17
karıncalar birbirini kokuyla takip ederler. feromon hatta. belki denk gelmişsinizdir; öndeki bir tek karınca, kokuyu, izi kaybettiği anda veya bu karınca ölürse, bir ölüm spirali oluşturur karıncalar.
öndeki, en arkadakini takip etmeye başlar. arkasındaki de onu takip eder. ölene kadar hırsla, öfkeyle ama yaptıklarının tamamen doğru, tamamen haklı, tamamen gerekli olduğuna katıksız bir biçimde inanarak dönerler.
tamamı ölene dek.
hrant, aklımızı, vicdanımızı, insanlığımızı takip edebildiğimiz feromonlarımızdan biriydi.
birileri sürekli bizlere yol gösteren, bizi vicdana, akla, demokrasiye, birbirine saygıya götürebilecek tüm karıncaları öldürüyor.
20 yaşındaki turan emeksiz'den, 14 yaşındaki berkin'e;
moskova'da yatan nazım'dan, delik ayakkabısıyla ölen hrant'a;
evinin önünde havaya uçurulan uğur mumcu'dan, sivas'ta yakılan 37 can'a;
yaşını büyültüp astıkları erdal'dan, işkencelerde ölen adını bilmediğimiz binlere;
evine yemek getiremediği için intihar eden diyarbakırlı hacı'dan, gerekli önlemler alınmadığı için babasız kalan ömer asaf'a...
365 günün hepsinde bir ölüm, hepsinde bir acı, hepsinde bir ihmal, hepsinde bir dram var kodumunun memleketinde.
devlet ya bizzat kendisi basıyor o güzel karıncaların üzerine; ya da basılacağını farkediyor ama müdahale etmiyor.
başında kim olursa olsun, polis aynı polis, savcı aynı savcı, hakim aynı hakim, meclis aynı meclis, hükümet aynı hükümet.
mesele öndeki karıncayı ezip, biz diğer karıncaları, ortaya çıkan o nefret sarmalında ölümüne döndürmek, farkettirmeden, acımadan, gözünü kırpmadan o sarmala mahkum etmek oldu mu, hepsi aynı.
aradan "biz bunu haketmiyoruz", "birbirimizden nefret etmek zorunda değiliz", "biz burada dönerken, başkaları emeğimize, değerlerimize, insanlığımıza tecavüz ediyor" diyen bir karınca çıkmaya kalktı mı, hemen basıyorlar üzerine.
ya devlet bizzat basıyor, ya da "bas hadi ben bakmıyorum" diyor.
katliamdan sonra polis fotoğraf çekiniyor tetikçi piçle.
tıpkı urfa'da polisin, ethem'in katili ahmet şahbaz için "yardım parası" toplaması gibi.
ama anlamadıkları bir şey var;
hrant'ı öldürseniz bile o feromon'u silemezsiniz.
biz o kokuyu aldık bir kere.
beni, sizlerden başka kimseden nefret ettiremezsiniz artık.
artık o spirale kapılmayan karıncaların sayısı çok arttı.
ve o karıncalar olmadan o boktan sisteminizi devam ettiremezsiniz.
hrant'ın kokusunu aldık bir kere.
aziz'in, uğur'un, ethem'in kokusunu aldık.
barışın, birlikte yaşayabilmenin, sevebilmenin kokusunu aldık.
nazım'ın kokusunu aldık.
yolumuzu kaybettiremezsiniz.
ve bunun için, teşekkür ederim hrant.
seni koruyamadığım için de kendi adıma özür dilerim.
seni hedef gösteren sözde gazetecilere, mahkemelere karşı yeterince sesimi çıkarmadığım için,
senin katledilmene göz yuman devletin, polisin cezalandırılmasını sağlayamadığım için,
senin katlinden sonra "iyi olmuş" diyen yobazları tek tek not etmediğim için.
özür dilerim.
öndeki, en arkadakini takip etmeye başlar. arkasındaki de onu takip eder. ölene kadar hırsla, öfkeyle ama yaptıklarının tamamen doğru, tamamen haklı, tamamen gerekli olduğuna katıksız bir biçimde inanarak dönerler.
tamamı ölene dek.
hrant, aklımızı, vicdanımızı, insanlığımızı takip edebildiğimiz feromonlarımızdan biriydi.
birileri sürekli bizlere yol gösteren, bizi vicdana, akla, demokrasiye, birbirine saygıya götürebilecek tüm karıncaları öldürüyor.
20 yaşındaki turan emeksiz'den, 14 yaşındaki berkin'e;
moskova'da yatan nazım'dan, delik ayakkabısıyla ölen hrant'a;
evinin önünde havaya uçurulan uğur mumcu'dan, sivas'ta yakılan 37 can'a;
yaşını büyültüp astıkları erdal'dan, işkencelerde ölen adını bilmediğimiz binlere;
evine yemek getiremediği için intihar eden diyarbakırlı hacı'dan, gerekli önlemler alınmadığı için babasız kalan ömer asaf'a...
365 günün hepsinde bir ölüm, hepsinde bir acı, hepsinde bir ihmal, hepsinde bir dram var kodumunun memleketinde.
devlet ya bizzat kendisi basıyor o güzel karıncaların üzerine; ya da basılacağını farkediyor ama müdahale etmiyor.
başında kim olursa olsun, polis aynı polis, savcı aynı savcı, hakim aynı hakim, meclis aynı meclis, hükümet aynı hükümet.
mesele öndeki karıncayı ezip, biz diğer karıncaları, ortaya çıkan o nefret sarmalında ölümüne döndürmek, farkettirmeden, acımadan, gözünü kırpmadan o sarmala mahkum etmek oldu mu, hepsi aynı.
aradan "biz bunu haketmiyoruz", "birbirimizden nefret etmek zorunda değiliz", "biz burada dönerken, başkaları emeğimize, değerlerimize, insanlığımıza tecavüz ediyor" diyen bir karınca çıkmaya kalktı mı, hemen basıyorlar üzerine.
ya devlet bizzat basıyor, ya da "bas hadi ben bakmıyorum" diyor.
katliamdan sonra polis fotoğraf çekiniyor tetikçi piçle.
tıpkı urfa'da polisin, ethem'in katili ahmet şahbaz için "yardım parası" toplaması gibi.
ama anlamadıkları bir şey var;
hrant'ı öldürseniz bile o feromon'u silemezsiniz.
biz o kokuyu aldık bir kere.
beni, sizlerden başka kimseden nefret ettiremezsiniz artık.
artık o spirale kapılmayan karıncaların sayısı çok arttı.
ve o karıncalar olmadan o boktan sisteminizi devam ettiremezsiniz.
hrant'ın kokusunu aldık bir kere.
aziz'in, uğur'un, ethem'in kokusunu aldık.
barışın, birlikte yaşayabilmenin, sevebilmenin kokusunu aldık.
nazım'ın kokusunu aldık.
yolumuzu kaybettiremezsiniz.
ve bunun için, teşekkür ederim hrant.
seni koruyamadığım için de kendi adıma özür dilerim.
seni hedef gösteren sözde gazetecilere, mahkemelere karşı yeterince sesimi çıkarmadığım için,
senin katledilmene göz yuman devletin, polisin cezalandırılmasını sağlayamadığım için,
senin katlinden sonra "iyi olmuş" diyen yobazları tek tek not etmediğim için.
özür dilerim.