170
yine polemik yaratan hemen her mevzuda olduğu gibi bazılarının bazılarını galatasaraylılık konusunda tartıya vurduğu mevzu olmuştur. defalarca meseleye temas edip bu yaklaşımın abes ve saçma olduğunu ortaya koymamıza rağmen hareket tarzı hiç azalmadan tüm hızıyla kendini göstermeye devam ediyor. yaklaşık 30 milyon insanın galatasaraylılığı aynı olacak öyle mi? hayır galatasaraylılıktan efendilikten, karşı takıma saygıdan falan bahsediliyor ama daha birkaç gün önce demeç verip vermediği veya ne söylediği bile muallakta olan hakan şükür'e edilmedik sözler kalmadı ama o dillere destan taraftarlığınız ve olmazsa olmazlarınız ortaya çıkmadı. hakan şükür diyoruz dostlar, galatasaray futbol takımının müdahil olduğu organizasyonlarda skor açısından hemen her alanda bir numara olmuş oyuncusu. galatasarayımızın dillere destan şampiyonluklarının, avrupa kupalarındaki başarılarının ve nihayet uefa kupası'nın gerisindeki adamlardan biri, attığı gol sayısı ile belki de en önemlisi. yine bülent korkmaz konusundaki iki yüzlülük. efsane kaptan temalı entryler giren dostlar geçenlerde güya yaptığı yorum nedeniyle kendisine sitemler ediyorlar, keşke yorum yapmasaydı falan diyorlar. ulan nasıl adamlarsınız anlamak mümkün değil.
çubuklu tosunla lugano'yu aynı kefeye koyanlar bile var. çubuklu tosun dediğin herif galatasaray'ın alt yapısından yetişmiş, adeta galatasaray'ın futbol dünyasına armağan ettiği biri olmuş. galatasaray'a vefa noktasında biz taraftarların onu eleştirmesi, onun başka takıma transfer olmasını sineye çekmememiz normaldir. oysa lugano'nun durumu farklıdır. adam latin amerikalı ve oradan da gelmiş; fenerbahçe'den para alıyordu ve kimilerince sert kimilerince çirkefçe mücadele ediyordu. bu adamın fenerbahçe cumhuriyeti'nden ya da herkes bir gün fenerbahçeli olacak geyiklerinden haberdar olduğunu düşünmüyoruz değil mi? adam para alıyor ve aldığı paranın gereklerini böyle yerine getirdiğini düşünüyor. aranızda henüz yirmili yaşlarının başında olanların belki hatırlayabileceği üzere bülent korkmaz da galatasaray'daki cengaverliği tatlı sert futbolu ve hırslı tarzıyla başka takım taraftarlarınca çirkef olarak nitelendiriliyordu. oysa o bizim cengaverimizdi, sahadaki bizdi. lugano'nun durumunu da bu bağlamda düşünmek lazım. adamın mücadele anlayışı bu.
yabancı futbolcular konusundaki durum tamamen takımın gerekleriyle ya da pratik/pragmatik mülahazalarla atbaşı gider. yani mesela futbolcu bir takıma alınmak istenirken takıma göstereceği yarar göz önünde bulundurulur. bu adam takıma ekstra unsurlar ilave edebilecek mi? takım içinde hem görevini yaparken hem de bireysel olarak birtakım ilavelerde bulunacak mı? bunlar dikkate alınmalıdır. lincoln iyiydi o halde geri dönsün sözüne gelince, lincoln'ün takım içindeki kazanma azmini, uyumu ve senkronizasyonu baltaladığını artık herkes biliyor. dolayısıyla istatistiklerine bakıp şu kadar faydası olmuştu ama ahlaksızdı demek meseleyi anlayamamak demektir. lincoln istatistiksel açıdan iyi olabilirdi ancak takım ruhu açısından kısa vadenin ötesine uzanan vadeler için pek iyi değildi, olmayacaktı. tıpkı kangrende olduğu gibi düzgün işleyen vücuttan atılmalıydı ve öyle de oldu.
sözün özü, lugano'nun galatasaray'a gelişi belki takıma herhangi bir katkı temin etmez. belki de öyle olur ki mükemmel işleyen makinenin önemli bir dişlisi olabilir. belki de tamamen nötür olabilir. ancak her ne olursa herhangi bir vesileyi fırsat belleyerek kimsenin galatasaraylılığını sorgulama hakkınızın olmadığını artık anlayın. başkaları üzerinden taraftarlık kimliği altında kendi kahrolasıca egolarınızı kimsenin tepesine çıkarıp bir demokles kılıcı olarak sallandırmayın. ben böyle düşünüyorum, bunun galatasaray'a faydası olmayacağı kanaatini taşıyorum deyin. ancak kimsenin galatasaraylılığını artık sorgulamayın, yüce yargılama mercii ya da otoritesi olmadığınızı ne zaman anlayacaksınız, şovmen dıbıklar?
çubuklu tosunla lugano'yu aynı kefeye koyanlar bile var. çubuklu tosun dediğin herif galatasaray'ın alt yapısından yetişmiş, adeta galatasaray'ın futbol dünyasına armağan ettiği biri olmuş. galatasaray'a vefa noktasında biz taraftarların onu eleştirmesi, onun başka takıma transfer olmasını sineye çekmememiz normaldir. oysa lugano'nun durumu farklıdır. adam latin amerikalı ve oradan da gelmiş; fenerbahçe'den para alıyordu ve kimilerince sert kimilerince çirkefçe mücadele ediyordu. bu adamın fenerbahçe cumhuriyeti'nden ya da herkes bir gün fenerbahçeli olacak geyiklerinden haberdar olduğunu düşünmüyoruz değil mi? adam para alıyor ve aldığı paranın gereklerini böyle yerine getirdiğini düşünüyor. aranızda henüz yirmili yaşlarının başında olanların belki hatırlayabileceği üzere bülent korkmaz da galatasaray'daki cengaverliği tatlı sert futbolu ve hırslı tarzıyla başka takım taraftarlarınca çirkef olarak nitelendiriliyordu. oysa o bizim cengaverimizdi, sahadaki bizdi. lugano'nun durumunu da bu bağlamda düşünmek lazım. adamın mücadele anlayışı bu.
yabancı futbolcular konusundaki durum tamamen takımın gerekleriyle ya da pratik/pragmatik mülahazalarla atbaşı gider. yani mesela futbolcu bir takıma alınmak istenirken takıma göstereceği yarar göz önünde bulundurulur. bu adam takıma ekstra unsurlar ilave edebilecek mi? takım içinde hem görevini yaparken hem de bireysel olarak birtakım ilavelerde bulunacak mı? bunlar dikkate alınmalıdır. lincoln iyiydi o halde geri dönsün sözüne gelince, lincoln'ün takım içindeki kazanma azmini, uyumu ve senkronizasyonu baltaladığını artık herkes biliyor. dolayısıyla istatistiklerine bakıp şu kadar faydası olmuştu ama ahlaksızdı demek meseleyi anlayamamak demektir. lincoln istatistiksel açıdan iyi olabilirdi ancak takım ruhu açısından kısa vadenin ötesine uzanan vadeler için pek iyi değildi, olmayacaktı. tıpkı kangrende olduğu gibi düzgün işleyen vücuttan atılmalıydı ve öyle de oldu.
sözün özü, lugano'nun galatasaray'a gelişi belki takıma herhangi bir katkı temin etmez. belki de öyle olur ki mükemmel işleyen makinenin önemli bir dişlisi olabilir. belki de tamamen nötür olabilir. ancak her ne olursa herhangi bir vesileyi fırsat belleyerek kimsenin galatasaraylılığını sorgulama hakkınızın olmadığını artık anlayın. başkaları üzerinden taraftarlık kimliği altında kendi kahrolasıca egolarınızı kimsenin tepesine çıkarıp bir demokles kılıcı olarak sallandırmayın. ben böyle düşünüyorum, bunun galatasaray'a faydası olmayacağı kanaatini taşıyorum deyin. ancak kimsenin galatasaraylılığını artık sorgulamayın, yüce yargılama mercii ya da otoritesi olmadığınızı ne zaman anlayacaksınız, şovmen dıbıklar?
