1054
olacak çocuk bokundan belli olur denir ya, hah işte, başarılı olacak teknik adam da daha ilk antrenmanlarından ve oynattığı ilk birkaç maçtan belli olur. sabretme konusunda derwall’i örnek gösterenler oluyor. o devirleri hatırlayanlar çok iyi bilirler ki, derwall daha gelir gelmez galatasaray futbol takımında yapacağı devrimin sinyallerini veriyordu.
örnek mi? mesela o yıllarda türk futbolunda sistemli bir biçimde sağ ve sol beklerle ileri geri giderek atak yapma olayı neredeyse yoktu. o zamanlar gençlerbirliği’nden transfer ettiğimiz ismail demiriz’in nasıl bindiren ve ortalarıyla goller attıran ve defansta da adam geçirmeyen bir sağ beke dönüştüğünü, orta sahada ön libero kavramı bile bilinmezken ve orta sahada her takımda iki tane koşmayan teknik oyun kurucu oynatılırken, edirnespordan transfer edilen, tekniği zayıf ama atom karınca gibi çalışarak sahada ayak basmadık yer bırakmayan muhammet altıntaş’ın defansif orta saha olarak oynatılmaya başladığını, defanslarda ise hep kasap futbolcular oynarken erhan önal gibi teknik bir libero ile oyunun defanstan kurdurulmaya başladığını kısaca büyük derwall’in galatasaray’da devrim yapmasının yanında türkiye’ye futbolu öğrettiğini eskiler gayet iyi hatırlarlar. mustafa denizli de derwall’den öğrendiklerini gayet iyi uygulayarak o takıma şampiyon kulüpler kupasında yarı final oynatmıştı.
başka bir almandan örnek verecek olursak; feldkamp ilk geldiğinde takımda adam gibi bir defansif orta saha oyuncusu yoktu. feldkamp ne yaptı? tuttu bizim stoper bülent korkmaz’ı bir süre orta sahada top kesici olarak görevlendirdi. daha sonra da bülent korkmaz’ın kardeşi kazma mert korkmaz’ı abisinin yerine koydu ve takım çatır çatır top oynayarak şampiyon oldu. burada anlatmak istediğim, büyük teknik direktör, bir şeyleri yoktan var edendir, elindeki sıradan malzemeyle bile lezzetli helva yapabilendir. oysa prandelli insan olarak iyi biri de olsa, elindeki gayet iyi olan malzemeyi kullanmaktan aciz bir teknik direktördür. kısaca profesyonellikte duygusallığa yer yoktur galatasaray’ın başarısı için hatadan bir an önce dönülerek prandelli gönderilmelidir ve ne yapıp edip sistem uzmanı olan alman teknik adamlara yönelinmelidir.
örnek mi? mesela o yıllarda türk futbolunda sistemli bir biçimde sağ ve sol beklerle ileri geri giderek atak yapma olayı neredeyse yoktu. o zamanlar gençlerbirliği’nden transfer ettiğimiz ismail demiriz’in nasıl bindiren ve ortalarıyla goller attıran ve defansta da adam geçirmeyen bir sağ beke dönüştüğünü, orta sahada ön libero kavramı bile bilinmezken ve orta sahada her takımda iki tane koşmayan teknik oyun kurucu oynatılırken, edirnespordan transfer edilen, tekniği zayıf ama atom karınca gibi çalışarak sahada ayak basmadık yer bırakmayan muhammet altıntaş’ın defansif orta saha olarak oynatılmaya başladığını, defanslarda ise hep kasap futbolcular oynarken erhan önal gibi teknik bir libero ile oyunun defanstan kurdurulmaya başladığını kısaca büyük derwall’in galatasaray’da devrim yapmasının yanında türkiye’ye futbolu öğrettiğini eskiler gayet iyi hatırlarlar. mustafa denizli de derwall’den öğrendiklerini gayet iyi uygulayarak o takıma şampiyon kulüpler kupasında yarı final oynatmıştı.
başka bir almandan örnek verecek olursak; feldkamp ilk geldiğinde takımda adam gibi bir defansif orta saha oyuncusu yoktu. feldkamp ne yaptı? tuttu bizim stoper bülent korkmaz’ı bir süre orta sahada top kesici olarak görevlendirdi. daha sonra da bülent korkmaz’ın kardeşi kazma mert korkmaz’ı abisinin yerine koydu ve takım çatır çatır top oynayarak şampiyon oldu. burada anlatmak istediğim, büyük teknik direktör, bir şeyleri yoktan var edendir, elindeki sıradan malzemeyle bile lezzetli helva yapabilendir. oysa prandelli insan olarak iyi biri de olsa, elindeki gayet iyi olan malzemeyi kullanmaktan aciz bir teknik direktördür. kısaca profesyonellikte duygusallığa yer yoktur galatasaray’ın başarısı için hatadan bir an önce dönülerek prandelli gönderilmelidir ve ne yapıp edip sistem uzmanı olan alman teknik adamlara yönelinmelidir.