• 3722
    şu anki vaziyeti ile alakalı ben de birkaç şey söylemek istiyorum. çoğu arkadaşımızın yazdığı gibi suçlular bir değil iki değil, herkesin büyük payı var.

    bir numaralı suçlu galatasaray taraftarı benim gözümde. bir kere şunu kabul etmek lazım, türkiyede büyük takım taraftarları içerisinde "iyi gün taraftarı" diye tanımlayabileceğimiz bir grup var. ancak benim özellikle son yıllarda gördüğüm bu "iyi gün taraftarı" yoğunluğu galatasaray'da diğer büyük takımlara göre hissedilir seviyede fazla. üst üste yanlışlar yapan aysal yönetimine doğru tepkileri vermek yerine, gaza gelip çilek milek diye uyutuldular. demirören'e başkan bize robinho'u getir diyen tayfa vardı beşiktaş içerisinde hatırlarsınız, bu zihniyeti çabuk kabullendiler. başarının yolu bu olsaydı zaten önündeki mevcut örnek başarılı olurdu.

    aslında en büyük suç yönetimde ama taraftar olarak görme sebebim yönetimin hatalarına zemin hazırlaması ve yapılan hatalara çanak tutmasıdır. yönetimsel hatalar malum: saçma sapan transferler, yanlış teknik direktör seçimi, yanlış planlamalar. bir de üstüne birazcık sesler yükseldiğinde bırakıp giden ünal aysal bey eklenince, sonuç kaçınılmaz oldu.

    sportif olarak değerlendirmek gerekirse, prandelli'nin uygun olmadığı açık, ancak gönderilemeyeceği de açık. benim dünkü maçtan sonra karar verdiğim konu da, galatasaray'ın şu anda şampiyonlar ligi seviyesinde olmadığıdır. çok açık biçimde ilk 11'de oynayan oyunculardan muslera, chedjou, sneijder ve melo haricinde bu seviyenin oyuncusu değil hiçbiri. şampiyonlar liginde başarılı olduğumuz zamanlara baktığımızda lucescunun mucizevi takımı hariç her zaman üst düzey bir oyuncu grubu vardı. ki o takımda bile uefa kadrosundan gelen capone, bence seviye olarak yeterli bülent korkmaz, ümit karan, hakan ünsal, sergen, hasan, arif gibi oyuncular vardı. iki yıl önceki çeyrek final takımımıza bakalım, yabancıların tamamı kaliteleri ortada, yerliler de o kalitede veya kaliteli olmasa bile o seviyede oynayan futbolculardı. o seviyede oynatmak hocanın becerisidir onu da unutmayalım.

    bu kadar başarısız bir transfer politikası ve ekonomik tablo olmasaydı, transfer yapılması lazım diyip işin içinden çıkardım, transfer yapamıyoruz hocayı gönderip uygun birini bulalım eldeki kadrodan maksimum fayda sağlayalım da derdim ama ünal denen işadamının yediği naneler bizi bugünkü şartlara mecbur bırakıyor.

    kendileri burayı okur mu bilmiyorum da gücenmesinler ama salih dursun, veysel sarı, tarık çamdal, yasin öztekin vb. futbolcular galatasaray seviyesinin futbolcuları değildir. yabancı sınırı muhabbetine takıp da federasyona bok atmaya da gerek yok, fenerbahçe de beşiktaş da 5 yabancıyla çıkıyor ama bir şekilde çıkıyor işte sahaya. hayır yabancı diye gidip pandev'le dzemaili'yi almışsın, insanda utanma olur. dzemaili beğendiğim bir futbolcudur da ihtiyaç yoktur. e pandev'in halini görüyoruz. yabancı sınırı olmasaydı james veya suarez'i biz getirmeyecektik. o yüzden insanların her başarısızlıkta ortaya sürdüğü sabit bahaneleri yemesin artık galatasaray taraftarı.

    sözlerimi bitirirken son bir parantez albayrak ve prandelli'ye açmak isterim. geçen hafta kasımpaşa maçına sabri'nin ilk 11 başlaması kadar büyük bir rezalet olamaz. adam kaç aydır ortada yok, a takımla kaç idmana çıkmış, ilk 11 başlıyor. prandelli sportif sebepler bir yana sırf bu olay yüzünden istifa etmeliydi. ortada dev bir tutarsızlık var. yönetim kadro dışı bıraktı diyorsa yalan söylüyor. kendisi kadro dışı bıraktıysa ve şu an albayrak gelip sabri'yi ilk 11 oynatabiliyorsa sen orda ne diye teknik direktör sıfatıyla oturuyorsun. hiçbir futbolcunun gözünde ağırlığın olamaz.

    sözün özü, çok yanlış var galatasaray'da. düzeltmesi çok zor değil. en azından sahada bir iki değişiklikle lig kurtarılabilir. zaten en kötü hali ikinci olur galatasaray'ın. ama bu kaosun devam etmesi halinde, birçok insanın özlemle andığı o 90'ların sonundaki galatasaray'a ulaşmak imkansız görünüyor.
App Store'dan indirin Google Play'den alın