8547
kendisine bu kadar iyi bakan, istatistikleri bir türk forvetin ulaşabileceği en üst noktalara ulaşmış, formamız altında şampiyonlar ligi gol krallığına oynamış, attığı gollerle beni onlarca kez sevinçten çılgına çevirmiş, şampiyonluklar yaşatmış, eli yüzü düzgün, sakatlık-kart nedeniyle çok fazla maç kaçırmayan, karizmatik bir galatasaray futbolcusunu neden bir türlü gönülden sahiplenemediğimi düşündüm çok zaman.
kaçırdığı goller, top tutamaması, duvar olamaması, saçma sapan anlarda yaptığı saçma sapan fauller, ofsayta kalmaları falan olamazdı sebep, çünkü zamanında hakan şükür de vahşet goller kaçırdı, hasan şaş da saçma top kayıpları yaptı ne bileyim çok sevdiklerimizin de saha içinde saç baş yoldurduğu oldu ama onlara karşı böyle bir sahiplenememe duygusu olmamıştı bende.
bu şampiyonluktan sonra da kendisiyle ilgili bendeki bu sahiplenememe (bakın sevmeme ya da beğenmeme demiyorum) duygusu değişmeyince nedenini kendimce buldum galiba.
bence bendeki bu sorunun kaynağı, burak'ın yaptığı hiçbir şeyi galatasaray için yapmadığını hissediyor olmam.tabi ki her futbolcu profesyonel ve para için futbol oynuyor, ancak burak yılmaz'ın bütün sevinçlerinin bütün üzüntülerinin, bütün kaygılarının kendisi adına olduğunu hissediyorum. yani gol kaçırdığında kendi gol sayısı artmadığı için üzülüyor, gol attığında kendi gol sayısı arttığı için seviniyor gibi hissediyorum. hatta galatasarayın dördüncü yıldızı takmasına gram sevinmediğini düşünüyorum. onun sevinci kendisini bünyesinde barındıran takımın dördüncü yıldızı takmasıyla ilgili. kendi adının tarihe geçmesinin sevincini yaşıyor. fenerbahçe forması altında bu başarıyı yakalasaydı da şuanki duygularının aynısını yaşayacaktı bence.işte bu yüzden benim için hiçbir zaman galatasaraylı burak yılmaz diye bir kavram olmayacak. ha bu neyi değiştirir derseniz, hiçbir şeyi değiştirmez.o gol attıkça ben yine galatasaray'ım adına sevinirim, çıldırırım. bu sadece benim kendi içimde yaptığım bir analizden çıkan sonuçtur. bu sonuca ulaşırken tabiki bazı argümanlardan faydalandım.gerek saha içinde gerek saha dışında yaptıklarıyla bu tezi kuvvetlendirdi burak yılmaz. arzu edenler olursa kendileriyle paylaşabilirim bu argümanlarımı da.
sonuç olarak bu düşüncelerim ne galatasaray'a ne burak yılmaz'a zarar verecek ya da olumsuz etki edecek hiçbir unsur içermez.
kendisi ve takımımızın birlikteliğiyle ilgili fikirlerimden de bahsetmek gerekirse;
zamanında lazio kendisine talip olduğunda yabancı sınırlamasından dolayı bu transferi, ücreti ne olursa olsun sakıncalı bulmuştum. keza, o dönem kendisi çapında bir türk forvet bulmak imkansızdı. ancak şuanda o meblalar söz konusu olduğu taktirde, forvete yapılacak yeni bir transfer sonrasında kendisinin gireceği kapris de göz önüne alınarak direkt satılmasının hem kendisi hem de takımımız için son derece faydalı olacağı görüşündeyim.
kaçırdığı goller, top tutamaması, duvar olamaması, saçma sapan anlarda yaptığı saçma sapan fauller, ofsayta kalmaları falan olamazdı sebep, çünkü zamanında hakan şükür de vahşet goller kaçırdı, hasan şaş da saçma top kayıpları yaptı ne bileyim çok sevdiklerimizin de saha içinde saç baş yoldurduğu oldu ama onlara karşı böyle bir sahiplenememe duygusu olmamıştı bende.
bu şampiyonluktan sonra da kendisiyle ilgili bendeki bu sahiplenememe (bakın sevmeme ya da beğenmeme demiyorum) duygusu değişmeyince nedenini kendimce buldum galiba.
bence bendeki bu sorunun kaynağı, burak'ın yaptığı hiçbir şeyi galatasaray için yapmadığını hissediyor olmam.tabi ki her futbolcu profesyonel ve para için futbol oynuyor, ancak burak yılmaz'ın bütün sevinçlerinin bütün üzüntülerinin, bütün kaygılarının kendisi adına olduğunu hissediyorum. yani gol kaçırdığında kendi gol sayısı artmadığı için üzülüyor, gol attığında kendi gol sayısı arttığı için seviniyor gibi hissediyorum. hatta galatasarayın dördüncü yıldızı takmasına gram sevinmediğini düşünüyorum. onun sevinci kendisini bünyesinde barındıran takımın dördüncü yıldızı takmasıyla ilgili. kendi adının tarihe geçmesinin sevincini yaşıyor. fenerbahçe forması altında bu başarıyı yakalasaydı da şuanki duygularının aynısını yaşayacaktı bence.işte bu yüzden benim için hiçbir zaman galatasaraylı burak yılmaz diye bir kavram olmayacak. ha bu neyi değiştirir derseniz, hiçbir şeyi değiştirmez.o gol attıkça ben yine galatasaray'ım adına sevinirim, çıldırırım. bu sadece benim kendi içimde yaptığım bir analizden çıkan sonuçtur. bu sonuca ulaşırken tabiki bazı argümanlardan faydalandım.gerek saha içinde gerek saha dışında yaptıklarıyla bu tezi kuvvetlendirdi burak yılmaz. arzu edenler olursa kendileriyle paylaşabilirim bu argümanlarımı da.
sonuç olarak bu düşüncelerim ne galatasaray'a ne burak yılmaz'a zarar verecek ya da olumsuz etki edecek hiçbir unsur içermez.
kendisi ve takımımızın birlikteliğiyle ilgili fikirlerimden de bahsetmek gerekirse;
zamanında lazio kendisine talip olduğunda yabancı sınırlamasından dolayı bu transferi, ücreti ne olursa olsun sakıncalı bulmuştum. keza, o dönem kendisi çapında bir türk forvet bulmak imkansızdı. ancak şuanda o meblalar söz konusu olduğu taktirde, forvete yapılacak yeni bir transfer sonrasında kendisinin gireceği kapris de göz önüne alınarak direkt satılmasının hem kendisi hem de takımımız için son derece faydalı olacağı görüşündeyim.