resim
Ünal Aysal
Görev:Başkan
Takım:-
Yaş:83
Uyruk:Türkiye
  • 6618
    hakkında dönen tartışmalardan gına gelmiştir. bunda da en büyük suç kendisinin ancak burada insanlar birbirinin kafasına vura vura hayır o doğru değil bu doğru diye fikirlerini empoze etmeye çalışıyor, aşırı rahatsız edici bir durum. olaya bakış açını nedenleriyle birlikte yaz git işte ne diye saldırıyorsun ne gerek var?

    kendisi döneminde yaşanan sportif başarılar fatih terim sayesinde mi onun sayesinde mi geldi tartışmaları ezele kadar sürecek gibi görünüyor. aynı şeyler tekrarlanıp duruyor ama fikrimi ilk ve son kez dile getirmek istiyorum. fatih terim, bu takımın başına bir kez değil üç kez geldi. her birinde neler yaşandığını iyi biliyoruz. üç dönemin ikisi çok başarılı, biri ise net olarak başarısızdır. burada sorgulanması gereken, aynı fatih terim'in farklı yönetimler altındaki performansıdır. üç dönemi birbirinden ayrıştırabileceğiniz en net husus, kendisine sunulan imkanlardır. ilk döneminde eldeki muazzam yerli jenerasyonuna ek olarak, hagi gibi, popescu gibi, taffarel gibi mevkilerinde dünyanın önde gelen oyuncuları almasına imkan sağlanmıştır. terim de bu takımı maksimum performans alacak şekilde yöneterek büyük başarılar elde etmiştir hakkıyla.

    ikinci dönemde yine kendisine anahtar teslim edilmiş, oldukça sınırlı ekonomik imkanlara rağmen çok yüksek maliyetli olmadığı sürece istediği kadar oyuncu almasına izin verilmiştir. o da sağdan soldan bulduğu ne idüğü belirsiz onlarca oyuncuyla hiçbir şey elde edememiş, hem ligde hem avrupa'da hayal kırıklığı performanslar sergilemiş ve uzun vadede kulübün ekonomisinin daha da kötüye gitmesine sebep olmuştur. o imkanlarla tamamen hoca sorumlu tutulamaz belki ama bir lucescu'nun*, bir gerets'in yaptıklarını yapamamıştır kötü kadroyla ve sezonun ortasında galatasaray'ı bırakıp gitmiştir.

    2010'da adnan polat döneminde frank rijkaard gönderildikten sonra ilk kendisine gidilmiştir ancak o düşünmeden galatasaray zor durumda olmasına rağmen teklifi kibarca reddetmiştir. neden peki? adnan polat çapsızının kendisine başarıyı getirecek bir ortamı sunamayacağını bildiği, ikinci dönemindeki fail'i tekrarlamak istemediği için.

    gelelim asıl mevzuya. ünal aysal'ın nasıl vaatler ile başkanlığa geldiğini hepimiz hatırlıyoruzdur. fatih terim, bu şartlar altında kendisine teklif iletildiğinde anında kabul etti. neden? kendisine ikinci döneminin aksine, birinci dönemindeki gibi hem idari, hem ekonomik özgürlükler tanınacağını bildiği için. belki kişisel olarak aysal ile farklı görüşleri olduğunu bildiği halde, arkasında her anlamda güçlü bir yönetim olduğunda kendisi sadece florya'ya kapanarak başarılı bir takım kurabileceğine inandı. yine ortada sıfırdan kurulması gereken, bitik bir takım vardı. ve kendisine sunulan imkanlar dahilinde fernando muslera, felipe melo, johan elmander, ujfalusi, selçuk inan, burak yılmaz, hamit altıntop, didier drogba gibi oyuncular alındı. istemediği halde kendisine wesley sneijder alındı. işte böyle bir ortamda, güçlü bir yönetim ile güçlü bir takımın güçlü hocası konumundaydı terim.

    şimdi kusura bakmayın ama, 4. tercihe wesley sneijder'i yazabilme lüksüne sahip olduğun bir ortamı kendisine ünal aysal'ın değil de herhangi bir başkanın ve yönetimin sağlayacağını düşünen varsa bu işi bırakalım gidelim. terim her koşulda başarılı olacağına inansa, önemli olan ben değilim galatasaray diye düşünse, zor durumunda cimbom'a yardım ederim kafasında olsa ciddi ciddi küme düşme korkusu yaşadığımız adnan polat'ın başkanı olduğu takımın başına geçerdi.

    ünal aysal, fatih terim olmadan bu imkanlara rağmen her getireceği hocayla aynı başarıyı elde edebilir miydi? muhtemelen hayır. zaten örneklerini de gördük. ama bunu kabul ederken, fatih terim'in de her yönetimle her koşulda aynı başarıyı elde edebileceğini düşünmek trajikomik olur. kafa olarak, hayata bakış olarak birbirine bu kadar uymayan iki insan, bir yandan kendi güçlerini canlı tutarken bir yandan galatasaray'ı zirveye çıkardılar. bu birliktelik, bir şekilde daha uzun süreli devam edebilseydi belki çok farklı noktadaydık. ama olan oldu.

    2 sene boyunca galatasaray taraftarının başı dik yürümesini sağlayan, her branşta şampiyonluğa oynayan, sürekli avrupa kupalarında yer alan, şampiyonluklar, madalyalar, zaferler elde eden bir galatasaray'ın oluşmasıdır. bunu da her yönetimin sağlayamadığını, kendini bildi bileli bu takımı rakip eden taraftar en iyi bilir. ünal aysal'ın başarı odaklı, harcayarak büyüme stratejisi bize bu başarıları getirdi. ancak kulübün finansal stabilitesi, yine bu başarıların her koşulda devam etmesine bağlıydı. hem sportif anlamda, hem yönetim içinde yaşanan çatışmalar, anlaşmazlıklar bizi bu noktaya geriletti.
    ancak benim anlamadığım mevzulardan biri de, galatasaray'ın neden bunca başarıya rağmen ekonomik olarak geriye gittiğini sorgulayan taraftar grubu. yahu biz, ortada başarı ve dolayısıyla para yokken her şubede yıldız oyuncular almaya başlayarak başarıyı getirmedik mi? sonrasında kazanılan paralar da bize ek gelir olmadı, var olan büyüyen ölçekli kulübü döndürebilmek için kullanıldı. biz drogba'yı şampiyonlar ligi'nden gelen paralarla değil, onun bize şampiyonlar ligi'nde kazandıracağı paralarla aldık. heralde aysal yönetiminin stratejisini de en iyi anlatma biçimi budur.
App Store'dan indirin Google Play'den alın