2719
tek bir konuyu cımbızla çekip onun üzerinden biri iki kelam edeceğim kendisi hakkında. sahadan çıkan emre kendisinin elini sıkmadı diye emre' yi kadro dışı bırakması sonrasında, aynı hareketi yapan burak' a tepkisinin ne olacağını merak ediyor herkes ve benim basında gördüğüm kadarıyla burak' a da emre' ye uyguladığı yaptırımı uygulaması gerektiği söyleniyor. ben buna kesinlikle katılmıyorum. her oyuncuya aynı tarife uygulanması fikri teoride çok güzel hatta bazılarının olmasını istediği çok sosyalist bir tavır belki de. ama teoride dinamikler yoktur, her şeyi siz kurarsınız; pratikte ise sizin dışınızda gelişen sayısız olay vardır ve adam yönetimi denen olgu bu olaylar karşısındaki tavrınızdır bir bakıma.
emre elini sıkmadı bir hafta kadro dışı, sneijder elini sıkmadı bir hafta kadro dışı... bu mudur adam yönetimi, bu mudur disiplin, bu mudur organizasyon başarısı? yoksa her durumu kendi içerisinde ayrı ayrı değerlendirip hem birey hem de takım için en uygun olanı ya da duruma göre en az zarar verecek olanı bulup uygulamak mıdır? bence ikincisidir, ilki kolaydır zaten, onu herkes yapar, ikinciyi ise gerçek liderler, adam yönetimi konusunda uzman olan kişiler yapar.
mourinho örneğinden gidelim. bu adam balotelli ile ilgili her cümle kurduğunda genelde oyuncusunu aşağılardı. kişilik anlamında demiyorum elbette, oyun karakteri anlamında. ama aynı mourinho ısrarla da oynatırdı balotelli' yi. çok mu verim aldı? hayır ama başarıdan başarıya koşmasında da bir engel yaratmadı balotelli, takım için sorun da olmadı.
lafı uzatmadan ben de hamza hamzaoğlu ile ilgili ciddi şüpheleri olanlar safında olduğumu belirteyim. benim gördüğüm kadarıyla hamza hamzaoğlu her futbolcusuyla çok sıcak ilişkiler kurmaya çalışıyor ve onlara koşulsuz güvenmeyi seçiyor. bu sayede başarının geleceğine, o oyuncudan bu sayede performans alacağına inanıyor.(adam yönetimi konusunda diyorum bunu yoksa teknik-taktik konusuna girmiyorum, hamza hocanın tek olayı budur da demiyorum yanlış anlaşılmasın) evet elbette -bana göre anlamsız bir kavram olsa da- sevgi bir motivasyon aracı olabilir ama 24 karakterin olduğu en az 10 tane büyük egonun olduğu bir ortamda sevgi her sorunu çözmeye kesinlikle yetmeyecektir. lan değişik, başka hocaların adam yönetimi konusunda uzman olduğunu nereden biliyorsun diyebilir biriniz ve haklı da olur, bilmiyorum çünkü. ama zaten ben bu yorumları başka hocaların becerilerinden yola çıkarak değil, hamza hocanın her maç gözümü soktuğu sevgi gösterilerinden yola çıkarak yazıyorum.
biz iki oyuncu krizi yaşadık. biri emre çolak, biri burak yılmaz. ne zaman yaşadık? ipler elimizdeyken, her şey çok iyiyken, şampiyonluğa giderken. kim varke yaşadık? oyuncularını çok seven ve özellikle de türk oyuncuların çok sevdiği hamza hocamız varken. kriz olarak adlandırarak abarttığım bu iki olaya neden olan şey neydi peki? hamza hocanın iyi niyeti. işte anlatmak istediğim bu. her sahadan çıkana sarılmak zorunda değil hamza hoca, bıraksa oyuncu kendisine gelse bu iki tatsız olay yaşanmayacaktı ama hamza hoca sevgisine ve iyi niyetine dayanarak oyuncudan da aynı tepkinin geleceğini sandı ve yanıldı. böyle büyük takımlarda sevgi ve iyi niyet ne yazık ki her şeyi çözemez, çözemeyecek. benim gelecek sene ile ilgili en büyük kaygım bu. çünkü hamza hocanın -teknik taktik bir kenara, oraya girmiyorum- adam yönetimi konusunda dayandığı temel, sevgi ve iyi niyet. ve ne yazık ki bu yetmez.
emre elini sıkmadı bir hafta kadro dışı, sneijder elini sıkmadı bir hafta kadro dışı... bu mudur adam yönetimi, bu mudur disiplin, bu mudur organizasyon başarısı? yoksa her durumu kendi içerisinde ayrı ayrı değerlendirip hem birey hem de takım için en uygun olanı ya da duruma göre en az zarar verecek olanı bulup uygulamak mıdır? bence ikincisidir, ilki kolaydır zaten, onu herkes yapar, ikinciyi ise gerçek liderler, adam yönetimi konusunda uzman olan kişiler yapar.
mourinho örneğinden gidelim. bu adam balotelli ile ilgili her cümle kurduğunda genelde oyuncusunu aşağılardı. kişilik anlamında demiyorum elbette, oyun karakteri anlamında. ama aynı mourinho ısrarla da oynatırdı balotelli' yi. çok mu verim aldı? hayır ama başarıdan başarıya koşmasında da bir engel yaratmadı balotelli, takım için sorun da olmadı.
lafı uzatmadan ben de hamza hamzaoğlu ile ilgili ciddi şüpheleri olanlar safında olduğumu belirteyim. benim gördüğüm kadarıyla hamza hamzaoğlu her futbolcusuyla çok sıcak ilişkiler kurmaya çalışıyor ve onlara koşulsuz güvenmeyi seçiyor. bu sayede başarının geleceğine, o oyuncudan bu sayede performans alacağına inanıyor.(adam yönetimi konusunda diyorum bunu yoksa teknik-taktik konusuna girmiyorum, hamza hocanın tek olayı budur da demiyorum yanlış anlaşılmasın) evet elbette -bana göre anlamsız bir kavram olsa da- sevgi bir motivasyon aracı olabilir ama 24 karakterin olduğu en az 10 tane büyük egonun olduğu bir ortamda sevgi her sorunu çözmeye kesinlikle yetmeyecektir. lan değişik, başka hocaların adam yönetimi konusunda uzman olduğunu nereden biliyorsun diyebilir biriniz ve haklı da olur, bilmiyorum çünkü. ama zaten ben bu yorumları başka hocaların becerilerinden yola çıkarak değil, hamza hocanın her maç gözümü soktuğu sevgi gösterilerinden yola çıkarak yazıyorum.
biz iki oyuncu krizi yaşadık. biri emre çolak, biri burak yılmaz. ne zaman yaşadık? ipler elimizdeyken, her şey çok iyiyken, şampiyonluğa giderken. kim varke yaşadık? oyuncularını çok seven ve özellikle de türk oyuncuların çok sevdiği hamza hocamız varken. kriz olarak adlandırarak abarttığım bu iki olaya neden olan şey neydi peki? hamza hocanın iyi niyeti. işte anlatmak istediğim bu. her sahadan çıkana sarılmak zorunda değil hamza hoca, bıraksa oyuncu kendisine gelse bu iki tatsız olay yaşanmayacaktı ama hamza hoca sevgisine ve iyi niyetine dayanarak oyuncudan da aynı tepkinin geleceğini sandı ve yanıldı. böyle büyük takımlarda sevgi ve iyi niyet ne yazık ki her şeyi çözemez, çözemeyecek. benim gelecek sene ile ilgili en büyük kaygım bu. çünkü hamza hocanın -teknik taktik bir kenara, oraya girmiyorum- adam yönetimi konusunda dayandığı temel, sevgi ve iyi niyet. ve ne yazık ki bu yetmez.