609
(bkz: ne dediler/#1561563)
maç sonrasındaki açıklamaları gayet yerli yerinde, aklı başında türden açıklamalar. ancak oynattığı futbolun karşılığı üçüncülüktür bu ülkede. oynattığınız tek forvet burak ise, rakip sahada etkili olabilmeniz, karşı tarafın saçmalamasına bağlıdır. selçuk, dzemaili ve sneijder gibi orta sahalar sahada iken, efsane penaltıcı yekta'nın savunmaya katkı olsun diye oynamasına lüzum yoktur. çünkü havalanan toplara tekvandocu gibi vurup, topu karşı takımın savunmasına vermekten başka bir işe yaramıyor. çok iyi galatasaraylı olabilir ama oyun görüşü yok adamda, senede bir maç iyi oynayacak diye diğer maçları bir kişi eksik oynamamızın gereği yok, hele ki iç saha maçlarında. aynı zamanda bruma gibi bir adamı çizgiden rakip ceza sahasının önüne çekerek bir şeyler elde etmek, bu oyuncu hakkında çok çok iyimser düşünmek anlamına gelir. bir kere bu adam şut atmayı bilmiyor, dünkü eskişehir maçının ilk yarısında sneijder'den sekip gelen bir top düştü önüne, o topa vurmak için ayağını hazırladığı halde orada ne olduysa vurmadı ve kalabalık savunma arasında eriyip, gitti o pozisyon. yani bitiricilik ve kaleyi karşısına aldığı anda karar verme anlamında inanılmaz sıkıntısı olan bir oyuncu kendisi. bu oyuncudan verim almanın en iyi yolu, asist özelliğini ön plana çıkarmaktır. çünkü bu adam kaleden uzaklaştıkça sakin oynuyor ve topu kaybetmiyor. yani bruma'yı da görebildiğim kadarıyla çok doğru bir formatta oynatmıyor kendisi. ama takımdaki en göze batan şey defansın ayrı, orta sahanın ayrı, burak'ın ise herkesten apayrı şeklinde oynadığı.. birbirinden kopuk üç tane takım varmış gibi oynuyoruz. kompakt bir oyun sergileyemiyoruz. çünkü takıma oynatmak istediği savunmacı yönü ağır basan oyun anlayışını bizim türk oyuncular isteseler de benimseyemiyorlar. kendisinin takıma imza attığı günler de sabri ugan ile sohbet eden bir futbolcumuz "yine italyan biri geldiğine göre bu sene de rakibi kovalamaktan top falan oynayamayacağız anlaşılan" diye bir şeyler söylemişti. kim olduğunu açıklamadı sabri ugan tabii ki, ama ne olduğunuz değil, nasıl algılandığınız önemlidir ki, bu adam mancini'nin olumsuz mirası üzerine konduğu için işi bu anlamda biraz zor gibi. aklıma takılan konulardan biri de burak yılmaz'a neden bu kadar güvendiği... eğer burak için "yeterlidir" diye görüş bildirip pandev gibi kanat oyuncusunun alınmasını istediyse, çok büyük hata yapmıştır. çünkü geçen sene de böyle temposuz oynayan takımın maç kazanmasına vesile olan adamın, yani drogba'nın yokluğunu hisseden takıma, onun oyun stilinden bağımsız tipte oyuncular getirmek, teşhisi yanlış koyup, yanlış tedavi uygulamak gibi geliyor bana. kıssadan hisse, şu anda oynattığı durgun futbol ve o üçlü orta saha takıntısı bu takıma çok puan kaybettirir. sakallar falan iyi, güzel hoş da; hücum oynamadan gol, gol atmadan da maç kazanılmıyor hocam...
maç sonrasındaki açıklamaları gayet yerli yerinde, aklı başında türden açıklamalar. ancak oynattığı futbolun karşılığı üçüncülüktür bu ülkede. oynattığınız tek forvet burak ise, rakip sahada etkili olabilmeniz, karşı tarafın saçmalamasına bağlıdır. selçuk, dzemaili ve sneijder gibi orta sahalar sahada iken, efsane penaltıcı yekta'nın savunmaya katkı olsun diye oynamasına lüzum yoktur. çünkü havalanan toplara tekvandocu gibi vurup, topu karşı takımın savunmasına vermekten başka bir işe yaramıyor. çok iyi galatasaraylı olabilir ama oyun görüşü yok adamda, senede bir maç iyi oynayacak diye diğer maçları bir kişi eksik oynamamızın gereği yok, hele ki iç saha maçlarında. aynı zamanda bruma gibi bir adamı çizgiden rakip ceza sahasının önüne çekerek bir şeyler elde etmek, bu oyuncu hakkında çok çok iyimser düşünmek anlamına gelir. bir kere bu adam şut atmayı bilmiyor, dünkü eskişehir maçının ilk yarısında sneijder'den sekip gelen bir top düştü önüne, o topa vurmak için ayağını hazırladığı halde orada ne olduysa vurmadı ve kalabalık savunma arasında eriyip, gitti o pozisyon. yani bitiricilik ve kaleyi karşısına aldığı anda karar verme anlamında inanılmaz sıkıntısı olan bir oyuncu kendisi. bu oyuncudan verim almanın en iyi yolu, asist özelliğini ön plana çıkarmaktır. çünkü bu adam kaleden uzaklaştıkça sakin oynuyor ve topu kaybetmiyor. yani bruma'yı da görebildiğim kadarıyla çok doğru bir formatta oynatmıyor kendisi. ama takımdaki en göze batan şey defansın ayrı, orta sahanın ayrı, burak'ın ise herkesten apayrı şeklinde oynadığı.. birbirinden kopuk üç tane takım varmış gibi oynuyoruz. kompakt bir oyun sergileyemiyoruz. çünkü takıma oynatmak istediği savunmacı yönü ağır basan oyun anlayışını bizim türk oyuncular isteseler de benimseyemiyorlar. kendisinin takıma imza attığı günler de sabri ugan ile sohbet eden bir futbolcumuz "yine italyan biri geldiğine göre bu sene de rakibi kovalamaktan top falan oynayamayacağız anlaşılan" diye bir şeyler söylemişti. kim olduğunu açıklamadı sabri ugan tabii ki, ama ne olduğunuz değil, nasıl algılandığınız önemlidir ki, bu adam mancini'nin olumsuz mirası üzerine konduğu için işi bu anlamda biraz zor gibi. aklıma takılan konulardan biri de burak yılmaz'a neden bu kadar güvendiği... eğer burak için "yeterlidir" diye görüş bildirip pandev gibi kanat oyuncusunun alınmasını istediyse, çok büyük hata yapmıştır. çünkü geçen sene de böyle temposuz oynayan takımın maç kazanmasına vesile olan adamın, yani drogba'nın yokluğunu hisseden takıma, onun oyun stilinden bağımsız tipte oyuncular getirmek, teşhisi yanlış koyup, yanlış tedavi uygulamak gibi geliyor bana. kıssadan hisse, şu anda oynattığı durgun futbol ve o üçlü orta saha takıntısı bu takıma çok puan kaybettirir. sakallar falan iyi, güzel hoş da; hücum oynamadan gol, gol atmadan da maç kazanılmıyor hocam...