3985
ellerine, parmaklarına sağlık bunu yazanın. (bkz: vandalist psycho -ekşi sözlük-)
üşenmeden okuyun lütfen, yazıdan hoşlanmayanlar im"para"torlarının piyonu olan hamza hamzaoğlu başlığına gidebilir.
--- alıntı ---
varlığında "her şey çok iyi" demediğimiz kişi.
öyle olması da zaten neredeyse imkansızdı. asıl önemli olan, bir sene içerisinde, hazırlık dönemi geçiremediği takıma gelip, 4 hedeften üçünü başarmasıydı. çoğu kişi sandı ki mancini'ye duyulan güvenin nedeni imajıdır, atkısıdır, elbisesidir. ha böyle zavallılar vardı elbet, ama tek tük rastlanıyordu. oysaki mancini'nin sağladığı güven, 12/13 sezonunun sonunda resmen berbat oynamış galatasaray'ı daha ilk maçlarında bile toparlaması, düzene sokmasıydı.
dediğim gibi, asıl önemli olan, hazırlık kampı yapamadığı, yalnızca ara transfer dönemi geçirebildiği, üstelik kendisinden önceki teknik direktör terim olduğu için kendisinden anlamsız şekilde, sanki suçlu oymuş gibi nefret edildiği bir sezonda, önündeki 3 kulvardan 2'sinde başarılı olması, ekstra olarak bir hedefi de gerçekleştirmesiydi.
"kör öldü badem gözlü oldu" deniyor da, prandelli'nin gelmesiyle mancini'nin iade-i itibarı başka şekilde alakalı. prandelli'yle beraber anlaşıldı mancini'nin takımdaki bu rezillere rağmen neleri başardığı. şimdi anderlecht'e doğru dürüst şut çekemeden 2:0 yenildiğimiz, grupta rezil bir performansa imza attığımız, başakşehir'den 4 yediğimiz, dortmund'dan iki kez 4 yediğimiz, arsenal'den 4 yediğimiz, trabzonspor'a kendi sahamızda 0:3 kaybettiğimiz şu günlerde mancini'nin kıymeti anlaşılıyor.
görüyoruz şimdilerde, geçen seneki takımın aslında ne kadar kötü olduğunu, mancini'nin bunlara rağmen neleri başardığını.
hakkında tek bir eleştiri haklıdır, o da "90. dakikada neden o değişikliği yaptı" sorusudur. onun dışında mancini bu takımın yapabileceğinin en iyisini yapmıştır. hakkında sorulmuş onlarca, yüzlerce soruya da bu başlık altında cevap verdim.
yazıyorsunuz ya "fenerbahçe nisan ayında şampiyon oldu" diye, bir de bununla beraber başka ne yaptığını yazalım mancini'nin. hayır yüz kez yazdım, belki de ekşisözlük'te en çok yazdığım başlık bu başlıktır ama yine de yazacağım üşenmeden.
1. juventus ve real madrid'in olduğu gruptan çıktı.
2. juventus'a maç kaybetmedi, maçların birini yendi.
3. real madrid bizi 4:1 yendi. o maçta, muslera, sneijder, semih kaya yoktu. mevkisinin en iyileri yani. yediğimiz gollerin de mancini ile bir alakası yoktu.
4. türkiye kupasını aldık.
5. mancini'nin olduğu 46 maçtan 9 tanesini kaybettik. prandelli şu ana kadarki 16 maçtan 7 tanesini kaybetti, hani kıyaslamak isterseniz.
6. kaybettiğimiz 9 maçın 7 tanesi deplasmandı.
7. kaybettiğimiz bu 7 deplasman, akhisar, fenerbahçe, sivasspor, real madrid, chelsea gibi iyi iç saha takımlarına karşıydı. kabullenilebilirdi.
8. 46 maçımız içerisinde sadece 4 tane maçı beklenmedik şekilde kaybetti: kayseri, kasımpaşa, elazığ, kopenhag maçları.
9. bir şeyi fark ettiniz mi? bir fenerbahçe maçı dışında kaybettiğimiz derbi yok.
10. fener, beşiktaş ve trabzon ile yaptığımız 5 derbi maçın 4 tanesini kazandık. (ilk beşiktaş maçında mancini yoktu hatırlarsanız) trabzon'dan sahasında taze 3 yemiş takımı izlerken unutuyorsunuz belki ama, trabzon'u deplasmanda 1:4 yenmiştik.
11. en önemlisi de, bunları, hazırlık kampı yapamadığı, hazırlayamadığı, deneyemediği takımla yaptı.
***
yani özetle, muslera'nın, sneijder'in, semih'in,mevkisinin as oyuncularının olmadığı maçta real madrid'den 4 yiyen, 5 derbisinin 4'ünü kazanan, 46 maçtan sadece 9 tanesini kaybeden, onların 7'sini de deplasman da kaybeden, o 7 deplasman maçının da 5 tanesini iyi iç saha takımlarına kaybeden, juventus ile real madrid'in olduğu gruptan galatasaray'ı çıkarabilen, juventus'u bir maç yenip bir maç berabere bitiren, türkiye kupasını alan, ligi de 2. bitiren (ki malum şike meselesi yüzünden avrupa için bu da yetiyordu) adamı,
onun muslera'sız sneijder'siz semih'siz yenildiği real madrid'den bu üç oyuncunun olduğu maçta 6 yiyen adamın, cluj ve braga'nın olduğu gruptan takımı zar zor çıkartan adamın, dillere dolanmış "derbi üstünlüğü" hiçbir zaman 80% maç kazanma seviyesine gelmemiş adamın, "lig bitsin konuşacağım" deyip de galatasaray'ın kuyusunu kazanlarla çalışmaya gitmiş adamın, onun muslera'sız sneijder'siz semih'siz bir şekilde real madrid'den yediğini arsenal'den, dortmund'dan, ulan onları geç başakşehir'den yedirten adamın, çıktığı 16 maçın 7 tanesini kaybetmiş adamın, daha sayayım mı, takımı defalarca bir kanatı olmadan oynatmış adamın, anderlecht gibi takımdan beraberliği son dakikada stoperinin artık illallah etmesiyle alabilmiş adamın, sneijder gibi adamı derbide ilk 11 çıkarmamış adamın olduğu yerde,
atkı, takım elbise, şekil şemal yüzünden desteklediğimizi sanıyorsanız, fena halde yanılıyorsunuz. ve unutuyorsunuz ki, mancini, bu diğer iki kişi gibi takımla hazırlık kampı geçiremedi, ara transferden başka transfer şansı olmadı.
ve yine unutuyorsunuz ki, dün "kara" dediğine bugün "ak" deyip, galatasaray'ı düşmanlarına satarak, tazminatı ödensin diye rezil rüsva ederek gitmedi.
buradayken o hep onun için geldiğini iddia ettiğiniz tazminatına elini sürmeden gitti.
buradayken haksızlık ettiniz de, artık halimiz ortadayken, daha fazla haksızlık etmeyin be.
bu adamın son dakika değişikliğini, kağıt yollamasını, atkısını hatırlıyorsanız, bu kadar sevilmediği bir sezonda elde ettiği bunca başarıyı da hatırlayacaksınız. ve giderken de, yamyam gibi almasını beklediğiniz tazminatın tek kuruşuna dahi dokunmamasını hatırlayacaksınız.
"çok iyi" demedik. bi bıraksaydınız, çok iyi olacaktık. elinde imkan yokken, hakkında neler neler söylenirken bunları yapan adam, düşünün bir de haksızlık edilmeseydi neler yapabilirdi. bu kadar dezavantaja rağmen, "iyi" olmayı başarabilen bir adam, düşünün bi, kıymetini bilseydiniz bu sene ne kadar iyi olacaktı.
geldiği günden bu yana, mancini hakkında neler söylendi, ne iftiralar atıldı, ne saçmalıklarla kuyusu kazıldı hatırlamak istiyorsanız, buyurun, tüm süreci şuradan takip edebilirsiniz: (bkz: roberto mancini/@vandalist psycho)
belki sonra, bu adama haksızlık ettiğinizi de, yazık ettiğinizi de hatırlarsınız.
--- alıntı ---
üşenmeden okuyun lütfen, yazıdan hoşlanmayanlar im"para"torlarının piyonu olan hamza hamzaoğlu başlığına gidebilir.
--- alıntı ---
varlığında "her şey çok iyi" demediğimiz kişi.
öyle olması da zaten neredeyse imkansızdı. asıl önemli olan, bir sene içerisinde, hazırlık dönemi geçiremediği takıma gelip, 4 hedeften üçünü başarmasıydı. çoğu kişi sandı ki mancini'ye duyulan güvenin nedeni imajıdır, atkısıdır, elbisesidir. ha böyle zavallılar vardı elbet, ama tek tük rastlanıyordu. oysaki mancini'nin sağladığı güven, 12/13 sezonunun sonunda resmen berbat oynamış galatasaray'ı daha ilk maçlarında bile toparlaması, düzene sokmasıydı.
dediğim gibi, asıl önemli olan, hazırlık kampı yapamadığı, yalnızca ara transfer dönemi geçirebildiği, üstelik kendisinden önceki teknik direktör terim olduğu için kendisinden anlamsız şekilde, sanki suçlu oymuş gibi nefret edildiği bir sezonda, önündeki 3 kulvardan 2'sinde başarılı olması, ekstra olarak bir hedefi de gerçekleştirmesiydi.
"kör öldü badem gözlü oldu" deniyor da, prandelli'nin gelmesiyle mancini'nin iade-i itibarı başka şekilde alakalı. prandelli'yle beraber anlaşıldı mancini'nin takımdaki bu rezillere rağmen neleri başardığı. şimdi anderlecht'e doğru dürüst şut çekemeden 2:0 yenildiğimiz, grupta rezil bir performansa imza attığımız, başakşehir'den 4 yediğimiz, dortmund'dan iki kez 4 yediğimiz, arsenal'den 4 yediğimiz, trabzonspor'a kendi sahamızda 0:3 kaybettiğimiz şu günlerde mancini'nin kıymeti anlaşılıyor.
görüyoruz şimdilerde, geçen seneki takımın aslında ne kadar kötü olduğunu, mancini'nin bunlara rağmen neleri başardığını.
hakkında tek bir eleştiri haklıdır, o da "90. dakikada neden o değişikliği yaptı" sorusudur. onun dışında mancini bu takımın yapabileceğinin en iyisini yapmıştır. hakkında sorulmuş onlarca, yüzlerce soruya da bu başlık altında cevap verdim.
yazıyorsunuz ya "fenerbahçe nisan ayında şampiyon oldu" diye, bir de bununla beraber başka ne yaptığını yazalım mancini'nin. hayır yüz kez yazdım, belki de ekşisözlük'te en çok yazdığım başlık bu başlıktır ama yine de yazacağım üşenmeden.
1. juventus ve real madrid'in olduğu gruptan çıktı.
2. juventus'a maç kaybetmedi, maçların birini yendi.
3. real madrid bizi 4:1 yendi. o maçta, muslera, sneijder, semih kaya yoktu. mevkisinin en iyileri yani. yediğimiz gollerin de mancini ile bir alakası yoktu.
4. türkiye kupasını aldık.
5. mancini'nin olduğu 46 maçtan 9 tanesini kaybettik. prandelli şu ana kadarki 16 maçtan 7 tanesini kaybetti, hani kıyaslamak isterseniz.
6. kaybettiğimiz 9 maçın 7 tanesi deplasmandı.
7. kaybettiğimiz bu 7 deplasman, akhisar, fenerbahçe, sivasspor, real madrid, chelsea gibi iyi iç saha takımlarına karşıydı. kabullenilebilirdi.
8. 46 maçımız içerisinde sadece 4 tane maçı beklenmedik şekilde kaybetti: kayseri, kasımpaşa, elazığ, kopenhag maçları.
9. bir şeyi fark ettiniz mi? bir fenerbahçe maçı dışında kaybettiğimiz derbi yok.
10. fener, beşiktaş ve trabzon ile yaptığımız 5 derbi maçın 4 tanesini kazandık. (ilk beşiktaş maçında mancini yoktu hatırlarsanız) trabzon'dan sahasında taze 3 yemiş takımı izlerken unutuyorsunuz belki ama, trabzon'u deplasmanda 1:4 yenmiştik.
11. en önemlisi de, bunları, hazırlık kampı yapamadığı, hazırlayamadığı, deneyemediği takımla yaptı.
***
yani özetle, muslera'nın, sneijder'in, semih'in,mevkisinin as oyuncularının olmadığı maçta real madrid'den 4 yiyen, 5 derbisinin 4'ünü kazanan, 46 maçtan sadece 9 tanesini kaybeden, onların 7'sini de deplasman da kaybeden, o 7 deplasman maçının da 5 tanesini iyi iç saha takımlarına kaybeden, juventus ile real madrid'in olduğu gruptan galatasaray'ı çıkarabilen, juventus'u bir maç yenip bir maç berabere bitiren, türkiye kupasını alan, ligi de 2. bitiren (ki malum şike meselesi yüzünden avrupa için bu da yetiyordu) adamı,
onun muslera'sız sneijder'siz semih'siz yenildiği real madrid'den bu üç oyuncunun olduğu maçta 6 yiyen adamın, cluj ve braga'nın olduğu gruptan takımı zar zor çıkartan adamın, dillere dolanmış "derbi üstünlüğü" hiçbir zaman 80% maç kazanma seviyesine gelmemiş adamın, "lig bitsin konuşacağım" deyip de galatasaray'ın kuyusunu kazanlarla çalışmaya gitmiş adamın, onun muslera'sız sneijder'siz semih'siz bir şekilde real madrid'den yediğini arsenal'den, dortmund'dan, ulan onları geç başakşehir'den yedirten adamın, çıktığı 16 maçın 7 tanesini kaybetmiş adamın, daha sayayım mı, takımı defalarca bir kanatı olmadan oynatmış adamın, anderlecht gibi takımdan beraberliği son dakikada stoperinin artık illallah etmesiyle alabilmiş adamın, sneijder gibi adamı derbide ilk 11 çıkarmamış adamın olduğu yerde,
atkı, takım elbise, şekil şemal yüzünden desteklediğimizi sanıyorsanız, fena halde yanılıyorsunuz. ve unutuyorsunuz ki, mancini, bu diğer iki kişi gibi takımla hazırlık kampı geçiremedi, ara transferden başka transfer şansı olmadı.
ve yine unutuyorsunuz ki, dün "kara" dediğine bugün "ak" deyip, galatasaray'ı düşmanlarına satarak, tazminatı ödensin diye rezil rüsva ederek gitmedi.
buradayken o hep onun için geldiğini iddia ettiğiniz tazminatına elini sürmeden gitti.
buradayken haksızlık ettiniz de, artık halimiz ortadayken, daha fazla haksızlık etmeyin be.
bu adamın son dakika değişikliğini, kağıt yollamasını, atkısını hatırlıyorsanız, bu kadar sevilmediği bir sezonda elde ettiği bunca başarıyı da hatırlayacaksınız. ve giderken de, yamyam gibi almasını beklediğiniz tazminatın tek kuruşuna dahi dokunmamasını hatırlayacaksınız.
"çok iyi" demedik. bi bıraksaydınız, çok iyi olacaktık. elinde imkan yokken, hakkında neler neler söylenirken bunları yapan adam, düşünün bir de haksızlık edilmeseydi neler yapabilirdi. bu kadar dezavantaja rağmen, "iyi" olmayı başarabilen bir adam, düşünün bi, kıymetini bilseydiniz bu sene ne kadar iyi olacaktı.
geldiği günden bu yana, mancini hakkında neler söylendi, ne iftiralar atıldı, ne saçmalıklarla kuyusu kazıldı hatırlamak istiyorsanız, buyurun, tüm süreci şuradan takip edebilirsiniz: (bkz: roberto mancini/@vandalist psycho)
belki sonra, bu adama haksızlık ettiğinizi de, yazık ettiğinizi de hatırlarsınız.
--- alıntı ---