905
--- alıntı ---
galatasaray’da 90’lı yıllarda futbol oynadınız. sekiz numaralı, önünde show tv yazan düz sarı formayla gözümüzün önüne getiriyoruz sizi. akılda kalan bir onbirin parçasıydınız. nasıl bir ortam vardı futbolculuk adına?
arif benim ilk oda arkadaşımdı zaten. biz florya’nın kapısından içeri birlikte girdik ve ilk kaldığımız oda da burasıydı. yine buraya nasip oldu. (şu anda hamza hamzaoğlu’nun jupp derwall sahası’nı gören çalışma odası) arif’le bir yıl boyunca biz burada oda arkadaşlığı yaptık. hepimiz bir gençleştirme operasyonunun parçalarıydık. zeytinburnu’ndan arif, inegölspor’dan metin, tugay, taner, tayfun... hepimiz tesislerde kalıyorduk ki bu isimlerin çoğu zaten altyapımızda yeni gençleri galatasaray’a kazandırmaya çalışıyor. güzel bir sezondu bizim için. ilk geldiğim sene mustafa denizli ile beraberdik ama çok başarılı olamadık o sezon. yeni gelmiş gençler ve uzun yıllar galatasaray’a hizmet vermiş oyuncuların bir karışımıydı o takım, bir geçiş dönemiydi. ama bir sene sonra hem hakan şükür’ün transferi hem kalli’nin gelmesiyle daha iddialı bir takım olduk. oturmuş, genç bir kadro oluşmuştu, hakan şükür de destek verince kalli’yle beraber şampiyon olduk. tabii kalli inanılmaz bir adamdı, onun kuralları, kanunları vardı.
"aslinda sağ ayağim daha iyidir"
hamza hamzaoğlu’nun sağ ayaklı mı yoksa sol ayaklı mı olduğu tartışılırdı. doksanlı yılların türk futbolunda çok rastlanan bir şey değildi ters ayakla kanatta oynayan futbolcular…
aslında benim sol ayağım çok iyiydi. sağ ayağımdan daha iyiydi diyebilirim galatasaray’a geldiğim zamanlarda. burada bir sakatlık yaşadım ben, salon turnuvasında sol iç yan bağlarım zedelendi. uzun top yaptığımda ağrım nüksettiği için ondan sonraki maçlarımda hep sağıma çekip sağ ayağımla orta yapmaya başladım.
"galatasaray'dan zam beklerken rakami düşürdüler"
şampiyonluklar geldi, siz de takımın önemli oyuncularından biriydiniz ama dediğiniz gibi daha sonra bir anda ayrıldınız… neden?
o çok uzun anlatılması gereken bir süreç ama ben çok detaya girmek istemiyorum. anlaşamadık. ben galatasaray’da ikinci kaptan pozisyonundaydım, bana farklı bir şekilde teklif gelmesini isterdim ama üç arkadaşımla beraber aşağıya çağrıldık, “size bu rakam veriliyor kabul ediyorsanız imzalayın” dendi. bunu da benim kabul etmem söz konusu değildi. o zaman bonservisten kalma olayı da vardı, galatasaray’dan ayrılmayı zaten asla düşünmüyordum. son güne kadar galatasaray’dan adım bekledim, söyledikleri rakamdan bir kuruş çıksalar yine kabul edeceğimi söyledim ama onlar teklifi daha da düşürdüler.
"ali şen bana galatasaray'dan aldiğimin 2 katini teklif etti"
fenerbahçe’nin bir teklifi oldu değil mi o dönem?
evet, sayın ali şen anlaşamadığımız günün gecesinde aradı beni, “hamza gel hemen ben sana iki katını vereyim” dedi ama ben galatasaray’da hamza olduğumu, şartlarımı son ana kadar burada zorlamak istediğimi söyledim ve teşekkür ettim. o da anlaşamazsam aramamı istedi. bu süreç transferin son gününe kadar sürdü. o arada istanbulspor çok istiyordu, onlar haber gönderdi. leo beenhakker gelmişti istanbul’a. sol bek ihtiyacı oluşmuş, bütün türkiye’deki sol kanat oyuncularını izlemiş kasetlerden, beni istemiş. onun gibi bir hocayla çalışmak da benim için önemliydi. ama yine de ben son gün, son dakikaya kadar bekledim, hiç kimse bana “hamza gel, anlaşalım, şuraya bir imza atalım sen bu durumda kalma” demedi. son gün de gittim ben.
"aslinda ben fenerbahçeliydim"
fenerbahçe’nin teklifini neden reddettiniz?
bir yere bağlandığım zaman kolay kolay bırakabilen birisi değilim.
tabii smokinini sarı kırmızı seçen adamdan farklı bir davranış beklemek garip olurdu.
aslında ben çocukluğumda fenerbahçeliydim. ama profesyonel yaşantı başlayınca o duygu azalıyor, kendi takımınızla oynadığınız maçlara odaklanıyorsunuz. nerede oynuyorsanız, kalbiniz orası için atıyor. buraya transfer olacağım zaman da yunanistan’daki akdeniz oyunları’ndan dönüşte yurdeşen (karahasan) abi marinada bir yata götürdü bizi, kaleci altay’la beraber. orada hangi takımlı olduğumuzu sordu, “ben fenerbahçeliyim” dedim. kaleci altay da galatasaraylı olduğunu söyledi. uçakla dönüyoruz, altay’a “sen gidersin ama benim işim olmaz, ben gelemem” dedim. ben buraya geldim, kaleci altay da fenerbahçe’ye gitti bir sene sonra.
"futbolu galatasaray'da birakacağima söz vermiştim"
galatasaray’ın sembol oyuncusu metin oktay da izmirspor’dan gelmişti. gelirken siz uzak geleceğe dair neler düşündünüz?
benim geldiğim yıl metin oktay vefat etti, allah rahmet eylesin, onun cenaze törenine gittik. defnettiğimizde “ben de futbol hayatımı burada kaptan olarak noktalayacağım” diye kendi kendime söz vermiştim ama olmadı işte. şükürler olsun ki bugün geri döndüm.
"sneijder'e ilk antrenmanda öyle bir şey söyledim ki..!"
sneijder ile ilk antrenmanda çekilen ve çok konuşulan fotoğrafın hikâyesini soralım. sneijder ile hamzaoğlu ne konuştu?
espriyle yaklaştım. “ben yönetimle konuştum, birazdan aşağıya iniyorsun, bavulunu toplayıp gidiyorsun” dedim. şöyle bir baktı, sonra güldük... şakalaştık yani. aramızda bir sorun yoktu zaten. o an için onun da yaptığı açıklama yanlıştı, ben de biraz ileri gittim. benim amacım bir milli takım hocası olarak onun söylediğine karşılık bizim oyuncularımızı korumaktı ama ben zaten onu tasdik ettim, “evet bizim oyuncularımız üç kere topu dürtmeden vermiyor ama biz de onun için yabancı oyuncu getiriyoruz” diye. ama bu sadece sneijder ile alakalı değil. biz niye büyük paralar vererek transfer yapıyoruz yurt dışından? iyi oldukları için. bizim oyuncularımız o seviyeye gelemedikleri için. yoksa aynı seviyede olsak niye alalım dışarıdan? o anda sneijder’ın dünya kupası’na giderken bu şekilde bir demeç vermesine kızmıştım aslında ama orada ben de biraz ileriye gittim tabii, bunu da daha önce söyledim. çünkü benim düşüncem buraya gelen yabancı oyuncularla ilgili genel bir söylemdi, bunu sadece sneijder özelinde söylemek istemedim. bizim hiçbir oyuncuyla bir sorunumuz olamaz. biz burada kurumların iyi olması için çalışıyoruz. ben aşağıda oyuncularıma kızdığım zaman da onların şahsına hiçbir kastım olmaz. takım içindeki oyununa karşı bir tepkim olabilir ancak. kızarım, düzeltmeye çalışırım, yapmadığı zaman söylerim ama asla kişisel olarak hiçbir oyuncumla sorunum olamaz.
"selçuk'un kaptanliğindan çok memnunum"
sahada sizin gölgeniz olacak bir lidere ihtiyaç var mıdır?
öyle olmasına gerek yok. eskiden cüneyt (tanman) abi vardı sahada, yıldız değildi ama yeterdi. bizim sahada öyle insanlara ihtiyacımız var. şu anda selçuk bunu gayet iyi yürütüyor, çok memnunum selçuk’un kaptanlığından.
--- alıntı ---
http://www.milliyet.com.tr/...1994470-skorerhaber/
galatasaray’da 90’lı yıllarda futbol oynadınız. sekiz numaralı, önünde show tv yazan düz sarı formayla gözümüzün önüne getiriyoruz sizi. akılda kalan bir onbirin parçasıydınız. nasıl bir ortam vardı futbolculuk adına?
arif benim ilk oda arkadaşımdı zaten. biz florya’nın kapısından içeri birlikte girdik ve ilk kaldığımız oda da burasıydı. yine buraya nasip oldu. (şu anda hamza hamzaoğlu’nun jupp derwall sahası’nı gören çalışma odası) arif’le bir yıl boyunca biz burada oda arkadaşlığı yaptık. hepimiz bir gençleştirme operasyonunun parçalarıydık. zeytinburnu’ndan arif, inegölspor’dan metin, tugay, taner, tayfun... hepimiz tesislerde kalıyorduk ki bu isimlerin çoğu zaten altyapımızda yeni gençleri galatasaray’a kazandırmaya çalışıyor. güzel bir sezondu bizim için. ilk geldiğim sene mustafa denizli ile beraberdik ama çok başarılı olamadık o sezon. yeni gelmiş gençler ve uzun yıllar galatasaray’a hizmet vermiş oyuncuların bir karışımıydı o takım, bir geçiş dönemiydi. ama bir sene sonra hem hakan şükür’ün transferi hem kalli’nin gelmesiyle daha iddialı bir takım olduk. oturmuş, genç bir kadro oluşmuştu, hakan şükür de destek verince kalli’yle beraber şampiyon olduk. tabii kalli inanılmaz bir adamdı, onun kuralları, kanunları vardı.
"aslinda sağ ayağim daha iyidir"
hamza hamzaoğlu’nun sağ ayaklı mı yoksa sol ayaklı mı olduğu tartışılırdı. doksanlı yılların türk futbolunda çok rastlanan bir şey değildi ters ayakla kanatta oynayan futbolcular…
aslında benim sol ayağım çok iyiydi. sağ ayağımdan daha iyiydi diyebilirim galatasaray’a geldiğim zamanlarda. burada bir sakatlık yaşadım ben, salon turnuvasında sol iç yan bağlarım zedelendi. uzun top yaptığımda ağrım nüksettiği için ondan sonraki maçlarımda hep sağıma çekip sağ ayağımla orta yapmaya başladım.
"galatasaray'dan zam beklerken rakami düşürdüler"
şampiyonluklar geldi, siz de takımın önemli oyuncularından biriydiniz ama dediğiniz gibi daha sonra bir anda ayrıldınız… neden?
o çok uzun anlatılması gereken bir süreç ama ben çok detaya girmek istemiyorum. anlaşamadık. ben galatasaray’da ikinci kaptan pozisyonundaydım, bana farklı bir şekilde teklif gelmesini isterdim ama üç arkadaşımla beraber aşağıya çağrıldık, “size bu rakam veriliyor kabul ediyorsanız imzalayın” dendi. bunu da benim kabul etmem söz konusu değildi. o zaman bonservisten kalma olayı da vardı, galatasaray’dan ayrılmayı zaten asla düşünmüyordum. son güne kadar galatasaray’dan adım bekledim, söyledikleri rakamdan bir kuruş çıksalar yine kabul edeceğimi söyledim ama onlar teklifi daha da düşürdüler.
"ali şen bana galatasaray'dan aldiğimin 2 katini teklif etti"
fenerbahçe’nin bir teklifi oldu değil mi o dönem?
evet, sayın ali şen anlaşamadığımız günün gecesinde aradı beni, “hamza gel hemen ben sana iki katını vereyim” dedi ama ben galatasaray’da hamza olduğumu, şartlarımı son ana kadar burada zorlamak istediğimi söyledim ve teşekkür ettim. o da anlaşamazsam aramamı istedi. bu süreç transferin son gününe kadar sürdü. o arada istanbulspor çok istiyordu, onlar haber gönderdi. leo beenhakker gelmişti istanbul’a. sol bek ihtiyacı oluşmuş, bütün türkiye’deki sol kanat oyuncularını izlemiş kasetlerden, beni istemiş. onun gibi bir hocayla çalışmak da benim için önemliydi. ama yine de ben son gün, son dakikaya kadar bekledim, hiç kimse bana “hamza gel, anlaşalım, şuraya bir imza atalım sen bu durumda kalma” demedi. son gün de gittim ben.
"aslinda ben fenerbahçeliydim"
fenerbahçe’nin teklifini neden reddettiniz?
bir yere bağlandığım zaman kolay kolay bırakabilen birisi değilim.
tabii smokinini sarı kırmızı seçen adamdan farklı bir davranış beklemek garip olurdu.
aslında ben çocukluğumda fenerbahçeliydim. ama profesyonel yaşantı başlayınca o duygu azalıyor, kendi takımınızla oynadığınız maçlara odaklanıyorsunuz. nerede oynuyorsanız, kalbiniz orası için atıyor. buraya transfer olacağım zaman da yunanistan’daki akdeniz oyunları’ndan dönüşte yurdeşen (karahasan) abi marinada bir yata götürdü bizi, kaleci altay’la beraber. orada hangi takımlı olduğumuzu sordu, “ben fenerbahçeliyim” dedim. kaleci altay da galatasaraylı olduğunu söyledi. uçakla dönüyoruz, altay’a “sen gidersin ama benim işim olmaz, ben gelemem” dedim. ben buraya geldim, kaleci altay da fenerbahçe’ye gitti bir sene sonra.
"futbolu galatasaray'da birakacağima söz vermiştim"
galatasaray’ın sembol oyuncusu metin oktay da izmirspor’dan gelmişti. gelirken siz uzak geleceğe dair neler düşündünüz?
benim geldiğim yıl metin oktay vefat etti, allah rahmet eylesin, onun cenaze törenine gittik. defnettiğimizde “ben de futbol hayatımı burada kaptan olarak noktalayacağım” diye kendi kendime söz vermiştim ama olmadı işte. şükürler olsun ki bugün geri döndüm.
"sneijder'e ilk antrenmanda öyle bir şey söyledim ki..!"
sneijder ile ilk antrenmanda çekilen ve çok konuşulan fotoğrafın hikâyesini soralım. sneijder ile hamzaoğlu ne konuştu?
espriyle yaklaştım. “ben yönetimle konuştum, birazdan aşağıya iniyorsun, bavulunu toplayıp gidiyorsun” dedim. şöyle bir baktı, sonra güldük... şakalaştık yani. aramızda bir sorun yoktu zaten. o an için onun da yaptığı açıklama yanlıştı, ben de biraz ileri gittim. benim amacım bir milli takım hocası olarak onun söylediğine karşılık bizim oyuncularımızı korumaktı ama ben zaten onu tasdik ettim, “evet bizim oyuncularımız üç kere topu dürtmeden vermiyor ama biz de onun için yabancı oyuncu getiriyoruz” diye. ama bu sadece sneijder ile alakalı değil. biz niye büyük paralar vererek transfer yapıyoruz yurt dışından? iyi oldukları için. bizim oyuncularımız o seviyeye gelemedikleri için. yoksa aynı seviyede olsak niye alalım dışarıdan? o anda sneijder’ın dünya kupası’na giderken bu şekilde bir demeç vermesine kızmıştım aslında ama orada ben de biraz ileriye gittim tabii, bunu da daha önce söyledim. çünkü benim düşüncem buraya gelen yabancı oyuncularla ilgili genel bir söylemdi, bunu sadece sneijder özelinde söylemek istemedim. bizim hiçbir oyuncuyla bir sorunumuz olamaz. biz burada kurumların iyi olması için çalışıyoruz. ben aşağıda oyuncularıma kızdığım zaman da onların şahsına hiçbir kastım olmaz. takım içindeki oyununa karşı bir tepkim olabilir ancak. kızarım, düzeltmeye çalışırım, yapmadığı zaman söylerim ama asla kişisel olarak hiçbir oyuncumla sorunum olamaz.
"selçuk'un kaptanliğindan çok memnunum"
sahada sizin gölgeniz olacak bir lidere ihtiyaç var mıdır?
öyle olmasına gerek yok. eskiden cüneyt (tanman) abi vardı sahada, yıldız değildi ama yeterdi. bizim sahada öyle insanlara ihtiyacımız var. şu anda selçuk bunu gayet iyi yürütüyor, çok memnunum selçuk’un kaptanlığından.
--- alıntı ---
http://www.milliyet.com.tr/...1994470-skorerhaber/