4111
türkiye'de her şeyde olması gerekenin tam tersi var.
işçiler, çiftçiler, ezilenler, fakirler kısacası esasında solun temsil etmesi gereken kitleler sağa oy verirken, geçim derdi olmayanlar, okumuşlar, sermayeyi yöneten veya sermayeden ekmek yiyenler yani esasında sağın temsil etmesi gereken kitlelerse sola (yani sol denmez ona da işte, solumsu, çakma sol diyelim) oy verir.
iktidar mesela karşıt görüşleri susturmak için yapmadık çakallık bırakmaz ama en demokratik biziz diye pazarlar propagandasını.
taraftar destek olmalı argümanı da böyle.
yeri geldiğinde eleştirmek, yeri geldiğinde ıslıklamak, esas taraftarlıktır.
futbol sonuçta teorik fizik değil, yöneylem değil, uzaya füze gönderilmiyor, biri kötüyse kötüdür. biri inatla kötüyse bu daha kötüdür. biri inatla kötüyken kötü olduğunu kabul etmiyor ve hoca(lar) tarafından da kesilmiyorsa çok çok çok kötüdür bu.
taraftar da yeri geldiğinde eleştirisini yapmalı, yeri geldiğinde ıslıklamalıdır.
sevdiğin renklerin sömürülmesine sessiz kalmak taraftarlık değil; bilakis ihanettir.
ancak onun dışında, genel olarak galatasaray taraftarı'nın takım iyiyken coştuğu kötüykense sustuğu söylenebilir.
bizde bu da ters.
normalde taraftar takımı ateşler; bizde takım taraftarı ateşliyor.
şu an en az günahı olan taraftardır velhasıl.
rızkından, ailesiyle-sevdikleriyle geçireceği zamandan fedakârlık yaparak takımını izlemek için stadyuma giden veya izleyemeyeceği durumda takıma destek olmak için ürün alan, hatta bunları yapmasına gerek yok; herhangi bir karşılık olmaksızın bu renkleri seven insanlarla, bu kulüpten dünyalığını yapan kimseyi karşılaştırmamak gerekir.
şurada bile hiçbirimizin hiçbir çıkarı yok.
birbirimize kızıyoruz ediyoruz ama hepimiz kendimize göre doğru olanı, bu renkler için iyi olduğuna inandığımız şeyleri savunuyoruz.
karşılığında herhangi bir şey alan var mı?
yok.
o yüzden, bir suçlu aranacaksa en son taraftardır sorumlu.
bunca sıkıntının üzerine bir de passolig sülüğü üzerine yapıştırılmış taraftar.
taraftarın birincil sorumluluğu sevmektir. peşinden yanlışa yanlış diyebilmek gelir. sevdiğine zarar verenin karşısında durmak gelir; sırf üzerinde sevdiği renkler var diye zarar verene sessiz kalmak, zarar vereni desteklemeye devam etmek değil.
işçiler, çiftçiler, ezilenler, fakirler kısacası esasında solun temsil etmesi gereken kitleler sağa oy verirken, geçim derdi olmayanlar, okumuşlar, sermayeyi yöneten veya sermayeden ekmek yiyenler yani esasında sağın temsil etmesi gereken kitlelerse sola (yani sol denmez ona da işte, solumsu, çakma sol diyelim) oy verir.
iktidar mesela karşıt görüşleri susturmak için yapmadık çakallık bırakmaz ama en demokratik biziz diye pazarlar propagandasını.
taraftar destek olmalı argümanı da böyle.
yeri geldiğinde eleştirmek, yeri geldiğinde ıslıklamak, esas taraftarlıktır.
futbol sonuçta teorik fizik değil, yöneylem değil, uzaya füze gönderilmiyor, biri kötüyse kötüdür. biri inatla kötüyse bu daha kötüdür. biri inatla kötüyken kötü olduğunu kabul etmiyor ve hoca(lar) tarafından da kesilmiyorsa çok çok çok kötüdür bu.
taraftar da yeri geldiğinde eleştirisini yapmalı, yeri geldiğinde ıslıklamalıdır.
sevdiğin renklerin sömürülmesine sessiz kalmak taraftarlık değil; bilakis ihanettir.
ancak onun dışında, genel olarak galatasaray taraftarı'nın takım iyiyken coştuğu kötüykense sustuğu söylenebilir.
bizde bu da ters.
normalde taraftar takımı ateşler; bizde takım taraftarı ateşliyor.
şu an en az günahı olan taraftardır velhasıl.
rızkından, ailesiyle-sevdikleriyle geçireceği zamandan fedakârlık yaparak takımını izlemek için stadyuma giden veya izleyemeyeceği durumda takıma destek olmak için ürün alan, hatta bunları yapmasına gerek yok; herhangi bir karşılık olmaksızın bu renkleri seven insanlarla, bu kulüpten dünyalığını yapan kimseyi karşılaştırmamak gerekir.
şurada bile hiçbirimizin hiçbir çıkarı yok.
birbirimize kızıyoruz ediyoruz ama hepimiz kendimize göre doğru olanı, bu renkler için iyi olduğuna inandığımız şeyleri savunuyoruz.
karşılığında herhangi bir şey alan var mı?
yok.
o yüzden, bir suçlu aranacaksa en son taraftardır sorumlu.
bunca sıkıntının üzerine bir de passolig sülüğü üzerine yapıştırılmış taraftar.
taraftarın birincil sorumluluğu sevmektir. peşinden yanlışa yanlış diyebilmek gelir. sevdiğine zarar verenin karşısında durmak gelir; sırf üzerinde sevdiği renkler var diye zarar verene sessiz kalmak, zarar vereni desteklemeye devam etmek değil.