328
hani derler ya "ne mutlu bana galatasaraylı babanın galatasaraylı çocuğuyum" falan.. iyi güzel de gelin zamanında fener tribününü kovalamış deplasmanlarına gitmiş, fenerbahçeli bir babanın galatasaraylı oğlu olun da göreyim sizi :) zamanında peder bey bekarlığında çok yokluk çekmiş, fener maçlarına bilet alabilmek, geçimini kazanabilmek için pazarda çorap satmış. zorluklarla bugüne kadar gelmiş. yol parasını denkleştiremediği için inönü'ye yürüyerek gidip maç sonrası hengamede kaçak olarak otobüse binip evine gitmiş. nihayetinde bir kaç sene sonra memur olup kısıtlı imkanla (ki imkan bile değil imkansızlık) kendine çevre edinmiş fenerbahçe'de. * kulüp müdürüyle tanışıyor hasbelkader (rahmetli serkan acar) eski futbolcularla beraber arkadaş oluyor. yıllar geçiyor tabi beni de fenerbahçeli yapmak için ilk götürdüğü maç bir galatasaray-fenerbahçe maçı. hayal meyal tribünlerin yarı yarıya olduğunu ve fenerbahçenin 1-0 kazandığını hatırlıyorum. o zaman fenerbahçe golü atınca ağlayan bir çocuk düşünün. galatasaraylı gol yiyince ağlayan küçük bir çocuk. fenerbahçeli yapmak için çok uğraşıyor ama ne alınan sarı lacivert formaları giyiyorum ne sana oyuncak alırım, sega alırım tekliflerini.
aradan yıllar geçiyor ben yavaş yavaş maçlara tek başıma gitmeye başlıyorum, gittiğim maçların biletlerini de köşeye atmaya başlamışım bile. okuldan eve gelip şampiyonlar ligi maçlarını izlerken "bir gün ben de şampiyonlar ligine gidebilecek miyim acaba? diyorum sonra yavaş yavaş ülke içi deplasmanlara gitmeye başlıyorum. aynı zamanda eve ekmek getirip kapalı kombinesi almak için para biriktirmeye başlıyorum. yine bakıyoruz kısıtlı imkanlarla bişeyler yapmaya çalışan babasına benzeyen bir çocuk.. askerlik bitiyor işe başlıyorum bilet koleksiyonu gelişiyor. bunun sayesinde bir kaç spor yazarı ile tanışıp bir kaç futbolcu ile tanışmama vesile oluyor. ve dün uefa kupasının ilk penaltısını atan ergün penbe ile koleksiyonumdaki final biletini imzalatmak için buluşuyorum. sağolsun çok ilgileniyor. bu kadar kısıtlı imkanlarla bazı şeyleri başarıyoruz. zamanında sahada izlediğim, hayalini kurduğum insanlarla yavaş yavaş diyaloğa geçmeye tanışmaya başlıyorum.
hayalini kurduğum şampiyonlar ligi deplasmanlarını da yapmışım bu arada.
iyi ki galatasaraylı olmuşum.
ayrıca iyi ki bu sözlüğe yazmaşa başlamışım. hepinizi çok seviyorum.
allah galatasaray'ı, galatasaraylıları korusun ve yüceltsin.
aradan yıllar geçiyor ben yavaş yavaş maçlara tek başıma gitmeye başlıyorum, gittiğim maçların biletlerini de köşeye atmaya başlamışım bile. okuldan eve gelip şampiyonlar ligi maçlarını izlerken "bir gün ben de şampiyonlar ligine gidebilecek miyim acaba? diyorum sonra yavaş yavaş ülke içi deplasmanlara gitmeye başlıyorum. aynı zamanda eve ekmek getirip kapalı kombinesi almak için para biriktirmeye başlıyorum. yine bakıyoruz kısıtlı imkanlarla bişeyler yapmaya çalışan babasına benzeyen bir çocuk.. askerlik bitiyor işe başlıyorum bilet koleksiyonu gelişiyor. bunun sayesinde bir kaç spor yazarı ile tanışıp bir kaç futbolcu ile tanışmama vesile oluyor. ve dün uefa kupasının ilk penaltısını atan ergün penbe ile koleksiyonumdaki final biletini imzalatmak için buluşuyorum. sağolsun çok ilgileniyor. bu kadar kısıtlı imkanlarla bazı şeyleri başarıyoruz. zamanında sahada izlediğim, hayalini kurduğum insanlarla yavaş yavaş diyaloğa geçmeye tanışmaya başlıyorum.
hayalini kurduğum şampiyonlar ligi deplasmanlarını da yapmışım bu arada.
iyi ki galatasaraylı olmuşum.
ayrıca iyi ki bu sözlüğe yazmaşa başlamışım. hepinizi çok seviyorum.
allah galatasaray'ı, galatasaraylıları korusun ve yüceltsin.