86
yakın akrabamdı süleyman seba. ben, babam ve oğlum hariç belki de sülalemizin %90'ının beşiktaş'lı olmasının sebebiydi. hayatını sevdiği renklere adadı ve aramızdan ayrıldı. kendisiyle 17 yaşımda tanışma fırsatı bulmuştum. istanbul'a üniversiteyi (ytü)kazanıp geldiğim 97 senesiydi. başkandı. psg'yi şampiyonlar liginde 3-1 yendikleri maçın birkaç gün sonrasıydı. geçici olarak üsküdar'da bir akrabamda kalıyor, okuldan ve liseden birçok arkadaşımın kaldığı beşiktaş'taki abdi ipekçi öğrenci yurduna yerleşmek için gün sayıyordum. akaretlerdeki kulüp binasında elimde çömezlik sembolü olan teknik resim dosyası ve t cetveli ile bir-bir aştım güvenlikleri "dayımı görmeye geldim" diyerek, özel kalem sekreteri beni yukarı davet ettiğinde aşağıda bekleşen bir grup gazeteci beni kesiyordu kim bu çocuk diye. pazartesi akşam üstüydü, yönetim kurulu toplantıları vardı. benim sülalemi benden iyi tanıyan epey yaşlı özel kalem müdürü kadın ile koyu bir sohbet ettikten sonra seba toplantıdan çıktı ve ceketinin düğmelerini ilikleyerek beni odasına davet etti.
yaklaşık 1 saat kadar ordan burdan, ondan bundan konuştuk. keyifliydi. gümüş tabağın içerisinde özel kalemin getirdiği sigaralardan yakıp yakıp söndürüyordu, elleri titreyerek. bizimkilerde bir okuyan adam hasreti vardır. özellikle de yaşlılarımızda. o yüzden çok memnun olmuştu benimle tanıştığına. onun odasından geçilerek girilen toplantı odasından tek tek çıkan yöneticilerle beni de tanıştırdı. bilgili'ye beni yeğenim diye tanıştırdığında bilgili "galibiyetlerden sonra yeğenler ortaya çıkmaya başladı" gibisinden şu an tam cümlesini hatırlamadığım bir zevzeklik yapmıştı. verdi ağzının payını seba.. "öyle değil, sevdiğim bir yeğenimdir, mühendis olacak" demişti. o gün vermiştim bilgili'nin notunu. bilet istemeye gelen bir akraba olarak değerlendirmişti sanırım beni. sonrası zaten malum.. "ahmet dursun seba gitsin" diye tribünleri para karşılığı bağırtan adamdı.
seba bana kalacak yer ihtiyacım var ise fulya tesislerinde genç sporcular ile kalabileceğimi, herhangi bir ihtiyacım olduğunda onu arayabileceğimi söyledi, görüşmemizin sonunda. ayrılmak için müsade istedim ve elini öptüm. her zamanki gibi, bir abhaz davranışıyla, küçüğü olan beni ayağa kalkıp ceketini ilikleyerek kapıya kadar yolcu etti. hangi takımı tuttuğumu hiç sormadı, ben de söyleme ihtiyacı duymadım, böylesi daha iyi olmuştu. herhangi bir talepte de bulunmadım. tek amacım ailemizin önemli bir büyüğü ile tanışmaktı. tanıştım. çok mutlu olmuştum. her anını kare kare hala hatırlıyorum.
sonrasında çok karşılaştık tabi. hatta o sürede rahatsızlanmamış olsaydı 2008 de benim nikah şahidim olacaktı, abilerimin olduğu gibi. olmadı. rahatsızdı, gelemedi.
en nihayetinde; süleyman seba çok güzel bir adamdı. akrabam olduğu için hep gurur duydum. ama onun renklerine hiçbir zaman gönlüm kaymadı. şerefli ikincilikler kısmına gelince; teşvik priminin bile yasak olmadığı, maçların haraç-mezat satıldığı bir dönemin başkanıydı. ne yaptı ne yapmadı bilemem, şerefli ikincilik söylemine ben de çok kızardım. ama bu onun mükemmele yakın karakterinde ihmal edilebilir oldu benim için her zaman.
mekanı cennet olsun.
yaklaşık 1 saat kadar ordan burdan, ondan bundan konuştuk. keyifliydi. gümüş tabağın içerisinde özel kalemin getirdiği sigaralardan yakıp yakıp söndürüyordu, elleri titreyerek. bizimkilerde bir okuyan adam hasreti vardır. özellikle de yaşlılarımızda. o yüzden çok memnun olmuştu benimle tanıştığına. onun odasından geçilerek girilen toplantı odasından tek tek çıkan yöneticilerle beni de tanıştırdı. bilgili'ye beni yeğenim diye tanıştırdığında bilgili "galibiyetlerden sonra yeğenler ortaya çıkmaya başladı" gibisinden şu an tam cümlesini hatırlamadığım bir zevzeklik yapmıştı. verdi ağzının payını seba.. "öyle değil, sevdiğim bir yeğenimdir, mühendis olacak" demişti. o gün vermiştim bilgili'nin notunu. bilet istemeye gelen bir akraba olarak değerlendirmişti sanırım beni. sonrası zaten malum.. "ahmet dursun seba gitsin" diye tribünleri para karşılığı bağırtan adamdı.
seba bana kalacak yer ihtiyacım var ise fulya tesislerinde genç sporcular ile kalabileceğimi, herhangi bir ihtiyacım olduğunda onu arayabileceğimi söyledi, görüşmemizin sonunda. ayrılmak için müsade istedim ve elini öptüm. her zamanki gibi, bir abhaz davranışıyla, küçüğü olan beni ayağa kalkıp ceketini ilikleyerek kapıya kadar yolcu etti. hangi takımı tuttuğumu hiç sormadı, ben de söyleme ihtiyacı duymadım, böylesi daha iyi olmuştu. herhangi bir talepte de bulunmadım. tek amacım ailemizin önemli bir büyüğü ile tanışmaktı. tanıştım. çok mutlu olmuştum. her anını kare kare hala hatırlıyorum.
sonrasında çok karşılaştık tabi. hatta o sürede rahatsızlanmamış olsaydı 2008 de benim nikah şahidim olacaktı, abilerimin olduğu gibi. olmadı. rahatsızdı, gelemedi.
en nihayetinde; süleyman seba çok güzel bir adamdı. akrabam olduğu için hep gurur duydum. ama onun renklerine hiçbir zaman gönlüm kaymadı. şerefli ikincilikler kısmına gelince; teşvik priminin bile yasak olmadığı, maçların haraç-mezat satıldığı bir dönemin başkanıydı. ne yaptı ne yapmadı bilemem, şerefli ikincilik söylemine ben de çok kızardım. ama bu onun mükemmele yakın karakterinde ihmal edilebilir oldu benim için her zaman.
mekanı cennet olsun.