21284
--- alıntı ---
basketbol yorumcusu kaan kural, sporaslan.com’a konuştu.
kural, neden artık basketbol yorumu yapmadığını anlatırken türk sporunun da halini gözler önüne serdi.
işte sporaslan farkıyla keyifli röportajımız;
2006 yılında galatasaray dergisi ile yaptığınız bir röportajda galatasaraylı olduğunuzu söylemişsiniz. galatasaray’ın hayatınızdaki yeri nedir?
teknik olarak galatasaraylıyım. lise’de 4 oda arkadaşımın 3 tanesi galatasaraylıydı. beni galatasaraylı yapmak istiyorlardı. ben galatasaray maçına da gittim, bayrak da salladım. bir takıma kayıtsız şartsız tutkuyla bağlı olmak fikri bana hiçbir zaman çok mantıklı gelmedi. benim için önemli olan; o gün veya o sezon takımların, benim istediğim anlamda doğru ve iyi oynamasıdır. bazıları sert oyun sever, bazıları ise daha naif oyun sever…
hayatımda 4 tane futbol maçına gittim. 3’ü galatasaray maçıydı, bir tanesi milli maçtı. galatasaray’ın frankfurt’u eledikten sonra ali sami yen’de fenerbahçe karşısında oynadığı maçta tribün terörünün ne olduğunu gördükten sonra bir daha ölsem maça gitmem dedim. diğer takım taraftarları ile yaşanan tribün olaylarını bir kenara bırakıyorum, o maçta galatasaraylıların galatasaraylılara yaptıklarını, insan insana yapmazdı. orada canları sıkıldıkları için benle uğraşanlar vardı; ben böyle şeylere gelemem. galatasaraylı değilim ben, daha doğrusu takımlı değilim.
‘’çemişgezekspor -atletico mineiro oynasın bana fark etmiyor’’
nba’de boston celtics’i tutuyorum diyorum ama boston celtics umrumda değil. boston celticsliyim dememin sebebi ise şu; robert koleji’ne ilk girdiğim zamanlar nba’den gelmiş kasetler vardı. lakers – boston finali oynanıyordu ve benim tüm arkadaşlarım lakers’ı tutuyordu. bende onlara gıcıklık olsun diye boston’u destekliyim bari demiştim.
ben oyunun kendisini seviyorum.oyun iyi oynandığı sürece, çemişgezekspor-atletico mineiro oynasın bana fark etmiyor.
galatasaray liv hospital’ın bu sezonki kadrosunu değerlendirir misiniz? galatasaray taraftarının beklentisi ne olmalı?
galatasaray’ın bu seneki mali problemini çözmeden beklenti olmaz. mesela nolan smith olayı… tamam havlu fırlattı eyvallah, ama niye oluyor bunlar? son dönemde paranın ödenmesi konusunda çok büyük sıkıntılar var. şöyle bir laf var ,‘’ x takım çok büyük kulüp kimsenin parası kalmaz’’ bir takımın borcunu ödemesi büyüklük göstergesi değil. taraftara sorsanız ‘’ne olacak ya adam 10 milyon euro alıyor, 2 ay sonra alır’’ derler, ben de katılıyorum buna. fakat, mesele kulüp olarak verdiğin sözü tutamamış olman. galatasaray’da bu sezon daha 1 kuruş bile verilmemiş oyunculara. kafa rahat olmadan olmaz ki.
kadro bu sezon çok iyi. her konuda alternatifi var, esnekliği var, değişkenliği var. nolan smith kalsaydı onu 1 numarada oynatabilirdiniz, carlos arroyo’nun dinlendirilme imkanı olurdu. çok farklı özelliklere sahip kanatlar var, dünya basketbolunda kanat oyuncularının değişkenliği çok önemli. poucis’undan micov’una, aradori’sine… hepsi farklı tip oyuncular. mesela fenerbahçe’nin sorunlarının en önemlisi aynı tip oyunculardan kurulmuş olması.
”nolan smith oynasaydı popescu olurdu”
kadro harika ama kadrodan bahsedemezsin ki. bence nolan smith en önemli oyuncuydu. arroyo’yu hagi ile paralel tutarsan, nolan smith oynasaydı popescu olurdu. popescu’nun önemini anlarsan ne kadar değerli olduğunu görürsün.
vougioukas’la furkan tamam! savunma bitti, başka kimseye gerek kalmadı. nathan jawai işin hucüm kısımını yaparsa… bitmiyor ki! galatasaray’ın kadrosu acayip. jawai iç tehdit, zoran erceg dış tehdit. furkan çok iyi savunmacı, vougioukas daha uzunu. her şey var!
ergin ataman ve nolan smith olayını değerlendirir misiniz?
ergin ataman oyuncu kaybetmeyi seven bir koç değil. demek ki aralarında onarılamayacak bir bağ oluşmuş. nolan smith kalsaydı belki daha kötü olacaktı. koç buna karar verdiyse bitmiştir, o konu kapanmıştır. smith geçen sene benim avrupa’da en çok beğendiğim 3 oyuncudan biriydi.
galatasaray liv hospital’ın genç oyuncularını bizim için değerlendirir misiniz?
nikolov’un çok iyi olduğu söyleniyor fakat oynayamadığı için bu zamana kadar izleyemedim. ne tuhaf değil mi? euroleague’de oynuyor ligde oynayamıyor… galatasaray’dan önce çocuğa yazık.
‘’mesele düştüğün zaman kalkabilmek’’
ben şunu gördüm ki 18 yaşında ki bir oyuncuya gömlek biçmemek gerekiyor. a takıma yapılan sıçrama yetenekten çok zihinsel ve bireysel yeterlilikler gerektiriyor. biz altyapılarda oyuncuların sportif gelişimine çok önem veriyoruz, bireysel gelişimine hiç değer vermiyoruz. 16 yaşında çok büyük paralar kazanıyorlar, okula gitmemeye başlıyorlar. mesele düştüğün zaman kalkabilmek, bunu öğrenmiyorlar.
kerem gönlüm ve ömer onan bu ülkenin yetiştirdiği en yetenekli basketbolcuları arasında değiller. fakat 15 yıl bu ülkenin en değerli basketbolcularından oldular. motorları hiç durmadı, tavırları hiç kötü olmadı. 2 tane basket yediğin zaman kafan öne eğiliyorsa, bir pozisyona kendini verip, bir pozisyonda seyrediyorsan o zaman semih erden oluyorsun. furkan çok iyi, muazzam bir oyuncu. çok değerli basketbolcularımız var.
nba’de 18. sıradan draft edilen bir oyuncu çok değerli bir oyuncu olabiliyor, ilk sıradan saçma sapan isimler seçilebiliyor. buna don biçemezsin.
türk takımlarının bu kadar büyük yatırımlarına rağmen neden başarı gelmiyor?
avrupa’nın en büyük 5 bütçesinden birine sahipsen, bu kadar çok para harcıyorsan, o zaman 3 yılda 2 kere final four yapman gerekiyor. şampiyon olmakla final four yapmak arasında çok büyük bir fark yok. düzen böyle olduğu sürece şampiyon olmanın anlamı yok. tek maçla şampiyonu belirleyemezsin. 7 maçlık bir seri gerekiyor. tek maç heyecan yaratıyor ama adil değil. geçen sene real madrid- maccabi electra finalinde, maccabi koçu david blatt kendi söyledi ‘’ tek maç olduğu için kazandık ama 7 maçlık bir seri olsa kazanamazdık’’
‘’bu kararı verenleri değiştirin’’
efes son 10 yılda yaklaşık 100 milyon euro’yu çöpe attı. diğer takımlarımız da bütçeleri çarçur ediyor. neyi değiştiriyoruz? koç değişiyor, oyuncular teker teker değişiyor. peki ne değişmiyor? belli ki bu kararları verenler var… bu kararları verenleri değiştirin önce o zaman.. 2. olarak da türkiye’deki zehirli spor ortamı o kadar korkunç ki resmen takımları aşağı çekiyor. efsane koç john wooden’ın çok güzel bir sözü vardır ‘’ başka şeylerle çok uğraşırsanız, basketbolla uğraşacak çok zamanınız kalmaz’’
paraların ödenmemesi, fenerbahçe-galatasaray kavgası, başkanların kavgası falan derken basketbolla uğraşamıyoruz. türkiye’ye çok benzer ortamların olduğu yunanistan’da bile ortamın bu kadar zehirli olmadığını görüyoruz.
galatasaray liv hospital’ın fenerbahçe ülker ve anadolu efes’e oranla euroleague’deki şansı nedir?
sezon başında galatasaray’ı fenerbahçe’nin ve efes’in önünde görüyordum. bu olaylardan sonra galatasaray büyük bir soru işareti. nolan smith’in yerine kimse alınmazsa fenerbahçe’nin altında olabilirler. anadolu efes‘in kadrosu korkunç. sert gözükmeye calışıp ellerinden geleni yapacaklardır fakat ellerinden gelen yetmeyecektir. bu kadar paralar harcayıp bu kadar demode, birbirini tamamlamayan ve hücum özürlü bir takım nadir kurulur.
fenerbahçe’nin kadrosu iyi kadro ama tekdüzen bir kadro. o kadronun nasıl kurulduğuna inanamıyorum.
ivkoviç ve obradoviç birer efsane. ama artık onların da basketbolun nasıl değiştiğini anlamaları, modern metaya daha yakın durmaları gerek. artık eski sırp ekolü düşük hücum sayısı yüksek fundamental yerine yüksek hücum sayısı ve doğru reaksiyon başarıyı getiriyor.
ergin ataman’ın tarzı şu, şu şekilde oynar diyemiyorsun. her takımda farklı oynuyor. geçen sene sezon başındaki takım türkiye’nın en iyi hucüm takımlarından biriydi, sezon ortasında avrupa’nın en iyi savunma takımlarından birine dönüştü. ergin ataman elindeki malzeme neyse ona göre yemek yapar.
‘’mahmut uslu en az 10 kere benim işten atılmam için patronlarıma telkinde bulunmuştur’’
murat özaydınlı ile aranızda yaşanan malum olay… değerlendirir misiniz?
bunu zaten yıllardır yapıyorlar. murat özaydınlı paldır küldür bir adam olduğu için, insanlara açık ortamda yaptı. mahmut uslu en az 10 kere benim işten atılmam için patronlarıma telkinde bulunmuştur. murat özaydınlı’nın tehditi en masumlarındandı. zaten yapacak olsa tehdit etmez yapardı. yapacak gücü olanlar ergin ataman’ından, turgay demireli’ne… yapıyorlar zaten, defalarca yaptılar.
skytürk’te ülker-bologna maçını anlatıyorum.’’son topta ibrahim kutluay’ın bir pozisyonunda bu kadar basit faul çalınmaz ve son topu böyle kullanmamak gerekir’’ yorumlarında bulundum. ergin ataman maç sonrası bir daha bizim maçlarımızı anlatmasın dedi. bana maçtan sonra ‘’hadi gel program yapalım o pozisyonu bir daha yorumlarsın’’ dediler. ben de ‘’o programı yaparız fakat o pozisyona gene faul demem’’ dedim. ondan sonra da diğer maçları anlatma falan filan dendi, bende tamam dedim.
şu an kişisel olarak en çok eleştirdiğim ve husumet denecek noktada olaylar yaşadığım insan bogdan tanjevic’tir. fakat o aralarında en medeni olanıdır.
beni vatan’dan haziran başında kovdular. hatta müdürüm ‘’adamı kovuyorsun, nihat hatipoğlu’nu ramazan başında kovmak gibi bir şey bu. haziran da türkiye finalleri var, nba finalleri var. 1 ay bekle onda sonra kovarsın, en verimli olduğu zamanlar’’ demişti. baya gülmüştük. ben de ne olacak ben gene yazarım demiştim. haziran başında kovulduğum halde yazmaya devam ettim. tarih, murat özaydınlı olayına denk gelince, ihale ona kalmasın diye açıklamak zorunda kalmıştım.
ülkede böyle bir anlayış hakim. güç sahibi olanlar katılmadıkları ve kendilerini eleştiren görüşü hemen düşman belleyerek ortadan kaldırmak istiyor. velev ki düşman olsun sen savaşma. ama işte anlayış böyle. biat kültürü, herkes mutlak haklı. bu tehditler vs hep onların sonucu. sadece fenerbahçe’den değil, zaman içinde kimin yaptıklarını kendimce doğru bulmadıysam ve eleştirdiysem benzer şeyler gördüm.
“o maçta salona çıksam tatsız bir durum oluşacaktı”
geçen sene galatasaray liv hospital-fenerbahçe ülker finalinde galatasaray’ın 7. maça çıkmayışı hakkındaki yorumlarınız çok konuşulmuştu…
insanlar beni dinleseydi anlardı. galatasaraylıların bana daha çok kızmaları gerekirdi. benim görüşüm 7. maçın seyircisiz oynanması gerektiğiydi. federasyon burada fenerbahçe’ye yeterli cezayı vermedi. ama hiçbir şey galatasaray’ın o maça çıkmamasını haklı göstermez.
galatasaray bu kararla önce kendine sonra basketbola ihanet etti. sloganı ‘son topa kadar’ olan takıma son maçı oynatmamak olur mu? bu takım kurulduğu yıllarda 1. dünya savaşı sırasında ne durumlarda maça çıkmış. bunu nasıl izah edersin? ha sonrasında yine ceza meza verilmedi tabi. o da federasyonun klasik ‘neyse geçti gitti’ yaklaşımı. ama geçip gitmiyor işte. yara aldıkça alıyor spor. cepheleştikçe cepheleşiyor. yapanın yanına kalıyor. o zaman adalet aramak anlamsızlaşıyor herkes güçlü olup adaleti kendi lehine sağlamaya çalışıyor. aziz yıldırım da öyle, diğerleri de. güçlü olmanın haklı olmak anlamına geldiği bir dünyada adaletten nasıl bahsedilebilir ki?
fenerbahçe – san antonio maçını ben anlatmadım.. niye? o maçta salona çıksam tatsız bir durum oluşacaktı. nba avrupa direktörü ile bir sohbetimizde maçı neden benim anlatmadığımı sordu. ”sahaya çıkamıyorum, çıkarsam linç edeceklerdi dedim ve olayı anlattım.” anlamadı, nasıl yani falan dedi. türkiye final serisi 7. maçı…
ben teknik olarak o maçı galatasaray’ın kazanacağını düşünüyordum. 2. maçta markoishivli’ye yapılan hareket net faul. o maçın kaderini etkileyebilecek bir pozisyondu. ama yapacak bir şey yok… hakeme kızmanın bir mantığı yok. lanet olsun de, bir şey de ama kızma.
playofflarda san antonio-los angeles lakers karşılaşıyor. çok saçma sapan bir hakem hatasıyla lakers maçı kazanıyor. maçtan sonra nba yönetimi özür diledi. san antonio koçu greg popovic aynen şöyle dedi: ‘’oluyor böyle şeyler, sporda hatalarda var. bugün bizim aleyhimize yarın lehimize olur.’’
recep ankaralı’nın tapeleri hakkında yorumunuzu alabilir miyiz?
bugün murat özyer’de hakemlerle ilgili birşey konuşmak isteyince recep ankaralı’yı arıyordur. recep ankaralı bu konuşmayı en az 10 kere yapmadıysa adım kaan kural değil. galatasaray’ın eski yöneticisi kimse aramıştır ‘’hakem dün bizi katletti ‘’ demiştir. recep ankaralı’da ne yapsın ‘’ ya tamam hallederiz, hallederiz’’ falan demiş. ama orada hiçbir şey yok ya… bu aynı murat özaydınlı olayı gibi. kameralara yansıdığı için bir şey zannediyorlar. o tapelerde recep ankaralı’nın takım kayırdığına dair hiç bir şey yok. recep ankaralı ideal dünyada ‘’ benim senle telefon görüşmesi yapmam doğru olmaz’’ der ve kapatır. ama öyle bir dünya değil. herkes birbiriyle samimi.
”işsiz kaldım”
sizi şu sıralar televizyon’da pek göremiyoruz. sebebi nedir?
“ben artık basketbol yorumculuğu yapmıyorum. işsiz kaldım. gazete de bitti, tv de. bir daha yapar mıyım onu da bilmiyorum. istemiyorum da bir yandan. daha öncede belirttiğim gibi ben oyunun kendisini seviyorum. oturur normal bir seyirci gibi maçları izlerim daha iyi. bana ana avrat küfür etseler güler geçerim fakat bu saldırılar 3 yaşındaki kızıma yönelirse o adamı orada yere yığarım. belli olmaz dayak da yiyebilirim de mesele o değil. bu zehirli ortamda zaten ne söyleseniz herkes kendi açısından alıyor. yapacağım kadar yaptım. yeter. bir süredir bir projem vardı. proje deyince farklı vs bir şey sanmayın da, işte kadıköy’de bir kafe açıyorum. yakında açılışımız var. artık kendi işimle ilgileneceğim. kafam rahat olur.
--- alıntı ---
kaan kural
galatasaray tv'ye yorumcu olarak transfer etmemiz gereken adam gibi adam yorumcu. yazı uzun diye üşenmeyin. içinde çok ilginç ve başka yerde bulamayacağınız, insanların söylemeye bir taraflarını yemediği şeyler var. ayrıca fanatik olmasa da kendisi galatasaraylıdır.
basketbol yorumcusu kaan kural, sporaslan.com’a konuştu.
kural, neden artık basketbol yorumu yapmadığını anlatırken türk sporunun da halini gözler önüne serdi.
işte sporaslan farkıyla keyifli röportajımız;
2006 yılında galatasaray dergisi ile yaptığınız bir röportajda galatasaraylı olduğunuzu söylemişsiniz. galatasaray’ın hayatınızdaki yeri nedir?
teknik olarak galatasaraylıyım. lise’de 4 oda arkadaşımın 3 tanesi galatasaraylıydı. beni galatasaraylı yapmak istiyorlardı. ben galatasaray maçına da gittim, bayrak da salladım. bir takıma kayıtsız şartsız tutkuyla bağlı olmak fikri bana hiçbir zaman çok mantıklı gelmedi. benim için önemli olan; o gün veya o sezon takımların, benim istediğim anlamda doğru ve iyi oynamasıdır. bazıları sert oyun sever, bazıları ise daha naif oyun sever…
hayatımda 4 tane futbol maçına gittim. 3’ü galatasaray maçıydı, bir tanesi milli maçtı. galatasaray’ın frankfurt’u eledikten sonra ali sami yen’de fenerbahçe karşısında oynadığı maçta tribün terörünün ne olduğunu gördükten sonra bir daha ölsem maça gitmem dedim. diğer takım taraftarları ile yaşanan tribün olaylarını bir kenara bırakıyorum, o maçta galatasaraylıların galatasaraylılara yaptıklarını, insan insana yapmazdı. orada canları sıkıldıkları için benle uğraşanlar vardı; ben böyle şeylere gelemem. galatasaraylı değilim ben, daha doğrusu takımlı değilim.
‘’çemişgezekspor -atletico mineiro oynasın bana fark etmiyor’’
nba’de boston celtics’i tutuyorum diyorum ama boston celtics umrumda değil. boston celticsliyim dememin sebebi ise şu; robert koleji’ne ilk girdiğim zamanlar nba’den gelmiş kasetler vardı. lakers – boston finali oynanıyordu ve benim tüm arkadaşlarım lakers’ı tutuyordu. bende onlara gıcıklık olsun diye boston’u destekliyim bari demiştim.
ben oyunun kendisini seviyorum.oyun iyi oynandığı sürece, çemişgezekspor-atletico mineiro oynasın bana fark etmiyor.
galatasaray liv hospital’ın bu sezonki kadrosunu değerlendirir misiniz? galatasaray taraftarının beklentisi ne olmalı?
galatasaray’ın bu seneki mali problemini çözmeden beklenti olmaz. mesela nolan smith olayı… tamam havlu fırlattı eyvallah, ama niye oluyor bunlar? son dönemde paranın ödenmesi konusunda çok büyük sıkıntılar var. şöyle bir laf var ,‘’ x takım çok büyük kulüp kimsenin parası kalmaz’’ bir takımın borcunu ödemesi büyüklük göstergesi değil. taraftara sorsanız ‘’ne olacak ya adam 10 milyon euro alıyor, 2 ay sonra alır’’ derler, ben de katılıyorum buna. fakat, mesele kulüp olarak verdiğin sözü tutamamış olman. galatasaray’da bu sezon daha 1 kuruş bile verilmemiş oyunculara. kafa rahat olmadan olmaz ki.
kadro bu sezon çok iyi. her konuda alternatifi var, esnekliği var, değişkenliği var. nolan smith kalsaydı onu 1 numarada oynatabilirdiniz, carlos arroyo’nun dinlendirilme imkanı olurdu. çok farklı özelliklere sahip kanatlar var, dünya basketbolunda kanat oyuncularının değişkenliği çok önemli. poucis’undan micov’una, aradori’sine… hepsi farklı tip oyuncular. mesela fenerbahçe’nin sorunlarının en önemlisi aynı tip oyunculardan kurulmuş olması.
”nolan smith oynasaydı popescu olurdu”
kadro harika ama kadrodan bahsedemezsin ki. bence nolan smith en önemli oyuncuydu. arroyo’yu hagi ile paralel tutarsan, nolan smith oynasaydı popescu olurdu. popescu’nun önemini anlarsan ne kadar değerli olduğunu görürsün.
vougioukas’la furkan tamam! savunma bitti, başka kimseye gerek kalmadı. nathan jawai işin hucüm kısımını yaparsa… bitmiyor ki! galatasaray’ın kadrosu acayip. jawai iç tehdit, zoran erceg dış tehdit. furkan çok iyi savunmacı, vougioukas daha uzunu. her şey var!
ergin ataman ve nolan smith olayını değerlendirir misiniz?
ergin ataman oyuncu kaybetmeyi seven bir koç değil. demek ki aralarında onarılamayacak bir bağ oluşmuş. nolan smith kalsaydı belki daha kötü olacaktı. koç buna karar verdiyse bitmiştir, o konu kapanmıştır. smith geçen sene benim avrupa’da en çok beğendiğim 3 oyuncudan biriydi.
galatasaray liv hospital’ın genç oyuncularını bizim için değerlendirir misiniz?
nikolov’un çok iyi olduğu söyleniyor fakat oynayamadığı için bu zamana kadar izleyemedim. ne tuhaf değil mi? euroleague’de oynuyor ligde oynayamıyor… galatasaray’dan önce çocuğa yazık.
‘’mesele düştüğün zaman kalkabilmek’’
ben şunu gördüm ki 18 yaşında ki bir oyuncuya gömlek biçmemek gerekiyor. a takıma yapılan sıçrama yetenekten çok zihinsel ve bireysel yeterlilikler gerektiriyor. biz altyapılarda oyuncuların sportif gelişimine çok önem veriyoruz, bireysel gelişimine hiç değer vermiyoruz. 16 yaşında çok büyük paralar kazanıyorlar, okula gitmemeye başlıyorlar. mesele düştüğün zaman kalkabilmek, bunu öğrenmiyorlar.
kerem gönlüm ve ömer onan bu ülkenin yetiştirdiği en yetenekli basketbolcuları arasında değiller. fakat 15 yıl bu ülkenin en değerli basketbolcularından oldular. motorları hiç durmadı, tavırları hiç kötü olmadı. 2 tane basket yediğin zaman kafan öne eğiliyorsa, bir pozisyona kendini verip, bir pozisyonda seyrediyorsan o zaman semih erden oluyorsun. furkan çok iyi, muazzam bir oyuncu. çok değerli basketbolcularımız var.
nba’de 18. sıradan draft edilen bir oyuncu çok değerli bir oyuncu olabiliyor, ilk sıradan saçma sapan isimler seçilebiliyor. buna don biçemezsin.
türk takımlarının bu kadar büyük yatırımlarına rağmen neden başarı gelmiyor?
avrupa’nın en büyük 5 bütçesinden birine sahipsen, bu kadar çok para harcıyorsan, o zaman 3 yılda 2 kere final four yapman gerekiyor. şampiyon olmakla final four yapmak arasında çok büyük bir fark yok. düzen böyle olduğu sürece şampiyon olmanın anlamı yok. tek maçla şampiyonu belirleyemezsin. 7 maçlık bir seri gerekiyor. tek maç heyecan yaratıyor ama adil değil. geçen sene real madrid- maccabi electra finalinde, maccabi koçu david blatt kendi söyledi ‘’ tek maç olduğu için kazandık ama 7 maçlık bir seri olsa kazanamazdık’’
‘’bu kararı verenleri değiştirin’’
efes son 10 yılda yaklaşık 100 milyon euro’yu çöpe attı. diğer takımlarımız da bütçeleri çarçur ediyor. neyi değiştiriyoruz? koç değişiyor, oyuncular teker teker değişiyor. peki ne değişmiyor? belli ki bu kararları verenler var… bu kararları verenleri değiştirin önce o zaman.. 2. olarak da türkiye’deki zehirli spor ortamı o kadar korkunç ki resmen takımları aşağı çekiyor. efsane koç john wooden’ın çok güzel bir sözü vardır ‘’ başka şeylerle çok uğraşırsanız, basketbolla uğraşacak çok zamanınız kalmaz’’
paraların ödenmemesi, fenerbahçe-galatasaray kavgası, başkanların kavgası falan derken basketbolla uğraşamıyoruz. türkiye’ye çok benzer ortamların olduğu yunanistan’da bile ortamın bu kadar zehirli olmadığını görüyoruz.
galatasaray liv hospital’ın fenerbahçe ülker ve anadolu efes’e oranla euroleague’deki şansı nedir?
sezon başında galatasaray’ı fenerbahçe’nin ve efes’in önünde görüyordum. bu olaylardan sonra galatasaray büyük bir soru işareti. nolan smith’in yerine kimse alınmazsa fenerbahçe’nin altında olabilirler. anadolu efes‘in kadrosu korkunç. sert gözükmeye calışıp ellerinden geleni yapacaklardır fakat ellerinden gelen yetmeyecektir. bu kadar paralar harcayıp bu kadar demode, birbirini tamamlamayan ve hücum özürlü bir takım nadir kurulur.
fenerbahçe’nin kadrosu iyi kadro ama tekdüzen bir kadro. o kadronun nasıl kurulduğuna inanamıyorum.
ivkoviç ve obradoviç birer efsane. ama artık onların da basketbolun nasıl değiştiğini anlamaları, modern metaya daha yakın durmaları gerek. artık eski sırp ekolü düşük hücum sayısı yüksek fundamental yerine yüksek hücum sayısı ve doğru reaksiyon başarıyı getiriyor.
ergin ataman’ın tarzı şu, şu şekilde oynar diyemiyorsun. her takımda farklı oynuyor. geçen sene sezon başındaki takım türkiye’nın en iyi hucüm takımlarından biriydi, sezon ortasında avrupa’nın en iyi savunma takımlarından birine dönüştü. ergin ataman elindeki malzeme neyse ona göre yemek yapar.
‘’mahmut uslu en az 10 kere benim işten atılmam için patronlarıma telkinde bulunmuştur’’
murat özaydınlı ile aranızda yaşanan malum olay… değerlendirir misiniz?
bunu zaten yıllardır yapıyorlar. murat özaydınlı paldır küldür bir adam olduğu için, insanlara açık ortamda yaptı. mahmut uslu en az 10 kere benim işten atılmam için patronlarıma telkinde bulunmuştur. murat özaydınlı’nın tehditi en masumlarındandı. zaten yapacak olsa tehdit etmez yapardı. yapacak gücü olanlar ergin ataman’ından, turgay demireli’ne… yapıyorlar zaten, defalarca yaptılar.
skytürk’te ülker-bologna maçını anlatıyorum.’’son topta ibrahim kutluay’ın bir pozisyonunda bu kadar basit faul çalınmaz ve son topu böyle kullanmamak gerekir’’ yorumlarında bulundum. ergin ataman maç sonrası bir daha bizim maçlarımızı anlatmasın dedi. bana maçtan sonra ‘’hadi gel program yapalım o pozisyonu bir daha yorumlarsın’’ dediler. ben de ‘’o programı yaparız fakat o pozisyona gene faul demem’’ dedim. ondan sonra da diğer maçları anlatma falan filan dendi, bende tamam dedim.
şu an kişisel olarak en çok eleştirdiğim ve husumet denecek noktada olaylar yaşadığım insan bogdan tanjevic’tir. fakat o aralarında en medeni olanıdır.
beni vatan’dan haziran başında kovdular. hatta müdürüm ‘’adamı kovuyorsun, nihat hatipoğlu’nu ramazan başında kovmak gibi bir şey bu. haziran da türkiye finalleri var, nba finalleri var. 1 ay bekle onda sonra kovarsın, en verimli olduğu zamanlar’’ demişti. baya gülmüştük. ben de ne olacak ben gene yazarım demiştim. haziran başında kovulduğum halde yazmaya devam ettim. tarih, murat özaydınlı olayına denk gelince, ihale ona kalmasın diye açıklamak zorunda kalmıştım.
ülkede böyle bir anlayış hakim. güç sahibi olanlar katılmadıkları ve kendilerini eleştiren görüşü hemen düşman belleyerek ortadan kaldırmak istiyor. velev ki düşman olsun sen savaşma. ama işte anlayış böyle. biat kültürü, herkes mutlak haklı. bu tehditler vs hep onların sonucu. sadece fenerbahçe’den değil, zaman içinde kimin yaptıklarını kendimce doğru bulmadıysam ve eleştirdiysem benzer şeyler gördüm.
“o maçta salona çıksam tatsız bir durum oluşacaktı”
geçen sene galatasaray liv hospital-fenerbahçe ülker finalinde galatasaray’ın 7. maça çıkmayışı hakkındaki yorumlarınız çok konuşulmuştu…
insanlar beni dinleseydi anlardı. galatasaraylıların bana daha çok kızmaları gerekirdi. benim görüşüm 7. maçın seyircisiz oynanması gerektiğiydi. federasyon burada fenerbahçe’ye yeterli cezayı vermedi. ama hiçbir şey galatasaray’ın o maça çıkmamasını haklı göstermez.
galatasaray bu kararla önce kendine sonra basketbola ihanet etti. sloganı ‘son topa kadar’ olan takıma son maçı oynatmamak olur mu? bu takım kurulduğu yıllarda 1. dünya savaşı sırasında ne durumlarda maça çıkmış. bunu nasıl izah edersin? ha sonrasında yine ceza meza verilmedi tabi. o da federasyonun klasik ‘neyse geçti gitti’ yaklaşımı. ama geçip gitmiyor işte. yara aldıkça alıyor spor. cepheleştikçe cepheleşiyor. yapanın yanına kalıyor. o zaman adalet aramak anlamsızlaşıyor herkes güçlü olup adaleti kendi lehine sağlamaya çalışıyor. aziz yıldırım da öyle, diğerleri de. güçlü olmanın haklı olmak anlamına geldiği bir dünyada adaletten nasıl bahsedilebilir ki?
fenerbahçe – san antonio maçını ben anlatmadım.. niye? o maçta salona çıksam tatsız bir durum oluşacaktı. nba avrupa direktörü ile bir sohbetimizde maçı neden benim anlatmadığımı sordu. ”sahaya çıkamıyorum, çıkarsam linç edeceklerdi dedim ve olayı anlattım.” anlamadı, nasıl yani falan dedi. türkiye final serisi 7. maçı…
ben teknik olarak o maçı galatasaray’ın kazanacağını düşünüyordum. 2. maçta markoishivli’ye yapılan hareket net faul. o maçın kaderini etkileyebilecek bir pozisyondu. ama yapacak bir şey yok… hakeme kızmanın bir mantığı yok. lanet olsun de, bir şey de ama kızma.
playofflarda san antonio-los angeles lakers karşılaşıyor. çok saçma sapan bir hakem hatasıyla lakers maçı kazanıyor. maçtan sonra nba yönetimi özür diledi. san antonio koçu greg popovic aynen şöyle dedi: ‘’oluyor böyle şeyler, sporda hatalarda var. bugün bizim aleyhimize yarın lehimize olur.’’
recep ankaralı’nın tapeleri hakkında yorumunuzu alabilir miyiz?
bugün murat özyer’de hakemlerle ilgili birşey konuşmak isteyince recep ankaralı’yı arıyordur. recep ankaralı bu konuşmayı en az 10 kere yapmadıysa adım kaan kural değil. galatasaray’ın eski yöneticisi kimse aramıştır ‘’hakem dün bizi katletti ‘’ demiştir. recep ankaralı’da ne yapsın ‘’ ya tamam hallederiz, hallederiz’’ falan demiş. ama orada hiçbir şey yok ya… bu aynı murat özaydınlı olayı gibi. kameralara yansıdığı için bir şey zannediyorlar. o tapelerde recep ankaralı’nın takım kayırdığına dair hiç bir şey yok. recep ankaralı ideal dünyada ‘’ benim senle telefon görüşmesi yapmam doğru olmaz’’ der ve kapatır. ama öyle bir dünya değil. herkes birbiriyle samimi.
”işsiz kaldım”
sizi şu sıralar televizyon’da pek göremiyoruz. sebebi nedir?
“ben artık basketbol yorumculuğu yapmıyorum. işsiz kaldım. gazete de bitti, tv de. bir daha yapar mıyım onu da bilmiyorum. istemiyorum da bir yandan. daha öncede belirttiğim gibi ben oyunun kendisini seviyorum. oturur normal bir seyirci gibi maçları izlerim daha iyi. bana ana avrat küfür etseler güler geçerim fakat bu saldırılar 3 yaşındaki kızıma yönelirse o adamı orada yere yığarım. belli olmaz dayak da yiyebilirim de mesele o değil. bu zehirli ortamda zaten ne söyleseniz herkes kendi açısından alıyor. yapacağım kadar yaptım. yeter. bir süredir bir projem vardı. proje deyince farklı vs bir şey sanmayın da, işte kadıköy’de bir kafe açıyorum. yakında açılışımız var. artık kendi işimle ilgileneceğim. kafam rahat olur.
--- alıntı ---
kaan kural
galatasaray tv'ye yorumcu olarak transfer etmemiz gereken adam gibi adam yorumcu. yazı uzun diye üşenmeyin. içinde çok ilginç ve başka yerde bulamayacağınız, insanların söylemeye bir taraflarını yemediği şeyler var. ayrıca fanatik olmasa da kendisi galatasaraylıdır.