bir şeyler yazmak istiyordum kısmet bugüneymiş.
eveet, konuşmaya birkaç soru ile başlayalım. kaç tane okulumuzda tenis kortu var? kaç tane okulumuzda tenis öğretiliyor? kaç tane belediyelerimizin ücretsiz oynanabilen tenis kortları var? kaç tane okulda tenis raketleri, topları, gerekli ekipmanları var? kaç aile çocuğunu tenise teşvik ediyor? tenisi sevdirmeye, tanıtmaya yönelik kaç tane çalışma var? kaç baba çocuğuyla tenis oynuyor? tenis federasyonu başkanımız kim? nasıl ve ne niteliklerle o koltuğa oturmuş/oturtulmuş? eski ptt müdürü tenis federasyon başkanımızın faaliyetleri neler olmuş? kaç kanal tenis yayını veriyor? kaç kişinin bırak itf veya junior turnuvalarını, challenger turnuvalarından haberi var? kaç kişinin hemen her hafta birçok ilimizde uluslararası profesyonel turnuvalar düzenlendiğinden haberi var? kaç kişi grand slam kazanan oyuncular hariç diğer oyuncuları tanıyor? kaç kişi tenis maçı izliyor? kaç kişi bırak oynamayı, tenis kurallarını biliyor?
bitti mi? hiç biter mi? daha yeni başladık. kaç sporcumuza burs veriyoruz? kaç sporcumuza maddi manevi destek veriyoruz? kaç sporcumuza çalışma tesisi sağlıyoruz? kaç sporcumuz "tamam arkadaş ben bu ülkede tenisçi olursam rahat hatta geçtim rahatı normal bir hayat sürebilirim." diyebiliyor? kaç kişinin gözü(!) bu zor spora başlamaya, devam ettirmeye, antrenman yapmaya gözü yiyor? kaç kişi bu ülkede geleceği garantiye bile almayan bu spora hayatını adamaya cesaret edebiliyor?
ben marsel'i çok sevmem. hatta pek sevmem. çok maç seçer, challengerlarda konsantre olmaya bile çalışmadığı zamanlar olur, tenis oyuncu karakteri olarak çok eziktir. mücadeleden hemen kaçar, hemen siner. bazı dönemlerde çok formsuzdur bazı dönemlerde çok formdadır. çoğunlukla kapasitesini aşan işlere kalkışır, sabretmeyi hiç bilmez, ne zaman hücum yapacağını ne zaman ralliyi rölantiye alcağını bilmez. maçtan kopup gidebilir. sonuç olarak birçok eksiği de vardır.
fakat geçen sene marsel koç değişikliğinden de sonra(önceki koçu rezaletten de beterdi) kendine de çeki düzen vermesiyle oyun stilini değiştirdi ve bam güm vurmak yerine belli anlarda saldırmayı seçti. oyununa sliceları ekledi. daha disiplinli daha çalışkan bir oyuncu oldu ve meyvesini daha ilk günlerden aldı. yükselmeye de devam ediyor. son olarak kariyer boyu top 10-20 oyuncusu olan feliciano lopez'i en sevdiği turnuvalardan birinde, ispanya'da yani lopez'in evinde set ve maç puanları kaçırarak kıl payı 3. sette tie breaklerle falan kaybetti. atp oyuncusu olmaya doğru ilerliyor ki bu inanılmaz bir başarı.
tenis eskisi gibi değil. ilk 10'un seviyesi çok düştü bence ama özellikle ilk 50 ile 50-400 arası fark inanılmaz azaldı. sürekli yer savaşı var hatta. önceki dönemlere göre en iyi oyuncuların kalitesi düştü ama genel kalite inanılmaz arttı. size minimum 250-300 tane çok çok iyi oyuncu sayarım. atp düzeyince, hemen her oyuncuyu yenebilecek, çok üst turlara çıkabilecek... laf olsun diye söylemiyorum ciddi ciddi özelliklerini sayarak sayarım. abartı bir rakam değil. şu anda çok daha büyük bir rekabet var genelde. üç seviye var. atp/challenger/itf. itf oyuncularından bile ilk 10'u zorlayabilecek oyuncular var. yani çok daha zorlaştı, gittikçe daha da zorlaşıyor.
sırf marsel özelinde bile birkaç yıl öncesinde challengerlarda çok daha alt seviye rakiplerle karşılaşıyordu. kasmasa bile 2. 3. tura rahatlıkla çıkabiliyordu. şimdi challenger oyuncuları o kadar iyi ki gelip grand slam'de nadal'ı 3-0 tokatlayıp hatta nadal'dan daha az basit hata yapıp geçebiliyorlar.
teniste ilk 100'e girmek çok büyük bir olaydır. artık daha da büyük bir olay. öyle ki; resmi uluslararası tenis sitesinde ve en bilindik atp world tour'da herhangi bir genç oyuncu ilk 100'e girdiğinde büyük bir olay olur. ana sayfaya taşınır. resmi facebook sayfalarında paylaşılıp binlerce de beğeni alır. taraflı tarafsız herkes tebrik eder. güzel bir ortam vardır.
biz oyuncularımıza ne veriyoruz ki ne bekliyoruz arkadaş? ne faydamız var onlara? onu geçtim zararımız var. bir de üzerine taşak geçiyoruz. bak başka bir şeyle bağdaştırıyorum al: babasınız. çocuğunuzla ilgilenmiyorsunuz, ne ödevlerinde falan yardım ediyorsunuz ne ilgi sevgi gösteriyorsunuz ne de okuluyla ilgileniyorsunuz. derslerini takip etmiyorsunuz. sınavlarından hiç haberiniz yok. dershane özel ders falan hak getire. lafını açmamışsınız. evde çalışma ortamı bile sağlamamışsınız. kendine ait odasını geçtim kendine ait alanı yok. bir de üzerine tvyi son ses açıyorsunuz o çalışırken. okuduğu bölümü bilmiyorsunuz. kaçıncı sınıf olduğunu bilmiyorsunuz. üzerine bir de çocuğunuz önemli başarılar yakalıyor hatta dünya çapında sayılabilecek başarılar... siz de üzerine çocuğunuzla taşak geçiyorsunuz. çok açık ve net; sizin gibi baba olmaz olsun.
göbeği kaşıya kaşıya uzaktan dalga geçmek kolay. ha bunların hepsi de yeri gelince bu ülkede sporcu yetişmiyor alt yapıya gerekli önem verilmiyor vs vs diye iki saat kafa sikmesini herkesten iyi bilirler.
ulan bu ülkede kodumun şikecisi, mafyası gittiği her yerde bin bir ikram, yalakalık, saygıyla falan karşılanıyor. imkan/başarı konusunda sınırları aşmış ülkenin bu temiz evladıyla taşak geçiliyor lan. sinirden kendimi sikicem amk. ulan bir de taşak geçilecek durumu olsa eyvallah diyeceğim. gidin tuna altuna'yla falan dalga geçin geçeceksiniz. ulan bakıyorum ülkenin şamaroğlanı, günah keçisi bu adam lan. her yerde marsel'le dalga geçiliyor şaka gibi. televizyonda yorumcular bile mal mal dalga geçiyor lan. hakkıyla ve adeta tek başına çileler çekerek ciddi başarılar kazanmış/kazanan, gerçekten iyi yolda olan, iyi niyetli, sessiz sakin, maç satmayan, şike yapmayan, ne rakibe ne başkasına ne hakeme bir pisliği hatta saygısızlığı olmayan, para için şerefini karakterini satmayan tertemiz bir sporcu lan adam. kaç tane var ülkemizde kaç tane amk ya? zaten nadir görülen bir tür. bir de bitirmek için elimizden gelenin fazlasını yapıyoruz... yazıklar olsun.
futbolcu sayısı tenisçi sayısından çok daha fazla ama ilk 100 futbolcu ile ilk 100 tenisçinin kendi sporları içerisindeki başarı ve iyilik kalite oranları aynı. bu adam 77.liğe kadar yükseldi. şu anda da 80. birden fazla kez grand slamlerde üst turlara yükseldi. birçok kez grand slam ana tablolara kalmaya hak kazandı. birçok challenger şampiyonlukları, finalleri, büyük galibiyetleri var. yaşı 27, yeni akıllandı ciddi bir sıçrama yaptı.
her ilk turda elendiğinde taşak konusu olup sağda solda dalga geçiliyor bu başlığa koşuluyor da kaç defa başarılı olduğunda yazılıyor? iyi iş yaptığında kaç defa tebrik ediliyor? daha da yazacaktım da yeterince tiksindim. daha söyleyecek çok şey vardı. değmeyeceği belli. bu yazdığımı da kimse siklemeyecektir muhtemelen. yine de en azından içimi dökerim dedim.
çok kolay ve çok komik değil mi? öyle olsun...
eveet, konuşmaya birkaç soru ile başlayalım. kaç tane okulumuzda tenis kortu var? kaç tane okulumuzda tenis öğretiliyor? kaç tane belediyelerimizin ücretsiz oynanabilen tenis kortları var? kaç tane okulda tenis raketleri, topları, gerekli ekipmanları var? kaç aile çocuğunu tenise teşvik ediyor? tenisi sevdirmeye, tanıtmaya yönelik kaç tane çalışma var? kaç baba çocuğuyla tenis oynuyor? tenis federasyonu başkanımız kim? nasıl ve ne niteliklerle o koltuğa oturmuş/oturtulmuş? eski ptt müdürü tenis federasyon başkanımızın faaliyetleri neler olmuş? kaç kanal tenis yayını veriyor? kaç kişinin bırak itf veya junior turnuvalarını, challenger turnuvalarından haberi var? kaç kişinin hemen her hafta birçok ilimizde uluslararası profesyonel turnuvalar düzenlendiğinden haberi var? kaç kişi grand slam kazanan oyuncular hariç diğer oyuncuları tanıyor? kaç kişi tenis maçı izliyor? kaç kişi bırak oynamayı, tenis kurallarını biliyor?
bitti mi? hiç biter mi? daha yeni başladık. kaç sporcumuza burs veriyoruz? kaç sporcumuza maddi manevi destek veriyoruz? kaç sporcumuza çalışma tesisi sağlıyoruz? kaç sporcumuz "tamam arkadaş ben bu ülkede tenisçi olursam rahat hatta geçtim rahatı normal bir hayat sürebilirim." diyebiliyor? kaç kişinin gözü(!) bu zor spora başlamaya, devam ettirmeye, antrenman yapmaya gözü yiyor? kaç kişi bu ülkede geleceği garantiye bile almayan bu spora hayatını adamaya cesaret edebiliyor?
ben marsel'i çok sevmem. hatta pek sevmem. çok maç seçer, challengerlarda konsantre olmaya bile çalışmadığı zamanlar olur, tenis oyuncu karakteri olarak çok eziktir. mücadeleden hemen kaçar, hemen siner. bazı dönemlerde çok formsuzdur bazı dönemlerde çok formdadır. çoğunlukla kapasitesini aşan işlere kalkışır, sabretmeyi hiç bilmez, ne zaman hücum yapacağını ne zaman ralliyi rölantiye alcağını bilmez. maçtan kopup gidebilir. sonuç olarak birçok eksiği de vardır.
fakat geçen sene marsel koç değişikliğinden de sonra(önceki koçu rezaletten de beterdi) kendine de çeki düzen vermesiyle oyun stilini değiştirdi ve bam güm vurmak yerine belli anlarda saldırmayı seçti. oyununa sliceları ekledi. daha disiplinli daha çalışkan bir oyuncu oldu ve meyvesini daha ilk günlerden aldı. yükselmeye de devam ediyor. son olarak kariyer boyu top 10-20 oyuncusu olan feliciano lopez'i en sevdiği turnuvalardan birinde, ispanya'da yani lopez'in evinde set ve maç puanları kaçırarak kıl payı 3. sette tie breaklerle falan kaybetti. atp oyuncusu olmaya doğru ilerliyor ki bu inanılmaz bir başarı.
tenis eskisi gibi değil. ilk 10'un seviyesi çok düştü bence ama özellikle ilk 50 ile 50-400 arası fark inanılmaz azaldı. sürekli yer savaşı var hatta. önceki dönemlere göre en iyi oyuncuların kalitesi düştü ama genel kalite inanılmaz arttı. size minimum 250-300 tane çok çok iyi oyuncu sayarım. atp düzeyince, hemen her oyuncuyu yenebilecek, çok üst turlara çıkabilecek... laf olsun diye söylemiyorum ciddi ciddi özelliklerini sayarak sayarım. abartı bir rakam değil. şu anda çok daha büyük bir rekabet var genelde. üç seviye var. atp/challenger/itf. itf oyuncularından bile ilk 10'u zorlayabilecek oyuncular var. yani çok daha zorlaştı, gittikçe daha da zorlaşıyor.
sırf marsel özelinde bile birkaç yıl öncesinde challengerlarda çok daha alt seviye rakiplerle karşılaşıyordu. kasmasa bile 2. 3. tura rahatlıkla çıkabiliyordu. şimdi challenger oyuncuları o kadar iyi ki gelip grand slam'de nadal'ı 3-0 tokatlayıp hatta nadal'dan daha az basit hata yapıp geçebiliyorlar.
teniste ilk 100'e girmek çok büyük bir olaydır. artık daha da büyük bir olay. öyle ki; resmi uluslararası tenis sitesinde ve en bilindik atp world tour'da herhangi bir genç oyuncu ilk 100'e girdiğinde büyük bir olay olur. ana sayfaya taşınır. resmi facebook sayfalarında paylaşılıp binlerce de beğeni alır. taraflı tarafsız herkes tebrik eder. güzel bir ortam vardır.
biz oyuncularımıza ne veriyoruz ki ne bekliyoruz arkadaş? ne faydamız var onlara? onu geçtim zararımız var. bir de üzerine taşak geçiyoruz. bak başka bir şeyle bağdaştırıyorum al: babasınız. çocuğunuzla ilgilenmiyorsunuz, ne ödevlerinde falan yardım ediyorsunuz ne ilgi sevgi gösteriyorsunuz ne de okuluyla ilgileniyorsunuz. derslerini takip etmiyorsunuz. sınavlarından hiç haberiniz yok. dershane özel ders falan hak getire. lafını açmamışsınız. evde çalışma ortamı bile sağlamamışsınız. kendine ait odasını geçtim kendine ait alanı yok. bir de üzerine tvyi son ses açıyorsunuz o çalışırken. okuduğu bölümü bilmiyorsunuz. kaçıncı sınıf olduğunu bilmiyorsunuz. üzerine bir de çocuğunuz önemli başarılar yakalıyor hatta dünya çapında sayılabilecek başarılar... siz de üzerine çocuğunuzla taşak geçiyorsunuz. çok açık ve net; sizin gibi baba olmaz olsun.
göbeği kaşıya kaşıya uzaktan dalga geçmek kolay. ha bunların hepsi de yeri gelince bu ülkede sporcu yetişmiyor alt yapıya gerekli önem verilmiyor vs vs diye iki saat kafa sikmesini herkesten iyi bilirler.
ulan bu ülkede kodumun şikecisi, mafyası gittiği her yerde bin bir ikram, yalakalık, saygıyla falan karşılanıyor. imkan/başarı konusunda sınırları aşmış ülkenin bu temiz evladıyla taşak geçiliyor lan. sinirden kendimi sikicem amk. ulan bir de taşak geçilecek durumu olsa eyvallah diyeceğim. gidin tuna altuna'yla falan dalga geçin geçeceksiniz. ulan bakıyorum ülkenin şamaroğlanı, günah keçisi bu adam lan. her yerde marsel'le dalga geçiliyor şaka gibi. televizyonda yorumcular bile mal mal dalga geçiyor lan. hakkıyla ve adeta tek başına çileler çekerek ciddi başarılar kazanmış/kazanan, gerçekten iyi yolda olan, iyi niyetli, sessiz sakin, maç satmayan, şike yapmayan, ne rakibe ne başkasına ne hakeme bir pisliği hatta saygısızlığı olmayan, para için şerefini karakterini satmayan tertemiz bir sporcu lan adam. kaç tane var ülkemizde kaç tane amk ya? zaten nadir görülen bir tür. bir de bitirmek için elimizden gelenin fazlasını yapıyoruz... yazıklar olsun.
futbolcu sayısı tenisçi sayısından çok daha fazla ama ilk 100 futbolcu ile ilk 100 tenisçinin kendi sporları içerisindeki başarı ve iyilik kalite oranları aynı. bu adam 77.liğe kadar yükseldi. şu anda da 80. birden fazla kez grand slamlerde üst turlara yükseldi. birçok kez grand slam ana tablolara kalmaya hak kazandı. birçok challenger şampiyonlukları, finalleri, büyük galibiyetleri var. yaşı 27, yeni akıllandı ciddi bir sıçrama yaptı.
her ilk turda elendiğinde taşak konusu olup sağda solda dalga geçiliyor bu başlığa koşuluyor da kaç defa başarılı olduğunda yazılıyor? iyi iş yaptığında kaç defa tebrik ediliyor? daha da yazacaktım da yeterince tiksindim. daha söyleyecek çok şey vardı. değmeyeceği belli. bu yazdığımı da kimse siklemeyecektir muhtemelen. yine de en azından içimi dökerim dedim.
çok kolay ve çok komik değil mi? öyle olsun...