503
bu maçı o dönem master için ingiltere'deyken amerikalı yurt arkadaşımla pub ortamında seyrettim ama nasıl gerginim. aynı gün barça-milan maçı da var tabi mekandaki baba ekranı ona ayırmışlar, biz kenardaki küçük ekranda maçı bizden başka kimsenin takmadığı, tamamen müşteri kılıklı bir ekiple izliyoruz.
milletin şeyinde değil tabi maç ama bizim arkadaş hayranı olduğu drogba'yı izlemek için sağ olsun bana eşlik ediyor, ben de nasıl gerginim yani herkes muhabbet gırgır şamata bir ben çük kadar ekrana masayı dayamış, ful ayakta stres içinde maçı takip ediyorum. tabi skor 2-2 olup tempo da düşünce rahatladım ama hala bir korku var yani neticede maç 90 dakika, top da yuvarlak, bir an önce bitsin istiyor insan derken arkadaşa "tam şimdi bir tane atsak amma olur ha" tarzı bir şeyler demeye çalışıyorum ama dilim de dönmüyor tabi heyecandan, neyse işte tam bu esnada mucizevi "golle bitsin" olayı gerçekleşti ve dayanamadım amk başladım oynamaya. yani "gol" falan demedim maç boyunca, bağırmadım da, keza genelde baya pasif agresif, söylene söylene, olumludan ziyade olumsuz ve bol küfrederek maç takip ederim ama bu son gol beni bir acayip yaptı yani böyle oynamaya başladım ama ne oynuyorum ben de bilmiyorum, af buyurun da ajdar ile müslüm düeti videosu var ya, oradaki müslüm'den hallice bir otuz saniye kadar takıldım sanırım. öhöm...
neyse işte öyle bir andı. neden mi aklıma geldi çünkü sözünü ettiğim bu amerikalı arkadaş beni ziyarete italya'ya geldi ama biz harbiden iyi arkadaştık, nice pilarda oynadık*, pub pub gezip "ava çıktık", efkar dağıttık falan filan... haziran 2013 gibi de çok baba vedalaştık yani. beklediğimden daha kısa sürede görüştük, aslında sırf beni görmeye ta amerikalardan kalkıp buralara geldi. bu çocuğu ayrıca bir sever sayardım çünkü çok çok ağır bir hastalığı vardı ve cidden hayata sıkı sıkı tutunmuştu, okulu falan uzadı hatta sağlık sorunundan. neyse işte bu sabah yolcu ettim kendisini, arkasından göz yaşı döktüm lan çok duygulandım. yazıya bakar mısınız ılık mıyım neyim amk.
milletin şeyinde değil tabi maç ama bizim arkadaş hayranı olduğu drogba'yı izlemek için sağ olsun bana eşlik ediyor, ben de nasıl gerginim yani herkes muhabbet gırgır şamata bir ben çük kadar ekrana masayı dayamış, ful ayakta stres içinde maçı takip ediyorum. tabi skor 2-2 olup tempo da düşünce rahatladım ama hala bir korku var yani neticede maç 90 dakika, top da yuvarlak, bir an önce bitsin istiyor insan derken arkadaşa "tam şimdi bir tane atsak amma olur ha" tarzı bir şeyler demeye çalışıyorum ama dilim de dönmüyor tabi heyecandan, neyse işte tam bu esnada mucizevi "golle bitsin" olayı gerçekleşti ve dayanamadım amk başladım oynamaya. yani "gol" falan demedim maç boyunca, bağırmadım da, keza genelde baya pasif agresif, söylene söylene, olumludan ziyade olumsuz ve bol küfrederek maç takip ederim ama bu son gol beni bir acayip yaptı yani böyle oynamaya başladım ama ne oynuyorum ben de bilmiyorum, af buyurun da ajdar ile müslüm düeti videosu var ya, oradaki müslüm'den hallice bir otuz saniye kadar takıldım sanırım. öhöm...
neyse işte öyle bir andı. neden mi aklıma geldi çünkü sözünü ettiğim bu amerikalı arkadaş beni ziyarete italya'ya geldi ama biz harbiden iyi arkadaştık, nice pilarda oynadık*, pub pub gezip "ava çıktık", efkar dağıttık falan filan... haziran 2013 gibi de çok baba vedalaştık yani. beklediğimden daha kısa sürede görüştük, aslında sırf beni görmeye ta amerikalardan kalkıp buralara geldi. bu çocuğu ayrıca bir sever sayardım çünkü çok çok ağır bir hastalığı vardı ve cidden hayata sıkı sıkı tutunmuştu, okulu falan uzadı hatta sağlık sorunundan. neyse işte bu sabah yolcu ettim kendisini, arkasından göz yaşı döktüm lan çok duygulandım. yazıya bakar mısınız ılık mıyım neyim amk.