5
maddi açıdan ortalığın dağıtılması işten değildir. bu da avrupa'da her daim zirveye oynayan takımlardan biri olmaya götürür.
taraftar potansiyeli yüksektir. amerika, uzakdoğu biraz daha karışık ama avrupa'daki türkleri geçtim, afrika'daki, kafkaslar'daki, türki cumhuriyetler ve güney ve uzak asya'daki ezilmiş halklar galatasaray'da kendilerini buluyorlar. taraftar demek pazar demek. pazar demek para demek. para demek uefa'nın, fifa'nın gözlerinin ışıldaması demek. bu kurumlar bu taraftar potansiyelini ünvanını ve popülerliğini geliştirmek için kullanır. bize de maddi destek yanında medya ve pr gücü katar.
şu çark bir kere çevrilse oluk oluk para akacak, güce güç katılacak ama nerde bizde o yönetim anlayışı?! bu iş manen fedakarlık yapılarak, gönül bağından bahsedilerek kotarılamaz. bildiğin kar etmek isteyen bunu da müşterisine en iyi hizmeti vermekten geçtiğini bilen batılı kurumsal organizasyon anlayış sağlar.
evet kurumsallık yine önünüze çıktı beyler. alışmadık götte don durmuyor. ama o götü bi alıştırırsak, ısıtmalı klozette sıçabiliriz, öyle diyim. hem taraftar, hem yöneticiler hem de türk futbolcular bunu artık idrak etmeli ve bunu hazmetmeli.
zaten taraftar olarak biz bundan daha kötüsünü yaşayamayız. bu işten birebir para kazanan devleti, medyası, tff'si, kulüpleri taraftarlara köpek muamelesi yapmaktadır. madem batı'ya açılan pencere olarak nitelendiriliyoruz bu düzeni biz değiştirmeliyiz. zaten bu düzeni ilk değiştiren kulüp (biz ya da fener, bjk belki, diğerlerinin dünya çapında popülarite yaratması zor) türkiye'de rakip tanımayacak, avrupa'da zirve takımlarından biri olacak.
kendi özelimizde değerlendirirsek taraftarı müşteri olarak gören, sadece kulübe para akıtma konusunda bir kaynak olarak bakan yönetim mentalitesine sıkı sıkıya sarılmış bir camiamız var. camia aklını başına alsa sırf galatasaray adası'nda değil, havai adaları'nda bile indirimli çay içebilir. liseciler bir düşünsün.
taraftar potansiyeli yüksektir. amerika, uzakdoğu biraz daha karışık ama avrupa'daki türkleri geçtim, afrika'daki, kafkaslar'daki, türki cumhuriyetler ve güney ve uzak asya'daki ezilmiş halklar galatasaray'da kendilerini buluyorlar. taraftar demek pazar demek. pazar demek para demek. para demek uefa'nın, fifa'nın gözlerinin ışıldaması demek. bu kurumlar bu taraftar potansiyelini ünvanını ve popülerliğini geliştirmek için kullanır. bize de maddi destek yanında medya ve pr gücü katar.
şu çark bir kere çevrilse oluk oluk para akacak, güce güç katılacak ama nerde bizde o yönetim anlayışı?! bu iş manen fedakarlık yapılarak, gönül bağından bahsedilerek kotarılamaz. bildiğin kar etmek isteyen bunu da müşterisine en iyi hizmeti vermekten geçtiğini bilen batılı kurumsal organizasyon anlayış sağlar.
evet kurumsallık yine önünüze çıktı beyler. alışmadık götte don durmuyor. ama o götü bi alıştırırsak, ısıtmalı klozette sıçabiliriz, öyle diyim. hem taraftar, hem yöneticiler hem de türk futbolcular bunu artık idrak etmeli ve bunu hazmetmeli.
zaten taraftar olarak biz bundan daha kötüsünü yaşayamayız. bu işten birebir para kazanan devleti, medyası, tff'si, kulüpleri taraftarlara köpek muamelesi yapmaktadır. madem batı'ya açılan pencere olarak nitelendiriliyoruz bu düzeni biz değiştirmeliyiz. zaten bu düzeni ilk değiştiren kulüp (biz ya da fener, bjk belki, diğerlerinin dünya çapında popülarite yaratması zor) türkiye'de rakip tanımayacak, avrupa'da zirve takımlarından biri olacak.
kendi özelimizde değerlendirirsek taraftarı müşteri olarak gören, sadece kulübe para akıtma konusunda bir kaynak olarak bakan yönetim mentalitesine sıkı sıkıya sarılmış bir camiamız var. camia aklını başına alsa sırf galatasaray adası'nda değil, havai adaları'nda bile indirimli çay içebilir. liseciler bir düşünsün.