868
tarihinde iki kere göte bala başarı elde etmiş, bunun haricinde en ufak bir başarısı olmadığı halde devamlı abartılan, hakedenin değil, kankası, amcası, teyzesi bol olanın forma giydiği bir milli takımdır.
başında yıldırım demirören gibi zamanında başkanı olduğu klübü sikip atmış, 1-2 sene avrupadan ceza almasını sağlamış bir küre var. teknik direktörü desen, her göt sıkışıldığında uğranan bir adam, gerek galatasaray tarafından olsun, gerek milli takım tarafından. futbolcuların, oynadığı kulüplerde aldıkları parayı toplasan memleketi geçtim, dünyada açlık kalmaz. bu kadar hanzo çıksın sahaya, kadro millete kıyak geçilerek oluşturulsun, geleceğin milli takımını kuruyoruz diyip 35'lik emre'ler, 30 yaşındaki olcanlar, selçuklar oynatılsın. maçtan önce memleketin her alanında olduğu gibi futbolda da izleyiciyle taşak geçen bazı yorumcu sıfatındakiler çıksın, "izlanda kalemize topu elle taşısa 3 kere taşır, izlanda kim amk muahahhaha" diye sikim sokum yorumlar yapsın. maçta izlanda bize top göstermeyip 3 tane de iteleyince şaşkın ördek gibi "noluyo yaaa" diyip kalalım.
önce şu milli takımın bala göte kazandığı başarılara bir açıklık getirelim. 2002 dünya kupası 3.lüğü kesinlikle büyük başarıdır. bunu inkar edemem. lakin bu bala göte kazanılmış bir başarı olduğu gerçeğini değiştirmiyor. oynadığımız futbol iyiydi, güzeldi. bir sistemimiz vardı ve bu sistem büyük ölçüde 2000 yılının galatasaray'ına dayanıyordu. milli takım as kadrosunda 7-8 galatasaray kökenli futbolcu bulunması da bunu destekleyen en güzel tezdi. ancak bu sistemli, tarihin en iyi türk milli takımı dediğimiz takım bile, grupta kosta rika'yı yenemeyip son maç brezilya'nın da yardımıyla ite kaka gruptan çıkan, ikinci turda japonya'yı, çeyrek finalde senegal'i anca uzatmalarda yenmiş bir takımdı. 3. olduğumuz turnuvada yendiğimiz takımlara bakalım. çin, japonya, güney kore. senegal ve kosta rika'yla da berabere kaldık. bu takımların o zamanki haliyle bizim 3 yediğimiz izlanda'yı aynı gruba koysak izlanda tüm maçlarını handikaplı kazanıp dünya şampiyonu olurdu o zaman amk. bilmem ilk göte balayı açıklayabildim mi?
2008 avrupa şampiyonası yarı finali. grubumuzda portekiz, isviçre ve çek cumhuriyeti var. ilk maçı hatırlayın, portekiz maçını. sahada hiç bir varlık gösterememiştik. o maçtan sonra kimsenin umudu yoktu bizim gruptan çıkabileceğimize dair. ikinci maç, isviçre maçı. https://eksisozluk.com/...ye-maci--1783190?p=5 buyrun maçın devre arasındaki yorumları burdan okuyabilirsiniz. ağır zeminde yerden paslaşan oyuncular, sahada yürüyen tümer filan. ikinci yarı maçı 1-1'e getirip son dakikada göte bala kazanmalar halkasının ilki bu maç. geçtik çek cumhuriyeti maçına. yine ilk yarı rezil bir oyun, çeklerin koller'inin bizi yerden havadan tarumar etmesi, adamın hayatının 45 dakikasını oynaması ve çeklerin 75. dakikaya 2-0 önde girmeleri. hele hele çok net hatırlıyorum, 60. dakika civarı kaçan çok net bir çek pozisyonu var. akıllara zarar. 3-0 olsa her şey bitecek orda. neyse 75'te ite kaka 2-1 oldu. nolduysa ondan sonra oldu zaten. cech kaç kere topu elinden kaçırır amk? kaçırdı, nihat vurdu 2-2 oldu. zaten o saatten sonra penaltılara da kalsa elerdik çekleri. kalmadı penaltılara. yine son dakika balı sahnede. geldik çeyrek finale. hırvatistan bizden çok daha üstündü. bizim 2-3 net pozisyonumuza karşılık adamların 10 net pozisyonu vardı. kale ağzından dağlara taşlara filan vuruyorlardı. 119'da da attılar zaten golü. iş bitiyordu. derken bizim bal çıktı sahneye. rüştü son saniyede şişirdi, birinin kafasından sekti, semih'in önünde kaldı vurdu gol oldu. adam fawer, olasılıksızlık kitabında ön göremezdi lan o ihtimali. inanç filan eyvallah da şu son saniye gollerimizin hepsi şans golüydü. yarı finalde milli takım belki de turnuvanın en iyi futbolunu oynadı. ama bu sefer de iyi başlayıp sonunu getirememiştik. şimdi bu göte bala başarıları yad ettikten sonra asıl mevzuya dönelim.
kusura bakmayın ama görünen köy kılavuz istemez. bak şimdi federasyon başındakinden başlıyorum. tüpçü. seni oraya getirenin de diye başlayıp çok ağır bir şekilde sayfalarca uzayacak bir küfür silsilesine başlamamak için kendimi inanın zor tutuyorum. adam beşiktaş'ın ırzına geçti. yetmedi, beşiktaş'ın başındayken şike davasında fenerbahçe'yi aziz yıldırım'dan fazla savundu. "fenerbahçemiz" filan dedi. şike davası sürerken geçti federasyonun başına, şikecileri korudu, kolladı. yetmedi, 6+0+4'lerle, 5+3'lerle matematiği yeniden öğretti. yabancı kuralı sebebiyle, kulüp takımlarımızın avrupa arenasında devamlı önü tıkandı. ederi 500 bin euro olmayan adamlara 5-6 milyon euro'lar dağıtıldı. bunların hepsinin eseri bu adam. ülke futbolu sayesinde sağolsun 30 yıl geriye gitti. keşke 20 yıl filan geriye gitseydi, o dönemler en azından avrupa şampiyonalarına katılabiliyorduk.
gelelim teknik direktörümüze. nam-ı diğer "imparator" hazretlerine. kendisinin imparatorluğu ne yazık ki osmanlı imparatorluğu gibi oldu. 96 öncesi emin adımlarla kendini kanıtladı. 96-2000 arası altın çağını yaşadı. ancak osmanlı'nın viyana'ya dayandığı gibi kendisi de italya'ya dayanınca sonunu hazırladı. 2008'de ve 2011-2013 arası bizde bir parlamalar yaşamış olsa da yalan oldu. özellikle 2011-2013 arası bizdeyken nasıl manipülasyonlara kurban gittiğini hepimiz çok iyi biliyoruz. 2012-2013 sezonu sonlarına doğru "sezon sonu çok ağır konuşacağım" diyip konuşmaması ve bir sonraki sezon başı milli takımla anlaşmaya varmasıyla hepimizi üzmesinin tek sebebi galatasaray düşmanlarıyla işbirliği yapıyor olmasıydı. nitekim, düşmanların planı işledi ve kendisiyle kulüp arasında gerilen ipler sonunda koptu. her şey de tüpçünün planladığı gibi gitti. fatih terim'i yönetim üzerinden galatasaray'a düşman etti. galatasaraylıyı terim'e düşman etti. burda olan kime oldu? terim'e ve galatasaray'a. ikisi de futbol olarak avrupa standartlarından tff standartlarına geriledi.
son sözüm futbolcular için. şu kirli, pis, leş ortamda en az kabahat şu adamlarda derdim de aldıkları milyon dolarları hatırlayınca hepsini sabun yapasım geliyor. bu kadar mı aciz olunur. bu kadar mı futboldan bihaber olunur lan? izlanda'ya veya x bir takıma 5-0 da yenilirsin ama top oynarsın. direkleri döversin, uğraşırsın edersin, girmez. adamlar gelir atar yenilirsin. o zaman ağzını açıp laf eden yıldırım demirören gibi tospik olsun amk. böyle ruhsuz ruhsuz top oynarsanız anca kazakistan'la kapışırız 5.lik için. letonya tokatlar geçer bizi. aklınıza başınıza devşirin amk. sahip olduğunuz yeteneği oynasanız zaten en iyi 3.ler kontenjanından çıkarız gruptan.
başında yıldırım demirören gibi zamanında başkanı olduğu klübü sikip atmış, 1-2 sene avrupadan ceza almasını sağlamış bir küre var. teknik direktörü desen, her göt sıkışıldığında uğranan bir adam, gerek galatasaray tarafından olsun, gerek milli takım tarafından. futbolcuların, oynadığı kulüplerde aldıkları parayı toplasan memleketi geçtim, dünyada açlık kalmaz. bu kadar hanzo çıksın sahaya, kadro millete kıyak geçilerek oluşturulsun, geleceğin milli takımını kuruyoruz diyip 35'lik emre'ler, 30 yaşındaki olcanlar, selçuklar oynatılsın. maçtan önce memleketin her alanında olduğu gibi futbolda da izleyiciyle taşak geçen bazı yorumcu sıfatındakiler çıksın, "izlanda kalemize topu elle taşısa 3 kere taşır, izlanda kim amk muahahhaha" diye sikim sokum yorumlar yapsın. maçta izlanda bize top göstermeyip 3 tane de iteleyince şaşkın ördek gibi "noluyo yaaa" diyip kalalım.
önce şu milli takımın bala göte kazandığı başarılara bir açıklık getirelim. 2002 dünya kupası 3.lüğü kesinlikle büyük başarıdır. bunu inkar edemem. lakin bu bala göte kazanılmış bir başarı olduğu gerçeğini değiştirmiyor. oynadığımız futbol iyiydi, güzeldi. bir sistemimiz vardı ve bu sistem büyük ölçüde 2000 yılının galatasaray'ına dayanıyordu. milli takım as kadrosunda 7-8 galatasaray kökenli futbolcu bulunması da bunu destekleyen en güzel tezdi. ancak bu sistemli, tarihin en iyi türk milli takımı dediğimiz takım bile, grupta kosta rika'yı yenemeyip son maç brezilya'nın da yardımıyla ite kaka gruptan çıkan, ikinci turda japonya'yı, çeyrek finalde senegal'i anca uzatmalarda yenmiş bir takımdı. 3. olduğumuz turnuvada yendiğimiz takımlara bakalım. çin, japonya, güney kore. senegal ve kosta rika'yla da berabere kaldık. bu takımların o zamanki haliyle bizim 3 yediğimiz izlanda'yı aynı gruba koysak izlanda tüm maçlarını handikaplı kazanıp dünya şampiyonu olurdu o zaman amk. bilmem ilk göte balayı açıklayabildim mi?
2008 avrupa şampiyonası yarı finali. grubumuzda portekiz, isviçre ve çek cumhuriyeti var. ilk maçı hatırlayın, portekiz maçını. sahada hiç bir varlık gösterememiştik. o maçtan sonra kimsenin umudu yoktu bizim gruptan çıkabileceğimize dair. ikinci maç, isviçre maçı. https://eksisozluk.com/...ye-maci--1783190?p=5 buyrun maçın devre arasındaki yorumları burdan okuyabilirsiniz. ağır zeminde yerden paslaşan oyuncular, sahada yürüyen tümer filan. ikinci yarı maçı 1-1'e getirip son dakikada göte bala kazanmalar halkasının ilki bu maç. geçtik çek cumhuriyeti maçına. yine ilk yarı rezil bir oyun, çeklerin koller'inin bizi yerden havadan tarumar etmesi, adamın hayatının 45 dakikasını oynaması ve çeklerin 75. dakikaya 2-0 önde girmeleri. hele hele çok net hatırlıyorum, 60. dakika civarı kaçan çok net bir çek pozisyonu var. akıllara zarar. 3-0 olsa her şey bitecek orda. neyse 75'te ite kaka 2-1 oldu. nolduysa ondan sonra oldu zaten. cech kaç kere topu elinden kaçırır amk? kaçırdı, nihat vurdu 2-2 oldu. zaten o saatten sonra penaltılara da kalsa elerdik çekleri. kalmadı penaltılara. yine son dakika balı sahnede. geldik çeyrek finale. hırvatistan bizden çok daha üstündü. bizim 2-3 net pozisyonumuza karşılık adamların 10 net pozisyonu vardı. kale ağzından dağlara taşlara filan vuruyorlardı. 119'da da attılar zaten golü. iş bitiyordu. derken bizim bal çıktı sahneye. rüştü son saniyede şişirdi, birinin kafasından sekti, semih'in önünde kaldı vurdu gol oldu. adam fawer, olasılıksızlık kitabında ön göremezdi lan o ihtimali. inanç filan eyvallah da şu son saniye gollerimizin hepsi şans golüydü. yarı finalde milli takım belki de turnuvanın en iyi futbolunu oynadı. ama bu sefer de iyi başlayıp sonunu getirememiştik. şimdi bu göte bala başarıları yad ettikten sonra asıl mevzuya dönelim.
kusura bakmayın ama görünen köy kılavuz istemez. bak şimdi federasyon başındakinden başlıyorum. tüpçü. seni oraya getirenin de diye başlayıp çok ağır bir şekilde sayfalarca uzayacak bir küfür silsilesine başlamamak için kendimi inanın zor tutuyorum. adam beşiktaş'ın ırzına geçti. yetmedi, beşiktaş'ın başındayken şike davasında fenerbahçe'yi aziz yıldırım'dan fazla savundu. "fenerbahçemiz" filan dedi. şike davası sürerken geçti federasyonun başına, şikecileri korudu, kolladı. yetmedi, 6+0+4'lerle, 5+3'lerle matematiği yeniden öğretti. yabancı kuralı sebebiyle, kulüp takımlarımızın avrupa arenasında devamlı önü tıkandı. ederi 500 bin euro olmayan adamlara 5-6 milyon euro'lar dağıtıldı. bunların hepsinin eseri bu adam. ülke futbolu sayesinde sağolsun 30 yıl geriye gitti. keşke 20 yıl filan geriye gitseydi, o dönemler en azından avrupa şampiyonalarına katılabiliyorduk.
gelelim teknik direktörümüze. nam-ı diğer "imparator" hazretlerine. kendisinin imparatorluğu ne yazık ki osmanlı imparatorluğu gibi oldu. 96 öncesi emin adımlarla kendini kanıtladı. 96-2000 arası altın çağını yaşadı. ancak osmanlı'nın viyana'ya dayandığı gibi kendisi de italya'ya dayanınca sonunu hazırladı. 2008'de ve 2011-2013 arası bizde bir parlamalar yaşamış olsa da yalan oldu. özellikle 2011-2013 arası bizdeyken nasıl manipülasyonlara kurban gittiğini hepimiz çok iyi biliyoruz. 2012-2013 sezonu sonlarına doğru "sezon sonu çok ağır konuşacağım" diyip konuşmaması ve bir sonraki sezon başı milli takımla anlaşmaya varmasıyla hepimizi üzmesinin tek sebebi galatasaray düşmanlarıyla işbirliği yapıyor olmasıydı. nitekim, düşmanların planı işledi ve kendisiyle kulüp arasında gerilen ipler sonunda koptu. her şey de tüpçünün planladığı gibi gitti. fatih terim'i yönetim üzerinden galatasaray'a düşman etti. galatasaraylıyı terim'e düşman etti. burda olan kime oldu? terim'e ve galatasaray'a. ikisi de futbol olarak avrupa standartlarından tff standartlarına geriledi.
son sözüm futbolcular için. şu kirli, pis, leş ortamda en az kabahat şu adamlarda derdim de aldıkları milyon dolarları hatırlayınca hepsini sabun yapasım geliyor. bu kadar mı aciz olunur. bu kadar mı futboldan bihaber olunur lan? izlanda'ya veya x bir takıma 5-0 da yenilirsin ama top oynarsın. direkleri döversin, uğraşırsın edersin, girmez. adamlar gelir atar yenilirsin. o zaman ağzını açıp laf eden yıldırım demirören gibi tospik olsun amk. böyle ruhsuz ruhsuz top oynarsanız anca kazakistan'la kapışırız 5.lik için. letonya tokatlar geçer bizi. aklınıza başınıza devşirin amk. sahip olduğunuz yeteneği oynasanız zaten en iyi 3.ler kontenjanından çıkarız gruptan.