949
niccolo machiavelli "il principe" adlı eserinde aşağı yukarı şunu yazmış: "kötülük beklediğiniz bir güç size iyilik ettiğinde, o iyiliği olduğundan daha değerli görürsünüz." (kitabın neresinde olduğunu unuttuğum için şimdi bakmak zul geldi, affola.) bunun zıddı da mümkün. iyilik beklediğiniz insan size kötülük ettiğinde kendisine olan kızgınlığınız ortalamanın üzerinde olur. çünkü beklentiniz menfi yönde boşa çıkmıştır ve hayal kırıklığının yarattığı stres sinirlerinizi bozmuştur.
hamza hamzaoğlunun sneijder ile ilgili yorumuna çok kızmamızın altında yatan dinamğin bu olduğu kanaatindeyim.
biz hamza hamzaoğlu dendiğinde sarı formalı eski bir galatasaray oyuncusu hatırlarız önce. sonra efendilik aklımıza gelir. bunlardan sonra ise akhisar belediyespor gibi nispeten küçük bir kulübü nasıl büyüttüğünü biliriz. oynattığı futbolu, mucize fiyatlarla getirip tsl için ortalama üstüne evirdiği yabancıları, futbolunun son demlerinde parlattığı türk&yabancı oyuncuları biliriz. bir galatasaraylı eski oyuncu bunları yaptığı için de hamza hamzaoğluna bakış her zaman pozitif olmuştur ve ben dahil büyük çoğunluk, kendisinin ilerde galatasaray teknik direktörü olacağını düşünmüştür.
sneijder ile ilgili biraz haddini aşan açıklamalar bizi en çok bu yüzden kızdırdı zaten. hele ki bu açıklamaları sayın terimin yardımcı antrenörüyken yapınca ister istemez çoğumuzda daha büyük bir hayal kırıklığı peydah oldu çünkü medyada çıkan "terim sneijderı sevmiyor" tarzı haberler hepimizi doldurdu. tüm bunların toplamında hamza hamzaoğlu da bir anda tsldeki dandik teknik adamlar kalibresinde görülmeye başladı. tüm o vaat ettiği gelecek, yaptıkları, efendiliği ve fair playi yaşatan yanı unutuldu. "hain" damgası yemeye kadar vardı iş.
tüm bunlar bir yana, galatasarayda yaşanan yönetim değişikliği, abdürrahim albayrak gibi sayın terimi gereğinden fazla seven bir yöneticiyi tekrar yönetim kuruluna soktu. ünal aysal ve onun temsil ettiği değerlere taban tabana zıt bir insan olan albayrak, taraftarın hatırı sayılır bölümünde bir burukluk yarattı zira devletin tepesiyle gereksiz içli dışlı olduğu biliniyordu ve galatasaraya bir şekilde zarar vermiş olan sayın terimin de çok yakınındaydı.
hamza hamzaoğlu da, abdürrahim albayrakın içinde bulunduğu bu yönetim kurulu tarafından teknik direktör yapılınca, az önceki tüm durumdan alabildiğine rahatsız olan kesim iyice tiksindi. çünkü akla gelen şeyler aşağı yukarı şunlar oldu: "terim, albayrak, tayyip erdoğan, akp, yandaşlık, hocanın sneijderla ilgili yorumu, sabrinin affı, yerlilerin yüksek maaşı, yerlilerin yeniçerilik sevdası" vb vb. tüm bunlar başlı başına hamza hocanın karşısına dikilecek bilinçaltı tezahürlerdi.
gel gör ki yazının girişinde alıntıladığım machiavelli düşüncesi burada tam da bu duruma oturdu. çünkü hamza artık tamamen kötü çağrışımları haiz beklentilerin içinde karşılanmıştı ve terimin gölgesinde kalacağı, yerlileri çok şımartacağı, sneijderı küstüreceği, takıma çağdışı bir futbol oynatacağı vb gibi evhama sürüklenen taraftarca kendisine hiç hoş bakılmamıştı. ilk antrenmanında sneijderla verdiği o malum görüntü, gayet normal olmasına rağmen bu beklentiler sebebiyle çok olumlu karşılandı. ardından gelen iyi, iştahlı futbol tüm bu kötü önyargıları ufak ufak eritmeye başladı. hamza hoca çıktığı tüm maçlarda sadece bir kez yenilerek aslında galatasaray için normal bir seri yakaladı ama hem takımın malum durumu hem kendisiyle ilgili olumsuz önyargılar sebebiyle bu çok büyük bir başarı olarak addedildi.
şu an da, tüm olumsuz beklentilere mugayir, her türlü zorluğa hazır ve gayet yeterli top oynatan bir teknik adam görüyoruz. beklentilerimiz genelde olumsuz olduğu için, hamza hoca maddi manevi beklentilerimizi tamamen boşa çıkardığı için de içten içe suçluluk duyarak kendisine büyük bir sevgi besliyoruz.
demem o ki hamza hamzaoğlu - taraftar ilişkisi çok ilginç seyretti. hep sıradışı noktalarda kaldık. en ümitlendiğim şey, adnan öztürk gibi elit bir insanın da, abdürrahim albayrak gibi halktan bir insanın da duygun yarsuvat gibi bir duayenin de desteğini almış olması. umarım ilişkimiz artık normalleşir, ne menfi ne müspet uçlarda seyretmez, duygusal gel gitler yaşamayız.
zira hamza hoca çok kaliteli bir insan. bu her halinden belli oluyor. yarın öbür gün üst üste birçok maç da kaybedebilir, bu durumda taraftarın takınacağı tavırdan hiç emin değilim. bizim taraftarımız pek düşünerek hareket etmiyor zira. daha çok kelle isteme amaçlı, stres topu gibi görüyor camiayı. haliyle başarı birinci kural. o krediyi yiyecek -hele ki gereksiz bir 4. yıldız baskısıyla- maçlar kaybettiğinde taraftar arkasında durur mu emin değilim. ben duracağım. nasıl ki rijkaardda, mancinide, prandellide bu tutumu sürdürdüysem kendisinde de sürdüreceğim çünkü bu isimlerin hepsi çok kaliteli insanlar. belki rijkaard biraz daha yırtık, neyse. hamza hoca hepsinin ötesinde bizim camiamızdan ekmek yemiş. kim olursa olsun, bir galatasaraylıyı en çok mutlu edecek şeydir, kendi camiasından yetişmiş birinin bu camiayı başarıya götürmesi.
hamza hamzaoğlunun sneijder ile ilgili yorumuna çok kızmamızın altında yatan dinamğin bu olduğu kanaatindeyim.
biz hamza hamzaoğlu dendiğinde sarı formalı eski bir galatasaray oyuncusu hatırlarız önce. sonra efendilik aklımıza gelir. bunlardan sonra ise akhisar belediyespor gibi nispeten küçük bir kulübü nasıl büyüttüğünü biliriz. oynattığı futbolu, mucize fiyatlarla getirip tsl için ortalama üstüne evirdiği yabancıları, futbolunun son demlerinde parlattığı türk&yabancı oyuncuları biliriz. bir galatasaraylı eski oyuncu bunları yaptığı için de hamza hamzaoğluna bakış her zaman pozitif olmuştur ve ben dahil büyük çoğunluk, kendisinin ilerde galatasaray teknik direktörü olacağını düşünmüştür.
sneijder ile ilgili biraz haddini aşan açıklamalar bizi en çok bu yüzden kızdırdı zaten. hele ki bu açıklamaları sayın terimin yardımcı antrenörüyken yapınca ister istemez çoğumuzda daha büyük bir hayal kırıklığı peydah oldu çünkü medyada çıkan "terim sneijderı sevmiyor" tarzı haberler hepimizi doldurdu. tüm bunların toplamında hamza hamzaoğlu da bir anda tsldeki dandik teknik adamlar kalibresinde görülmeye başladı. tüm o vaat ettiği gelecek, yaptıkları, efendiliği ve fair playi yaşatan yanı unutuldu. "hain" damgası yemeye kadar vardı iş.
tüm bunlar bir yana, galatasarayda yaşanan yönetim değişikliği, abdürrahim albayrak gibi sayın terimi gereğinden fazla seven bir yöneticiyi tekrar yönetim kuruluna soktu. ünal aysal ve onun temsil ettiği değerlere taban tabana zıt bir insan olan albayrak, taraftarın hatırı sayılır bölümünde bir burukluk yarattı zira devletin tepesiyle gereksiz içli dışlı olduğu biliniyordu ve galatasaraya bir şekilde zarar vermiş olan sayın terimin de çok yakınındaydı.
hamza hamzaoğlu da, abdürrahim albayrakın içinde bulunduğu bu yönetim kurulu tarafından teknik direktör yapılınca, az önceki tüm durumdan alabildiğine rahatsız olan kesim iyice tiksindi. çünkü akla gelen şeyler aşağı yukarı şunlar oldu: "terim, albayrak, tayyip erdoğan, akp, yandaşlık, hocanın sneijderla ilgili yorumu, sabrinin affı, yerlilerin yüksek maaşı, yerlilerin yeniçerilik sevdası" vb vb. tüm bunlar başlı başına hamza hocanın karşısına dikilecek bilinçaltı tezahürlerdi.
gel gör ki yazının girişinde alıntıladığım machiavelli düşüncesi burada tam da bu duruma oturdu. çünkü hamza artık tamamen kötü çağrışımları haiz beklentilerin içinde karşılanmıştı ve terimin gölgesinde kalacağı, yerlileri çok şımartacağı, sneijderı küstüreceği, takıma çağdışı bir futbol oynatacağı vb gibi evhama sürüklenen taraftarca kendisine hiç hoş bakılmamıştı. ilk antrenmanında sneijderla verdiği o malum görüntü, gayet normal olmasına rağmen bu beklentiler sebebiyle çok olumlu karşılandı. ardından gelen iyi, iştahlı futbol tüm bu kötü önyargıları ufak ufak eritmeye başladı. hamza hoca çıktığı tüm maçlarda sadece bir kez yenilerek aslında galatasaray için normal bir seri yakaladı ama hem takımın malum durumu hem kendisiyle ilgili olumsuz önyargılar sebebiyle bu çok büyük bir başarı olarak addedildi.
şu an da, tüm olumsuz beklentilere mugayir, her türlü zorluğa hazır ve gayet yeterli top oynatan bir teknik adam görüyoruz. beklentilerimiz genelde olumsuz olduğu için, hamza hoca maddi manevi beklentilerimizi tamamen boşa çıkardığı için de içten içe suçluluk duyarak kendisine büyük bir sevgi besliyoruz.
demem o ki hamza hamzaoğlu - taraftar ilişkisi çok ilginç seyretti. hep sıradışı noktalarda kaldık. en ümitlendiğim şey, adnan öztürk gibi elit bir insanın da, abdürrahim albayrak gibi halktan bir insanın da duygun yarsuvat gibi bir duayenin de desteğini almış olması. umarım ilişkimiz artık normalleşir, ne menfi ne müspet uçlarda seyretmez, duygusal gel gitler yaşamayız.
zira hamza hoca çok kaliteli bir insan. bu her halinden belli oluyor. yarın öbür gün üst üste birçok maç da kaybedebilir, bu durumda taraftarın takınacağı tavırdan hiç emin değilim. bizim taraftarımız pek düşünerek hareket etmiyor zira. daha çok kelle isteme amaçlı, stres topu gibi görüyor camiayı. haliyle başarı birinci kural. o krediyi yiyecek -hele ki gereksiz bir 4. yıldız baskısıyla- maçlar kaybettiğinde taraftar arkasında durur mu emin değilim. ben duracağım. nasıl ki rijkaardda, mancinide, prandellide bu tutumu sürdürdüysem kendisinde de sürdüreceğim çünkü bu isimlerin hepsi çok kaliteli insanlar. belki rijkaard biraz daha yırtık, neyse. hamza hoca hepsinin ötesinde bizim camiamızdan ekmek yemiş. kim olursa olsun, bir galatasaraylıyı en çok mutlu edecek şeydir, kendi camiasından yetişmiş birinin bu camiayı başarıya götürmesi.