290
eskişehirspor – galatasaray : 1-2 sneijder’a selçuk’a dan dun vurduran takım
çok zor maçtı, çok zor. galatasaray’daki çalkantı bitmiyor bir türlü. sanki dibinde tortu olursa içilemeyecek bir içecek gibiyiz. futbol takımında arıza yoksa basketbol takımında arıza çıkıyor, olmadı yönetimde arıza çıkıyor, taraftar geriliyor. taraftar gerilince de futbol, basketbol fark etmiyor. neyse, maça dönelim.
kadroda en dikkat çekici adam burak yılmaz. yokluğu dikkat çekiyor bu defa. varlığı bir dert, yokluğu yara der eski bir şarkı para için, bunu gibi. burak varken tıkır işleyen takım yokluğunda bambaşka, ruhsuz, isteksiz, topal bir takıma dönüştü. çok uğraşıyorum inanın anlayamıyorum.
burak yoksa ya onun görevini yapacak birini oraya monte edeceksin ya da yine hücum oynayacak başka bir sisteme döneceksin. çok basit değil mi? ancak hamza hoca anlaşılmaz şekilse hücum gücünü devam ettirecek kadro yerine savunmayı güçlendirecek kadro düşünüyor. o belki yekta’yı orta sahaya koyup selçuk ya da melo’nun daha fazla ileri çıkmasını istiyor ama olmuyor işte. daha önce de olmadı. selçuk ya da melo savunmanın arasına çok fazla giren adamlar değil, futbol stilleri müsait değil.
sinan gümüş örneğin, burak’ın işini yapamaz mı? valla bence burak’tan daha da iyi yapar. yeter ki o çocuğa iyice anlat ne istediğini.
oyuncuların form durumları üzerinden topçuları suçlamanın doğru olmadığını düşünmüşümdür her zaman, yedek kulübesi, tribünde oturma gibi seçenekler varken formsuz olan topçu cezasını çekmeli. o yüzden topçuya küfür etmem, edenden de hoşlanmam. futbolcuya dayalı düzene kızıp sürekli topçuya küfretmek nedir? onu oynatana, transfer edene etsenize küfürü. burası galatasaray, topçu bu baskıyı kaldıramıyorsa gider, basit. baskıyı kaldırmak için destek lazımsa yardım alır, ayıp bir şey değil, hastalık değil.
galatasaray ikinci yarı baskı yedi, pozisyonlar verdi. hamza hoca geç de olsa bruma’yı oyuna alarak hızlı çıkmayı düşündü, güzel hamleydi.
olcan sol bek oynasın. hem kendisi için hem de galatasaray için daha iyi. golde kestiği top şahaneydi.
galatasaray tarihinde nadir görülen şekilde, çok kötü oynayıp maçı kazandı. maçın son dakikalarında sneijder ve selçuk top kaleden uzağa gitsin de nereye giderse gitsin diye dan dun vurdular. zannedersin kazma stoper bu adamlar. başlık bunu anlatıyor.
bir de muslera’ya parantez açayım. yediği gol hiç yakışmadı ama olur öyle, top bu.
çok şükür hakem kıyağı, rakip kıyağı görmedik. her ne kadar es-es sabıkalı da olsa bu maçla ilgili tape çıkmaz.
lig devam ediyor. arzumuz hamza hocanın hemen bu hafta burak’sız ya da artık her kim eksik olursa onsuz oynayacak, iyi oynayacak bir takımı her maç çıkarması. şüphelendirse de kredisi hala devam ediyor.
çok zor maçtı, çok zor. galatasaray’daki çalkantı bitmiyor bir türlü. sanki dibinde tortu olursa içilemeyecek bir içecek gibiyiz. futbol takımında arıza yoksa basketbol takımında arıza çıkıyor, olmadı yönetimde arıza çıkıyor, taraftar geriliyor. taraftar gerilince de futbol, basketbol fark etmiyor. neyse, maça dönelim.
kadroda en dikkat çekici adam burak yılmaz. yokluğu dikkat çekiyor bu defa. varlığı bir dert, yokluğu yara der eski bir şarkı para için, bunu gibi. burak varken tıkır işleyen takım yokluğunda bambaşka, ruhsuz, isteksiz, topal bir takıma dönüştü. çok uğraşıyorum inanın anlayamıyorum.
burak yoksa ya onun görevini yapacak birini oraya monte edeceksin ya da yine hücum oynayacak başka bir sisteme döneceksin. çok basit değil mi? ancak hamza hoca anlaşılmaz şekilse hücum gücünü devam ettirecek kadro yerine savunmayı güçlendirecek kadro düşünüyor. o belki yekta’yı orta sahaya koyup selçuk ya da melo’nun daha fazla ileri çıkmasını istiyor ama olmuyor işte. daha önce de olmadı. selçuk ya da melo savunmanın arasına çok fazla giren adamlar değil, futbol stilleri müsait değil.
sinan gümüş örneğin, burak’ın işini yapamaz mı? valla bence burak’tan daha da iyi yapar. yeter ki o çocuğa iyice anlat ne istediğini.
oyuncuların form durumları üzerinden topçuları suçlamanın doğru olmadığını düşünmüşümdür her zaman, yedek kulübesi, tribünde oturma gibi seçenekler varken formsuz olan topçu cezasını çekmeli. o yüzden topçuya küfür etmem, edenden de hoşlanmam. futbolcuya dayalı düzene kızıp sürekli topçuya küfretmek nedir? onu oynatana, transfer edene etsenize küfürü. burası galatasaray, topçu bu baskıyı kaldıramıyorsa gider, basit. baskıyı kaldırmak için destek lazımsa yardım alır, ayıp bir şey değil, hastalık değil.
galatasaray ikinci yarı baskı yedi, pozisyonlar verdi. hamza hoca geç de olsa bruma’yı oyuna alarak hızlı çıkmayı düşündü, güzel hamleydi.
olcan sol bek oynasın. hem kendisi için hem de galatasaray için daha iyi. golde kestiği top şahaneydi.
galatasaray tarihinde nadir görülen şekilde, çok kötü oynayıp maçı kazandı. maçın son dakikalarında sneijder ve selçuk top kaleden uzağa gitsin de nereye giderse gitsin diye dan dun vurdular. zannedersin kazma stoper bu adamlar. başlık bunu anlatıyor.
bir de muslera’ya parantez açayım. yediği gol hiç yakışmadı ama olur öyle, top bu.
çok şükür hakem kıyağı, rakip kıyağı görmedik. her ne kadar es-es sabıkalı da olsa bu maçla ilgili tape çıkmaz.
lig devam ediyor. arzumuz hamza hocanın hemen bu hafta burak’sız ya da artık her kim eksik olursa onsuz oynayacak, iyi oynayacak bir takımı her maç çıkarması. şüphelendirse de kredisi hala devam ediyor.