• 3716
    bugünlerde futbol branşında özellikle avrupa'da iyice çuvallamış spor kulübüdür. öncelikle bu çuvallamanın sebeplerini düşünelim.

    evet suçlu kim?
    biraz sonra yazacaklarımın sırasına önem vermeyin çünkü inanın bu suçluluk sırasını bende bilmiyorum.

    *) yönetim: bok varmışcasına iyi işleyen bir çarka çomak soktular. yanlış zamanda, yanlış şekilde fatih terim'i gönderdiler. bakın yanlış zaman ve yanlış şekilde diyorum çünkü fatih terim ile yıldırım demirören'in millit akımının yolu kestiştiği an ayrılık vaktinin yaklaşacağını hepimiz biliyorduk, ancak kesinlikle o şekilde gönderilmemeli, gerekirse karşılıklı anlaşarak yalandan da olsa öpüşerek koklaşarak ayrılınmalıydı. neyse, ciddi bir hata yapıldı ancak o günden sonra yapılan her hata başka bir hatayla kapatılmaya çalışarak sonunda işler boka sardı. keza benim gözümde efsaneleşen ünal aysal bile ansızın gemiyi terketti gitti. arkasına bile bakmadı. aldığı enkazdan önce bir saray yarattı ardından da daha beter bir enkazı ardında bırakarak çekti gitti.

    *) prandelli: evet prandelli. yazacağım ama en son.

    *) futbol takımı: birlik beraberlik adına takımda en ufak bir belirti kalmadı. attığımız tek tük gole sevinmem gerektiği yerde her seferinde bizim oyuncular nasıl seviniyorlar, gülüyorlar mı birbirlerine sarılıyorlar mı ona bakar oldum. bu birlik denilen olgu aslında soyut bir kavram değil; birlik görülür, birlik hissedilir. evet ben artık takımıma baktıgımda bir bütün görmüyorum, parça parça insan grupları görüyorum. halı sahada kurulan bir takımın birbirini tanımayan oyuncularını görüyorum sahada. ali'nin performansı böyleydi, veli'nin performansı şöyleydi demeyeceğim bu yazımda çünkü artık öyle bir hal aldı ki bir maç önce yücelttiğimiz bir maç sonra tanınmayacak hal alabiliyor. en güvendiğimiz en sevdiğimiz isimler sorgulanıyor. bunun sebebi de takım içi bu kaos ortamı, huzursuzluk ve bir bütün olamamak. bu yüzden evet, futbolcular suçlular! galatasaray armasını taşıyor, o formayı terletiyorlarsa tek yumruk olmak durumundalar.

    *) bizler: ilk olarak her ne olursa olsun, bakın her ne olursa olsun takımı bu sene yalnız bırakmamalıydık. bıraktık. peydah edilen passolig muhabbeti yüzünden, ulaşım sorunları yüzünden sezon başından beri her içerideki maç takımımız bir eksik. bizler ki 4. yıldızı en çok isteyenler, bu zorlu yolda onları eksik bıraktık, bırakıyoruz. bıraktığımız yetmezmiş gibi, 3 sene öncesini unutmuş, bizi bugünlere getirenlere destek olmak yerine köstek oluyor, kendi oyuncumuzu ıslıklıyor yuhalıyoruz. dost meclislerinde ulan ne zorluklar çektik 1 senede derken onların yaşadıklarını hiç düşünmüyoruz. haksız değiller mi, suçlu değiller mi? her ikisi de evet, ama bizim onlara sırt çevirmemiz yerde yatanı kaldırmaya çalışmaktansa ona bir tekme daha atmaktan başka bir şey değil. bizim de değişmemiz, gelişmemiz şart.

    *) evet efendi, mister prandelli: daha önce yazdım çizdim seninle ilgili ama sıkılmadan usanmadan tekrar yazacagım. galatasaray takımı şu an kayıp ve bunun en büyük sorumlusu sensin. bir kere senin sıfatın takımın teknik sorumlusu. sen geldiğin günden beri bu takıma ne verdin? ne savunma yapabiliyoruz, ne hücum edebiliyoruz, ne keyif veriyoruz, ne de keyif alıyoruz. dün gece yaşadığımız ızdıraptan başlayarak yazmaya başlayayım: evet 4 kasım 2014 borussia dortmund galatasaray maçı. galatasaray bu maça açık açık kesilmeyi bekleyen koyun misali çıkmıştır. 4411 taktiği evet kulağa ne kadar da hoş geliyor, tıpkı 352, 442, 4312 gibi. biz dün ne oynadık, sahada nasıl bir on birle vardık. hemen açıklayayım galatasaray dün sahaya 4 savunmacısı, 4 merkez orta sahası, 1 oyun kurucusu, 1 de ileride çabalayanıyla çıktı. galatasaray taktiğiyle olmasa da sahaya sürdüğü isimlerle "ben hücumu düşünmüyorum, gol yemeyi bekliyorum" diyordu. düşünmedi, düşünümezdi de. senin tek taktiğin dünkü maçta umut'a yallah top şişirmek, orta sahada wesley'i topla buluşturmak, ve hani belki merkez orta sahalarından yalnızca biri kanada inerse ki o da hamit orta yapmasını beklemekti. savunmayı ve orta sahayı veli toplantısı misali kalabalık tutarak gol yemeyeceğini düşünmüş olacak ki bizimkisi böyle saçma sapan ne oynadığı belli olmayan bir şekilde sahaya sürdü takımı. he tabii kendisi yaptıysa bu kadroyu.
    neyse bu maç defterini kapatıyorum ve dediğim gibi daha önce de yazdığım hususlara geliyorum. hocam senden istediğimiz, beklediğimiz ilk şey adalet. biz senelerdir bağırıyoruz adaletin olduğu yerde varız diye, sen bilmezsin. sahada da hakedenin formayı sırtına geçirmesini bekliyoruz. geldiğin gün rüzgarınla sabri'yi kadro dışına ittin, 3 ay kenarda köşede beklettin yönetim değişmesiyle affettin, affettiğin yetmezmiş gibi can simidi misali dönüşünün üçüncü gününde sahaya sürdün. takımın sezonun başından beri tek ayakta kalan ismi wesley'i kestin, bizim ikiliye tahammül ettin. gelecekten tek umudumuz olan bruma'nın ismini unutturdun, yaz ayında yaptığımız en iyi transferi bir şekilde sebepli ya da sebepsiz takıma, futbola küstürdün. daha doğrusu şimdilik küstüremedin de o da yakında küsecektir. tüm bunlar yetmezmiş gibi transferin son gününde 2 adam getirdin; birini gören cennetlik, diğeri ise yerli alternatiflerinden beri acınası halde. he bunları getirdiğin yetmezmiş gibi, dünkü maça kadar avrupa'da bu adamlara sarıldın bunlardan medet umdun. uzun lafın kısası geldiğin günden beri hiç bir doğru yapmadın. bizler son 3 ayda futbol adına yalnızca 2 şuta heyecanlanıp, 2 şutta ayağa fırladıysak bunun en büyük sorumlusu sensin hocam.
    hiç bir zaman galatasaray, "zaten burası bizim hedefimiz" değildi demedi, aksinenerede kupa varsa galatasaray talipti.
    bundan sonra senden hiç mi hiç umudum yok, bir şekilde takımı tepeye oynat, tepede tut. vakti geldiğinde de çek git buralardan.

    işte geçen bir kaç ayın, bizlerin özeti.
App Store'dan indirin Google Play'den alın