181
trt ekranının köşesinden de olsa takip ederek, 4 buçuk aylık askerlik hayatım boyunca taraftar kimliğimi az buçuk deşifre ettiğim ilk maç. hani bazı maçlar olur birkaç gün öncesinden alakasız şekilde havasına girer, heycanla bekler, kafadan üç puanı yazıp yola devam etme arzusu tavan yapar falan. genelde derbilerde, avrupa maçlarında ahalinin geneline hasıl olur bu durum. işte benim başıma çok uzun zaman sonra bu maç vesilesi ile geldi bu nörotoksik hadise. içerde dünyadan tamamıyla bihaber olmamıza rağmen daha sabah kalktığımda, hatta önceki gece nöbetteyken bile aklıma birkaç kez gelip mustafa denizli'nin taktiğiyle kafada oynayıp üç puanı yazmıştım bu maça.
özetini, tekniğini, taktiğini, analizini falan bilmem de; "bizim" takım iki kez geriye düşmesine rağmen maçı kazandı, ben de içimden oley oley oley oley şampiyon cimbombom diye bağırdım. bizim futbolsever(!) türk milleti belki nisan-mayıs ayında olaya dahil olacak olsa da, ben o gece şampiyon olmuşcasına sevindim.
(bkz: yemin ettik gelecek güzel günler)
(bkz: ne zaman inanıyorsun olur)
özetini, tekniğini, taktiğini, analizini falan bilmem de; "bizim" takım iki kez geriye düşmesine rağmen maçı kazandı, ben de içimden oley oley oley oley şampiyon cimbombom diye bağırdım. bizim futbolsever(!) türk milleti belki nisan-mayıs ayında olaya dahil olacak olsa da, ben o gece şampiyon olmuşcasına sevindim.
(bkz: yemin ettik gelecek güzel günler)
(bkz: ne zaman inanıyorsun olur)