1988
korkuyorum.
haberler gün geçtikçe biraz daha iğrençleşiyor. yıllardır yaşadığım minibüste tek yolcu olma tedirginliği giderek artıyor. haftada iki kez akşam saat 7de spora gidiyor, 8de çıkıyorum. soğuk havalarda yürüdüğüm o 7 dakikalık yolda hiç kimse olmuyor, ya da bazen başka bir aktivite için daha geç döndüğümde eve duraktan yürüdüğüm on dakika boyunca arada bir beslediğim yaklaşık on sokak köpeğine daha yakın olmaya çalışıyorum. sevgilime yazıyorum "indim ben, yürüyorum" diye. eve gittiğimi haber vermezsem, bana ulaşamazsa merak etsin istiyorum. bazen onu, bazen annemi arıyorum o koşar adım yürüdüğüm yol için.
izmir'de yaşıyorum, tekin olmayan ya da ıssız bir yerinde de değil. ama bu bile tedirginliğimi geçirmiyor.
24 yaşındayım, ve sokağa çıkmaktan korkuyorum. yanımda arabayı kullanan kişi birine kızdığında,"boşver" diyorum, kızdığı kişinin önümüzü kesip pompalı ile ikimizi de öldürmeyeceğinin garantisini kim verebilir?
otobüs beklerken korkuyorum. hızını alamayan bir öküzün durağa girmeyeceğini söyleyebilir misiniz? son 5 yılda bile kaç tane insan yaya kaldırımında ezildi ve öldü bu ülkede?
yayalara yeşil yandığında karşıya geçmeye korkuyorum, çünkü biliyorum gelen araba durmayacak ve evet, durmuyor, onun geçmesini bekliyorum, geçen ay biraz canım sıkkındı, iş çıkışı servisten indim, yayalara yeşil yanması için konulmuş o sarı şeye dokundum ve bana yeşil yandığından yola bakmadan yürüdüm. sonuç mu? belediye otobüsünün altında kalıyordum. ama şoför geçerken özür diledi eliyle. acaba ezilseydim de böyle sadece eliyle özür mü dileyecekti?
biliyorum ki biri kötü niyetle yaklaşsa bana, ne koşup kaçabilirim, ne kendimi savunabilirim. çığlık atsam duyan olmaz. kaçırılmış, tecavüze uğramış, öldürülmüş, parçalanmış veya yakılmış olarak bir çöplükte bulunur bedenim.
ve beni suçlarlar, etek mi varmış üstümde, tayt mı giymişim, ayağımda topuklu mu varmış, çok mu güzel kokuyormuşum adamı öyle mi baştan çıkarmışım yolda yürürken; bir kulp bulunur bana takılacak. çünkü benim de bu ülkede tecavüz edilen, işkence gören, öldürülen ve suçlanan o yüzlerce kadından hiçbir farkım yok.
özgecan'ın yerinde ben olabilirdim, ablam, en yakın arkadaşım, annem olabilirdi. bir sonraki haberin bizden birinden söz etmeyeceğini kim söyleyebilir?
ama kimin umrunda ki? haftaya özgecan'ı da unutmuş olacağız biz. tıpkı adını çoktan unuttuğumuz onlarcası gibi...
haberler gün geçtikçe biraz daha iğrençleşiyor. yıllardır yaşadığım minibüste tek yolcu olma tedirginliği giderek artıyor. haftada iki kez akşam saat 7de spora gidiyor, 8de çıkıyorum. soğuk havalarda yürüdüğüm o 7 dakikalık yolda hiç kimse olmuyor, ya da bazen başka bir aktivite için daha geç döndüğümde eve duraktan yürüdüğüm on dakika boyunca arada bir beslediğim yaklaşık on sokak köpeğine daha yakın olmaya çalışıyorum. sevgilime yazıyorum "indim ben, yürüyorum" diye. eve gittiğimi haber vermezsem, bana ulaşamazsa merak etsin istiyorum. bazen onu, bazen annemi arıyorum o koşar adım yürüdüğüm yol için.
izmir'de yaşıyorum, tekin olmayan ya da ıssız bir yerinde de değil. ama bu bile tedirginliğimi geçirmiyor.
24 yaşındayım, ve sokağa çıkmaktan korkuyorum. yanımda arabayı kullanan kişi birine kızdığında,"boşver" diyorum, kızdığı kişinin önümüzü kesip pompalı ile ikimizi de öldürmeyeceğinin garantisini kim verebilir?
otobüs beklerken korkuyorum. hızını alamayan bir öküzün durağa girmeyeceğini söyleyebilir misiniz? son 5 yılda bile kaç tane insan yaya kaldırımında ezildi ve öldü bu ülkede?
yayalara yeşil yandığında karşıya geçmeye korkuyorum, çünkü biliyorum gelen araba durmayacak ve evet, durmuyor, onun geçmesini bekliyorum, geçen ay biraz canım sıkkındı, iş çıkışı servisten indim, yayalara yeşil yanması için konulmuş o sarı şeye dokundum ve bana yeşil yandığından yola bakmadan yürüdüm. sonuç mu? belediye otobüsünün altında kalıyordum. ama şoför geçerken özür diledi eliyle. acaba ezilseydim de böyle sadece eliyle özür mü dileyecekti?
biliyorum ki biri kötü niyetle yaklaşsa bana, ne koşup kaçabilirim, ne kendimi savunabilirim. çığlık atsam duyan olmaz. kaçırılmış, tecavüze uğramış, öldürülmüş, parçalanmış veya yakılmış olarak bir çöplükte bulunur bedenim.
ve beni suçlarlar, etek mi varmış üstümde, tayt mı giymişim, ayağımda topuklu mu varmış, çok mu güzel kokuyormuşum adamı öyle mi baştan çıkarmışım yolda yürürken; bir kulp bulunur bana takılacak. çünkü benim de bu ülkede tecavüz edilen, işkence gören, öldürülen ve suçlanan o yüzlerce kadından hiçbir farkım yok.
özgecan'ın yerinde ben olabilirdim, ablam, en yakın arkadaşım, annem olabilirdi. bir sonraki haberin bizden birinden söz etmeyeceğini kim söyleyebilir?
ama kimin umrunda ki? haftaya özgecan'ı da unutmuş olacağız biz. tıpkı adını çoktan unuttuğumuz onlarcası gibi...