10029
bugün de gördük ki vefa kavramı onun için farklıdır(?). şimdi aslına bakarsak şunu söylemek lazım, arda bence türk toplumunun birebir yansımasıdır. yeteneklidir, yeteneğini göstermek için deliler gibi çalışır, istediği yere gelir. geldiği zaman çalışmayı bırakır, daha sonra onu o kadar şişirirler ki kendini olduğundan daha iyi zanneder (toplumda bu şişirenler çevredir, arda için ise medya idi. şişirme lafı da yanlış anlaşılmasın. övme anlamında kullandım). çalışmayı bırakır. formu düşer, formu düşünce arabesk acıtasyonlara başlar. o yetmez saldırıya geçer kendini eleştirenlere cephe alır. kaçıp gitmekle tehdit eder. kaçar gider. gurbette işler disiplinlidir, çarkın içinde işler parıldar güzel yerlere anca öyle gelir. ha gelelim benim toplumumuzla ardayı en çok kesiştirdiğim noktaya. ''adil olma'' durumu konusuna. adil olma kavramı toplumda genel olarak ''kayırmama'' gibi algılanıyor artık. o kadar torpille, rantla, cukkayla dönen bir toplumuz ki insanlar artık ''adil ol'' derken, ''bak gözüm üstünde, aran iyi diye adama kıyak geçme'' noktasına çekmeye başladı. cümle doğru gibi durabilir ama eksik aslına bakarsak ''gözüm üstünde, yeteri kadar iyi olmayan bi adama sırf aran iyi diye kıyak geçme.'' olması gereken cümle bizim toplumumuzda ''bir işte iyi olmak'' kavramı hiçe sayılarak kullanılıyor. yahu simeone bu sene dünyanın en iyi hocasıydı, en iyisiydi. tartışmasız. şimdi arda'ya neden hocana 1 puan verdin deseler ''adil olmak zorundaydım ağbey, biz sokaklarda büyüdük adaleti orada öğrendik rörörörörör'' gibi şeyler söyleyecektir. eminim. ama adil olmak bu değil be kocakafa(!), asıl bu yaptığın adaletsizlik oldu. vefasızsın be arda. acun abi'ne, aziz başkanına selamlar.
