775
ben kendimi bildim bileli sarı-kırmızıya aşığım. 4 yaşında iken babamın arif'in manchester'a attığı golü ile havaya zıplamasından beri öyleyim. hatırladığım en eski anım da budur. şimdi diyeceksiniz ya hani ''tamam da güzel kardeşim. bu nereden çıktı?'' diye. demeyin. içimi dökmem lazım.
çok uzağa gitmeyeceğim. bundan tam 14 ay önce uğruna öleceğim kadın beni terketti. kıytırık bir sebepten ötürü üstelik. daha sonradan öğrendim meseleyi. benden önceki sevgilisiyle görüşüyormuş. hatta daha da güzeli, benimle ondan intikam almak için sevgili olmuş. ama ne tiyatro oynamış görmeniz lazım. yıldız kenter falan yanında halt etmiş. körmüşüm, görememişim. o giderken ağzımdan tek cümle dökülmüş ''cehenneme kadar yolun var'' diye. o giderken cehenneme, ruhumu da götürmüş. cayır cayır yanmışım bir tek sarı-kırmızımı kaybetmemişim ruhumdan. uzunca bir süre tek mutlu olduğum zamanlar ''gooool'' diye zıpladığım zamanlar olmuş.
ben sarı-kırmızı ruhumu bu ruhsuzlar ordusunun maskaralıkları için değil, en karanlığımda bile hissedebildiğim tek duygu kaynağım olduğu için korudum, onun için sevdim.
temmuz ayında uzun süren eğitim hayatımın sonuna geldim. hizmet yapmak için, daha önce hiç gelmediğim, havası suyu nasıldır bilmediğim bir yerdeyim. midyatta. hala hekim gibi hissetmiyorum kendimi nöbet tutmaya başlasam da. ee kronik öğrenciyiz be üstad. dile kolay 18 yıl. bu sürede sayısız arkadaşım oldu. ama tek bir gardaşı varsa sırtı yere gelmez ya adanalı adamın. nasip oldu bana da böyle bir dostluk. herif de hasta fenerli. aziz yıldırımı ziyarete falan gidecekti hapisteyken ben engel olmasam o derece. neler yaşanmadı ki? dibine kadar sinirli, stresli, mutlu, heyecanlı ne varsa yaşadık 6 yıl birlikte. ''herkes gider biz kalırız.'' dedik. hiç yanıltmadı da hayat. mezun olunca memleketlere dönme günü geldi çattı ya hani. herifle vedalaşamadım. tek hatırladığım şu: elimde 2011-2012 sezonu parçalımız var. gittiğim ilk fener derbisinden, o meşhur 3-1 lik maçımızdan önce taksimden almıştım. zorlukla şunları söyledim: ''sana en nefret ettiğin renkleri en sevdiğin arkadaşın ödünç bırakıyor. günü geldiğinde allah nasip eder de bir oğlu olursa bu kardeşinin, o 18 yaşına bastığında bu forma elinde çıkıp geleceksin ve hikayesini anlatacaksın yeğenine. benden daha iyi bakacağına eminim.'' yolun ortasında ağladık kazık kadar iki herif...
ben o formayı haketmeyenlerin, kişisel hırsların oyuncağı olsun diye değil, en büyük dostluğumu simgeleyecek kadar asil olduğu için taşıdım, onun için sevdim.
yönetim, futbolcu, teknik direktör veya her ne zıkkımlarsa. sizin zamanınız geçer beyler. biz kalırız. herkes gider, biz kalırız. biz galatasaraylıyız...
çok uzağa gitmeyeceğim. bundan tam 14 ay önce uğruna öleceğim kadın beni terketti. kıytırık bir sebepten ötürü üstelik. daha sonradan öğrendim meseleyi. benden önceki sevgilisiyle görüşüyormuş. hatta daha da güzeli, benimle ondan intikam almak için sevgili olmuş. ama ne tiyatro oynamış görmeniz lazım. yıldız kenter falan yanında halt etmiş. körmüşüm, görememişim. o giderken ağzımdan tek cümle dökülmüş ''cehenneme kadar yolun var'' diye. o giderken cehenneme, ruhumu da götürmüş. cayır cayır yanmışım bir tek sarı-kırmızımı kaybetmemişim ruhumdan. uzunca bir süre tek mutlu olduğum zamanlar ''gooool'' diye zıpladığım zamanlar olmuş.
ben sarı-kırmızı ruhumu bu ruhsuzlar ordusunun maskaralıkları için değil, en karanlığımda bile hissedebildiğim tek duygu kaynağım olduğu için korudum, onun için sevdim.
temmuz ayında uzun süren eğitim hayatımın sonuna geldim. hizmet yapmak için, daha önce hiç gelmediğim, havası suyu nasıldır bilmediğim bir yerdeyim. midyatta. hala hekim gibi hissetmiyorum kendimi nöbet tutmaya başlasam da. ee kronik öğrenciyiz be üstad. dile kolay 18 yıl. bu sürede sayısız arkadaşım oldu. ama tek bir gardaşı varsa sırtı yere gelmez ya adanalı adamın. nasip oldu bana da böyle bir dostluk. herif de hasta fenerli. aziz yıldırımı ziyarete falan gidecekti hapisteyken ben engel olmasam o derece. neler yaşanmadı ki? dibine kadar sinirli, stresli, mutlu, heyecanlı ne varsa yaşadık 6 yıl birlikte. ''herkes gider biz kalırız.'' dedik. hiç yanıltmadı da hayat. mezun olunca memleketlere dönme günü geldi çattı ya hani. herifle vedalaşamadım. tek hatırladığım şu: elimde 2011-2012 sezonu parçalımız var. gittiğim ilk fener derbisinden, o meşhur 3-1 lik maçımızdan önce taksimden almıştım. zorlukla şunları söyledim: ''sana en nefret ettiğin renkleri en sevdiğin arkadaşın ödünç bırakıyor. günü geldiğinde allah nasip eder de bir oğlu olursa bu kardeşinin, o 18 yaşına bastığında bu forma elinde çıkıp geleceksin ve hikayesini anlatacaksın yeğenine. benden daha iyi bakacağına eminim.'' yolun ortasında ağladık kazık kadar iki herif...
ben o formayı haketmeyenlerin, kişisel hırsların oyuncağı olsun diye değil, en büyük dostluğumu simgeleyecek kadar asil olduğu için taşıdım, onun için sevdim.
yönetim, futbolcu, teknik direktör veya her ne zıkkımlarsa. sizin zamanınız geçer beyler. biz kalırız. herkes gider, biz kalırız. biz galatasaraylıyız...