22278
--- hamza hamzaoğlu röportaji- bilal meşe-milliyet ---
(gbkz: hocam, onca tecrübe, çalışma, sonunda fatih terim’in yardımcısı oldunuz. yani bir numaradan, iki numaraya düştünüz. bu sizde bir rahatsızlık yarattı mı? galatasaray’dan böyle bir görev bekliyor muydunuz?)
- açıkçası benim için büyük sürpriz oldu. tabi ki böyle olumsuz gelişmelerin olacağını ve benim buraya getirileceğimi beklemiyordum. tabii ki ileriki yıllarda galatasaray’ı çalıştırmak gibi büyük hedefim vardı. bu erkene çekildi. kaldı ki fatih terim gibi bir hocanın yardımcısı olmak, onun yanında çalışmak benim için büyük onurdur.
uzun vadeli kalırsanız, terim gibi efsane olabilir misiniz?
- inşallah... onun dönemindeki başarılara hepimiz gıpta ile baktık. hâlâ onları konuşuyorsak, çok önemli. tabii ki hedefim bu başarıların üzerine yeni başarılar koymak... koyabilirsek, bizi de mutlu edecektir.
(gbkz: büyük bir camia... müthiş başarıları var. bu baskı getiriyor mu? bu baskıyı kaldırabilecek misiniz?)
- başarıları biliyorum, yaşadım. asla baskı getirmeyecek. bu baskıyı da kaldıracak donanımlara sahibim. çıraklıktan ustalığa, bulunduğum yerin, camianın ne kadar büyük olduğunu biliyorum. sonuçta kendi bildiğim işi yaptığım için bir baskı oluşturmuyor. kaldı ki o camialarda bu tecrübeyi fazlasıyla edindim. yabancılık çekmiyorum. şükürler olsun, gücüm var. çok önemli hedeflere koşuyoruz, ama hedeflerin altında ezilmem. o hedefleri yakalamak adına bizim neler yapabileceğimiz çok önemli. bunun gereklerini yerine getirirsek, baskı ortadan kalkar, hedefi de yakalarız. çalışıyorsak, mücadele ediyorsak, elimizden geleni sonuna kadar yapmakla sorumluyuz. ha bunları yaptıktan sonra bir başarısızlık varsa, bunu da kabul edecek, üstlenecek cesaretimiz var. kuşkunuz olmasın.
sözleşmeyi altı aylık yaptınız hocam... kalıcı mısınız?
- ‘mukaveleyi kaç yıl yapalım’ dediler, ben de altı aylık önerdim. niye? çünkü olağan kongre var. onlar belli süre için yönetime geldiler. mayısa kadar buradalar, ben de ‘o zaman mayısa kadar yapın’ dedim.
fatih terim’in etkisi oldu mu?
- sanki fatih hoca beni buraya göndermiş gibi bir hava yaratılıyor. açık yüreklilikle şunu söylemem gerekir. bir kere hocamızın böyle bir desteğinden gurur duyarım. sıkıştığım zamanlarda gidip terim hocama bir şey sormaktan da asla çekinmem. ondan fikir almaktan asla gocunmam. bunu büyük bir mutlulukla yaparım. ama ekibim var, ayaklarım yere sağlam basıyor, kendi yolumda gidiyorum.
hedefin kalıcı olmak mı?
- tabii ki hedefim kalmak. ama bunu sağlayacak başarıları da yakalamak zorunda olduğumun bilincindeyim. şampiyon da olsam yeni yönetimin önünü açma adına bırakacağım. yönetim gelir, devam etmek isterse, ederim. aksi taktirde bunu da saygıyla karşılarım. gelecek yeni yönetimin kafasında projeler olabilir, başka birisiyle çalışmak isteyebilirler.
ayrılık olursa üzülmez misiniz?
- tabii ki üzülürüm. takımdan ayrıldığımda, yine başarılı olması için dua ederim.
bir hamza fotoğrafını anlatabilir misiniz?
- hayatın her tarafında yaşamın içinde olan, oralarda yoğrularak bir yerlere gelen bir fotoğraftır. ama yaşadığı bütün sorunlar ve sıkıntılardan dersler alan, bunlar en önemli değerlerdir diye bakan bir hamza. her kulüpte sıkıntılar var. bu sıkıntılarla yoğrulmuş bir hamza...
artıları, eksileri var mı?
- özeleştirimi her zaman yaparım. iyi ve kötü sonuçlarda bile... keşkelerim yok. geriye dönük çok fazla yapamadığım şeyler için üzüntü duymam. onlardan ders çıkarırım, ancak önümde yapacağım hedeflere daha çok zaman ayırırım. biz de hata yapıyoruz, buraya kadar her şeyi dört dörtlük yaparak gelmedim. ama hatalarımız da bize bir şeyler kazandırdı. bu noktalara gelmek kolay mı?
teknik adam olarak hatalarınız var mı?
- tabii ki yaptım. yapmadım dersem doğruyu söylememiş olurum. mesela gençlerbirliği maçından sonra oyuncu hamlesinde geç kaldığımı dile getirdim. umut ve burak’ın hava hakimiyetinden yararlanabilirim diye düşündüm. keşke yapmasaydım demem, ancak o hata bize belki de beşiktaş maçını kazandırırdı, nitekim kazandık da...
“biz bu takım bütünlüğünü korur, birlikte oynamayı sürdürürsek, kantarda galatasaray daha ağır basar. bunun yüzdesi yok, olmaz”
(gbkz: fenerbahçe ve beşiktaş bu kulvarda en büyük rakipleriniz. iki takımın analizini yapar mısınız?)
- fenerbahçe, istikrarlı bir kadroya sahip.. ismail hoca yardımcı hocalık da yaptığı için takımla ilişkiler konusunda tecrübeli. iyi düzeyde, iyi bir dönemde, yönetim istikrarı da var. fenerbahçe belki oynarken çok tempolu oynamıyormuş gibi gelebilir. ama bence fenerbahçe sahada ne yaptığını bilerek oynayan takımların başında geliyor. oyuncuları birbirlerine alışmış durumda. ve iyi kramponları var. zor maçlarda, kötü oynadıkları maçlarda bile her an skoru değiştirebilecek oyunculara sahip.
beşiktaş çok sıkıntı yaşamasına karşın, fikret orman ve yönetimi iyi bir duruş sergiledi. oyunculara yaklaşımı, kadrodaki istikrar, hocaya olumlu yaklaşımları, destekleri çok önemli. bir derbi kazanmamasına karşın, bilic’in hâlâ takımın başında olması beşiktaş’ın artılarıdır. futbolda başarının asıl anahtarı istikrardır, devamlılıktır. bu anlamda da beşiktaş’ı kutluyorum. yetenekli genç oyunculara sahipler. sadece tecrübe anlamında fenerbahçe ve bizden biraz gerideler. bu tecrübesizliği güçleriyle, enerjileriyle, kazanma arzularıyla örtüyorlar.
sizin kantarınızda hangi takım ağır basıyor? nasıl bir tablo var?
- üç büyükler arasında öyle aman aman uçurumlar yok. biz bu takım bütünlüğünü korur, birlikte oynamayı sürdürürsek, kantarda aslan ağır basar. bunun yüzdesi yok, olmaz. takımlar birbirlerine çok yakınlar. belirgin bir ayrıştırıcı fark yok.
yabancı kontenjanında sınırın kalkmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
- milli takımda fatih hocamızla çok konuşmuştuk. sınırlamanın bize yarardan çok zarar getirdiğini ortaya koyduk. zaten sınırları çok seven birisi değilim. kaldırılmasından yanayım. önemli olan, insanların kendi sınırlarını çizebilmesidir. kanunlarla, kurallarla sınırların konması doğru değil. kulüplerin de bilinçli hareket etmeleri şarttır. taraftar ve medya baskısından etkilenmemeleri gerekir. etkilenirlerse kulüpleri daha kötü günler bekler. rekabet getireceği kesin, kimsenin yeri garanti olmayacak. herkes bu rekabetin içine ister istemez girecek.
hakemlerin ilk yarı performanslarını nasıl yorumlayacaksınız?
- hakem hatalarının sonu gelmez, gelmeyecek de... biz bunları ne kadar gündeme taşır, yorum yapmaya devam edersek, hatalar kalkmaz, tam tersi daha fazla olmaya başlar. hakemler üzerinden prim yapmayı artık bir kenara bırakıp, bizler neler yapamadığımızı tartışmalıyız. mersin maçı, soyunma odasında herkes hakemden şikayet ediyor. içeriye girdim, ‘arkadaşlar... hakemi değiştirebilir miyiz? yok... kararları değiştirebilir miyiz? yok. ama yapmadığınız koşular var, atmadığınız paslar var. bunları değiştirebiliriz. buna odaklanın. bizim rakiple, hakemle işimiz yok. hakeme de, rakibe de saygı duyacağız. onlar işini yapmaya çalışıyor. hakem de çok zor kararlar verme konumunda... biz onlara yardımcı olalım. siz işinize bakın” dedim. biz hep hakemleri suçluyoruz, ama penaltı almak için kendisini yer atan oyuncuları pas geçiyoruz.
(gbkz: galatasaray dergisi’ne çıkıp, ‘küçükken fenerbahçeliydim’ demek, mangal gibi yürek ister. bu yürek, onda fazlasıyla var. hamza hamzaoğlu küçükken fenerliydi, ya büyüdükten sonra?)
- ‘tabii ki galatasaraylıyım... o duygular küçükken filizlenmiş duygulardı. tüm çocuklar, çocukluğunda bir takımı tutmaz mıydı? buradan yetiştim, buranın ekmeğini yedim, suyunu içtim. hamza’yı, hamza yapan galatasaray’dır. çocukluktan kalan bir duygu... o orada kaldı. artı, herkes bunu söylemeli... bu bir suç değil... bunu söylediğim için sosyal hayatta hiç tepki almadım, tam tersi olumlu yaklaştılar. çocukluktaki bir duygu, şu anki galatasaraylılığımı asla değiştirmez. eğer bir başka kulübe gitsem de galatasaraylı hamza olarak gideceğim. toplum bunu zaten biliyor, kabullenmiş.”
--- bilal meşe-milliyet ---
(gbkz: hocam, onca tecrübe, çalışma, sonunda fatih terim’in yardımcısı oldunuz. yani bir numaradan, iki numaraya düştünüz. bu sizde bir rahatsızlık yarattı mı? galatasaray’dan böyle bir görev bekliyor muydunuz?)
- açıkçası benim için büyük sürpriz oldu. tabi ki böyle olumsuz gelişmelerin olacağını ve benim buraya getirileceğimi beklemiyordum. tabii ki ileriki yıllarda galatasaray’ı çalıştırmak gibi büyük hedefim vardı. bu erkene çekildi. kaldı ki fatih terim gibi bir hocanın yardımcısı olmak, onun yanında çalışmak benim için büyük onurdur.
uzun vadeli kalırsanız, terim gibi efsane olabilir misiniz?
- inşallah... onun dönemindeki başarılara hepimiz gıpta ile baktık. hâlâ onları konuşuyorsak, çok önemli. tabii ki hedefim bu başarıların üzerine yeni başarılar koymak... koyabilirsek, bizi de mutlu edecektir.
(gbkz: büyük bir camia... müthiş başarıları var. bu baskı getiriyor mu? bu baskıyı kaldırabilecek misiniz?)
- başarıları biliyorum, yaşadım. asla baskı getirmeyecek. bu baskıyı da kaldıracak donanımlara sahibim. çıraklıktan ustalığa, bulunduğum yerin, camianın ne kadar büyük olduğunu biliyorum. sonuçta kendi bildiğim işi yaptığım için bir baskı oluşturmuyor. kaldı ki o camialarda bu tecrübeyi fazlasıyla edindim. yabancılık çekmiyorum. şükürler olsun, gücüm var. çok önemli hedeflere koşuyoruz, ama hedeflerin altında ezilmem. o hedefleri yakalamak adına bizim neler yapabileceğimiz çok önemli. bunun gereklerini yerine getirirsek, baskı ortadan kalkar, hedefi de yakalarız. çalışıyorsak, mücadele ediyorsak, elimizden geleni sonuna kadar yapmakla sorumluyuz. ha bunları yaptıktan sonra bir başarısızlık varsa, bunu da kabul edecek, üstlenecek cesaretimiz var. kuşkunuz olmasın.
sözleşmeyi altı aylık yaptınız hocam... kalıcı mısınız?
- ‘mukaveleyi kaç yıl yapalım’ dediler, ben de altı aylık önerdim. niye? çünkü olağan kongre var. onlar belli süre için yönetime geldiler. mayısa kadar buradalar, ben de ‘o zaman mayısa kadar yapın’ dedim.
fatih terim’in etkisi oldu mu?
- sanki fatih hoca beni buraya göndermiş gibi bir hava yaratılıyor. açık yüreklilikle şunu söylemem gerekir. bir kere hocamızın böyle bir desteğinden gurur duyarım. sıkıştığım zamanlarda gidip terim hocama bir şey sormaktan da asla çekinmem. ondan fikir almaktan asla gocunmam. bunu büyük bir mutlulukla yaparım. ama ekibim var, ayaklarım yere sağlam basıyor, kendi yolumda gidiyorum.
hedefin kalıcı olmak mı?
- tabii ki hedefim kalmak. ama bunu sağlayacak başarıları da yakalamak zorunda olduğumun bilincindeyim. şampiyon da olsam yeni yönetimin önünü açma adına bırakacağım. yönetim gelir, devam etmek isterse, ederim. aksi taktirde bunu da saygıyla karşılarım. gelecek yeni yönetimin kafasında projeler olabilir, başka birisiyle çalışmak isteyebilirler.
ayrılık olursa üzülmez misiniz?
- tabii ki üzülürüm. takımdan ayrıldığımda, yine başarılı olması için dua ederim.
bir hamza fotoğrafını anlatabilir misiniz?
- hayatın her tarafında yaşamın içinde olan, oralarda yoğrularak bir yerlere gelen bir fotoğraftır. ama yaşadığı bütün sorunlar ve sıkıntılardan dersler alan, bunlar en önemli değerlerdir diye bakan bir hamza. her kulüpte sıkıntılar var. bu sıkıntılarla yoğrulmuş bir hamza...
artıları, eksileri var mı?
- özeleştirimi her zaman yaparım. iyi ve kötü sonuçlarda bile... keşkelerim yok. geriye dönük çok fazla yapamadığım şeyler için üzüntü duymam. onlardan ders çıkarırım, ancak önümde yapacağım hedeflere daha çok zaman ayırırım. biz de hata yapıyoruz, buraya kadar her şeyi dört dörtlük yaparak gelmedim. ama hatalarımız da bize bir şeyler kazandırdı. bu noktalara gelmek kolay mı?
teknik adam olarak hatalarınız var mı?
- tabii ki yaptım. yapmadım dersem doğruyu söylememiş olurum. mesela gençlerbirliği maçından sonra oyuncu hamlesinde geç kaldığımı dile getirdim. umut ve burak’ın hava hakimiyetinden yararlanabilirim diye düşündüm. keşke yapmasaydım demem, ancak o hata bize belki de beşiktaş maçını kazandırırdı, nitekim kazandık da...
“biz bu takım bütünlüğünü korur, birlikte oynamayı sürdürürsek, kantarda galatasaray daha ağır basar. bunun yüzdesi yok, olmaz”
(gbkz: fenerbahçe ve beşiktaş bu kulvarda en büyük rakipleriniz. iki takımın analizini yapar mısınız?)
- fenerbahçe, istikrarlı bir kadroya sahip.. ismail hoca yardımcı hocalık da yaptığı için takımla ilişkiler konusunda tecrübeli. iyi düzeyde, iyi bir dönemde, yönetim istikrarı da var. fenerbahçe belki oynarken çok tempolu oynamıyormuş gibi gelebilir. ama bence fenerbahçe sahada ne yaptığını bilerek oynayan takımların başında geliyor. oyuncuları birbirlerine alışmış durumda. ve iyi kramponları var. zor maçlarda, kötü oynadıkları maçlarda bile her an skoru değiştirebilecek oyunculara sahip.
beşiktaş çok sıkıntı yaşamasına karşın, fikret orman ve yönetimi iyi bir duruş sergiledi. oyunculara yaklaşımı, kadrodaki istikrar, hocaya olumlu yaklaşımları, destekleri çok önemli. bir derbi kazanmamasına karşın, bilic’in hâlâ takımın başında olması beşiktaş’ın artılarıdır. futbolda başarının asıl anahtarı istikrardır, devamlılıktır. bu anlamda da beşiktaş’ı kutluyorum. yetenekli genç oyunculara sahipler. sadece tecrübe anlamında fenerbahçe ve bizden biraz gerideler. bu tecrübesizliği güçleriyle, enerjileriyle, kazanma arzularıyla örtüyorlar.
sizin kantarınızda hangi takım ağır basıyor? nasıl bir tablo var?
- üç büyükler arasında öyle aman aman uçurumlar yok. biz bu takım bütünlüğünü korur, birlikte oynamayı sürdürürsek, kantarda aslan ağır basar. bunun yüzdesi yok, olmaz. takımlar birbirlerine çok yakınlar. belirgin bir ayrıştırıcı fark yok.
yabancı kontenjanında sınırın kalkmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
- milli takımda fatih hocamızla çok konuşmuştuk. sınırlamanın bize yarardan çok zarar getirdiğini ortaya koyduk. zaten sınırları çok seven birisi değilim. kaldırılmasından yanayım. önemli olan, insanların kendi sınırlarını çizebilmesidir. kanunlarla, kurallarla sınırların konması doğru değil. kulüplerin de bilinçli hareket etmeleri şarttır. taraftar ve medya baskısından etkilenmemeleri gerekir. etkilenirlerse kulüpleri daha kötü günler bekler. rekabet getireceği kesin, kimsenin yeri garanti olmayacak. herkes bu rekabetin içine ister istemez girecek.
hakemlerin ilk yarı performanslarını nasıl yorumlayacaksınız?
- hakem hatalarının sonu gelmez, gelmeyecek de... biz bunları ne kadar gündeme taşır, yorum yapmaya devam edersek, hatalar kalkmaz, tam tersi daha fazla olmaya başlar. hakemler üzerinden prim yapmayı artık bir kenara bırakıp, bizler neler yapamadığımızı tartışmalıyız. mersin maçı, soyunma odasında herkes hakemden şikayet ediyor. içeriye girdim, ‘arkadaşlar... hakemi değiştirebilir miyiz? yok... kararları değiştirebilir miyiz? yok. ama yapmadığınız koşular var, atmadığınız paslar var. bunları değiştirebiliriz. buna odaklanın. bizim rakiple, hakemle işimiz yok. hakeme de, rakibe de saygı duyacağız. onlar işini yapmaya çalışıyor. hakem de çok zor kararlar verme konumunda... biz onlara yardımcı olalım. siz işinize bakın” dedim. biz hep hakemleri suçluyoruz, ama penaltı almak için kendisini yer atan oyuncuları pas geçiyoruz.
(gbkz: galatasaray dergisi’ne çıkıp, ‘küçükken fenerbahçeliydim’ demek, mangal gibi yürek ister. bu yürek, onda fazlasıyla var. hamza hamzaoğlu küçükken fenerliydi, ya büyüdükten sonra?)
- ‘tabii ki galatasaraylıyım... o duygular küçükken filizlenmiş duygulardı. tüm çocuklar, çocukluğunda bir takımı tutmaz mıydı? buradan yetiştim, buranın ekmeğini yedim, suyunu içtim. hamza’yı, hamza yapan galatasaray’dır. çocukluktan kalan bir duygu... o orada kaldı. artı, herkes bunu söylemeli... bu bir suç değil... bunu söylediğim için sosyal hayatta hiç tepki almadım, tam tersi olumlu yaklaştılar. çocukluktaki bir duygu, şu anki galatasaraylılığımı asla değiştirmez. eğer bir başka kulübe gitsem de galatasaraylı hamza olarak gideceğim. toplum bunu zaten biliyor, kabullenmiş.”
--- bilal meşe-milliyet ---