157
kötü zamanlar geçiriyoduk. sene 2005, yani 14 yaşındaydım. bi akşam bizim sokakta üçerlikten oynanan nefes kesen bi müsabaka sonrası, mahallenin troll abilerinden biri gelip, bombayı ortaya bırakıvermişti; "oğlum özhan başkan galatasaray'a 100.yıl hediyesi olarak şevçenko'yu almış!" abi nasıl olur? olur mu? olmaz mı demeye kalmadan benim içimi bi heyecan kapladı tabi. o zamanlar evde internet yok, televizyonda kaç tane kanal varsa hepsine zaplıyorum ama şevçenko'dan eser yok. "yahu" diyorum "gelir mi lan hakkaten acaba?" kendi kendime. yatakta bi o yana dönüyorum, bi bu yana. ertesi sabah ilk işim bakkala koşucaktım, gazete almaya. kaç tane gazete varsa artık; fanatik, fotomaç, fotospor, pas ıvır zıvır. sabah oldu abi, ben bi telaşla kalktım. "anne ben ekmek almaya gidiyorum, hangi gazeteyi istersin?" kadın şaşırdı tabi. alt metninde beni takdir eden bi cümleyle istediği gazeteyi söyledi, fırladım. bizim şükrü abi gazete satmıyodu, aşağıdaki kıl bakkala gittim. koşa koşa yemin ediyorum. sanki şevşenko'ya koşuyorum. geçtim gastelerin karşısına, baktım hepsine tek tek. fotomaç, fanatik falan fıstık. şevçenko'nun ş'si geçmiyodu. normal günlük gazetelerin spor sayfalarına baktım, onlarda da tık yok. o an anladım trolle geldiğimi. tabi o zaman trollemek gibi bi tabir yok, tufaya düştük işte. üzüldüm. bayağı canım sıkılmıştı. kandırılmak kötü tabi. hele galatasaray konusunda. kendimi aptal gibi hissettim. elimde ekmek, kolumun altında gazete, kafamda sorular; "belki haberi bugünün gazetesine yetiştirememişlerdir, yarın bi daha bakmak lazım. o zamana kadar kesinleşir." yazarken hatırladım bazı detayları. galatasaray benim çok zor zamanlarımda bugünden yarına uyanmama vesile olmuştur. aynı o sabah uyandırdığı gibi. seviyorum sözlük.