24
az buçuk avrupa sahnesinde yol katetmeye başladığımız zamanlarda yorumcular "futbolcularımız bu kadar koşunca yoruluyor. yabancılar topu koşturuyorlar o yüzden diri kalıyorlar" diye eleştiriler yaparlardı. topu koşturmak deyimi ön plana çıkmıştı. çok da beceremedik ama tam paslaşmayı öğrenirken şimdi de bu koşu mesafesi zımbırtısı çıktı. teknolojinin futbola iyice girmesiyle tanıştık kendisiyle. şu kadar koşmuş, bu kadar koşmalıymış vs.
takımın taktik anlayışına göre değişir bu mesafeler. biri defansif, biri kontra atak, biri hücum futbolu oynayan takımların koşu mesafeleri bir olabilir mi? bunları geçtim boş boş sahada oradan oraya deli mayın gibi koşan takım nasıl güzel futbol seyrettirebilir? sonucunda biraz topu koşturup biraz futbolcuyu koşturmak gerektiği konuşulmaya başlanacaktır. doğanın kuralı bu; her şey dengede en çok verimini verir. bunların efektif koşu olarak harmanlamasından yeni bir istatistik betimlemesi çıkarırlar ileride. onun üzerinden konuşuruz biz de.
takımın taktik anlayışına göre değişir bu mesafeler. biri defansif, biri kontra atak, biri hücum futbolu oynayan takımların koşu mesafeleri bir olabilir mi? bunları geçtim boş boş sahada oradan oraya deli mayın gibi koşan takım nasıl güzel futbol seyrettirebilir? sonucunda biraz topu koşturup biraz futbolcuyu koşturmak gerektiği konuşulmaya başlanacaktır. doğanın kuralı bu; her şey dengede en çok verimini verir. bunların efektif koşu olarak harmanlamasından yeni bir istatistik betimlemesi çıkarırlar ileride. onun üzerinden konuşuruz biz de.